14 Haziran 2024
AYSU SOLMAZ
Bu araştırmada 1920’li yıllardan 2020’li yıllara ülkemizde değişen öğretmen profili edebiyat uyarlamaları ve filmler üzerinden değerlendirilecektir.
Çalıkuşu

Çalıkuşu
Reşat Nuri Güntekin
İkbal Kütüphanesi
1922, İstanbul
Reşat Nuri Güntekin’in kaleme aldığı Çalıkuşu adlı roman,
1 Ağustos 1921-1 Aralık 1921 tarihleri Vakit gazetesinde tefrika edilir. 1922’de ilk baskısı yapılır.
Güntekin, Çalıkuşu’nun hikayesini şöyle anlatır:“Çalıkuşu önce “İstanbul Kızı” isminde dört perdelik bir piyesti. Zaten o zaman roman yazmayı aklımdan geçirmiyordum, yalnız tiyatro ile uğraşıyordum. “İstanbul Kızı” da Darülbedâyi’de oynanmak için yazdığım bir piyesti. (…) Darülbdâyi’de o zaman yalnız Ressam İzolabella’nın yaldızlı boyalarla yaptığı dekorlar içinde salon ve aristokrat piyesleri oynanıyordu. Eserim hakkında fikirlerini almak istediğim arkadaşlar köy mektebi sahnesini tereddütle karşıladılar. Sonra eserimdeki kızı Türkçeyi iyi konuşamayan kadın artistlerden birine oynatmak da beni üzüyordu; bunun için eseri romana çevirdim.”
Romanın ana kahramanı Feride, iyi bir aileye mensuptur. Onun Anadolu’ya giderek öğretmenlik yapması, kurtuluş mücadelesi veren Türk toplumu için umut olur.
Çalıkuşu, Osman F. Seden tarafından aynı adla sinemaya uyarlanır. Türkan Şoray’ın Feride, Kartal Tibet’in Kamuran rolünü üstlendiği film, 1966 yılında sinema severlerle buluşur. Film, TRT kurmaca yapımlarının siyah beyaz dönemine ait ilk örneklerden biri olur.
Küçük yaşta annesini yitiren, babası tarafından yatılı bir Fransız okuluna verilen Feride, bu okulu bitirdiğinde kolunda altın bir bilezik olacaktır. Başlangıçta onu teyzesinin oğluyla nişanlanan, evlilik hazırlığı içinde genç bir kız olarak tanırız. Kolundaki altın bilezik, aşk acısına düşüp Kamuran’ı unutmak için İstanbul’dan uzaklaşmak istediğinde önem kazanacaktır. Başlangıçtaki hayali “öğretmen olmak” değildir.

O an geldiğinde ise karar vermekte ve bu rolü üstlenmekte zorlanmaz: “Elimdeki diplomayı boşuna mı verdiler bana? Çalışır, ekmeğimi kazanırım. O erkek işi, bu erkek işi diye diye geri kalmışız biz. Kadın da cemiyette vazifesini yapacak.” Ardından da hayal kurar: “Ufacık bir mektebim olacak. Çiçeklerle donatacağım sınıfları. Sonra bir sürü talebem… Kendime abla dedirteceğim. Yoksullara kendi elimle önlük dikeceğim.”
Başlangıçtaki hayali “öğretmen olmak” değildir. Kendisini aldatan nişanlısından kaçmak, kırılan onurunu onarmak isteğiyle Anadolu’ya geçer. Kimseye muhtaç olmadan bir yaşam kurmak dileğindedir.
Bursa vilayeti merkez rüştiyesinde coğrafya ve resim öğretmenliğine atanır. Çalışmak, faydalı olmak azmiyle görev yerine gider. Ancak yaşadıkları düşledikleriyle örtüşmez. Önce bir başka öğretmenle (Huriye Hanım) aynı görevle aynı okula atandıklarını öğrenir. Huriye Hanım, veryansın eder: “Aaa! Dostlar yetişin! Ekmeğime göz koydular. (…) Biz buraya saçımızı süpürge ederek geldik.”
Maarif Müdürü, çözümü Feride’yi Bursa’ya ik saat uzaktaki Zeyniler köyüne göndermekte bulur: “Tam bir Anadolu cenneti. Oradaki mektebi de geçen sene tamir ettik. Kuş yuvası gibi şirin bir yuva. Şimdilik oraya gidersin, biz de İstanbul’dan gelecek cevabı bekleriz. İlk fırsatta seni buraya aldırırız. Bu vatan hizmetidir. Bu işin çok talibi var. Hemen karar ver.”
Feride, Zeyniler’e gitmeyi kabul eder ancak karşısındaki “tam bir anadolu cenneti” değildir.
Zeyni Baba’nın türbesine bekçilik yapan Türbedâr Hatice Hanım, pek müslüman bir kadındır. Feride’den din derslerini ona bırakması istenir. Bu, köylüyü memnun edecektir. Genç öğretmen buna karşı çıkmaz ancak onun öğrencilere “ahret hazırlığı” adı altında sözde bir oyunla anlattıklarını duyunca “Bu nasıl oyun?” diye sormaktan kendisini alamayacaktır. “Hepiniz öleceksiniz. Mezarlara atılacaksınız. Üzerinizi toprakla örtecekler. Yarın kabre girdiğinizde… Etlerinizi kurtçuklar…” Öğrenciler sus pus, korku dolu gözlerle Hatice Hanım’a bakmaktadır. “Öküzün boynuzunda sallanan bu dünya yalan”dır.
“Çocukların körpe kafalarına gavur icatlarını sokmaya mı geldin? Ne işin var burada? Kadın evinde gerek. Yok mu senin evin?”
Feride, İstanbul’dan getirdiği dünya haritasını sınıfın duvarına astığı zaman Hatice Hanım, ona dünyanın neden yuvarlak olduğunu sorar. Yanıtı çok kolaydır: “Dünya yuvarlaktır.” Hatice Hanım, bunu kabul etmemekle kalmaz, Feride’yi suçlar: “Çocukların körpe kafalarına gavur icatlarını sokmaya mı geldin? Ne işin var burada? Kadın evinde gerek. Yok mu senin evin?”
Feride’nin yanıtı oldukça dikkate değerdir: “Var ama kadının evinde oturmasına gelince o düşünceler seni hâlâ dünyayı, öküzün boynuzunda durduğuna inandırıyor. Kadın da bu cemiyette vazifesini yapsa, erkeğe yardımcı olsa, kendi kuvveti yettiği sahalarda çalışsa çok daha başka olurdu halimiz.” Bu, “başka” olacak halimizde kuşkusuz kadın ve erkek yan yana ve eşit olacaktır. Feride öğretmen için öncelikli engel, Hatice Hanım’ın temsil ettiği cahillik ve yobazlık olacaktır.
Hatice Hanım, Feride’ye odasını gösterir. Zeyniler kabristanına bakan oda, uzun zamandır boş olduğu için orayı örümcekler sarmıştır, toz toprak içindedir. Hatice Hanım, odayı sabah temizleyeceğini belirttikten sonra “Mektep medrese bitirmiş hocalar otursun diye yaptılar, bizi aşağı attılar.” diye yakınmaktan da geri durmaz.
Feride’nin çiçeklerle donatmayı düşlediği sınıfında öğrencilerin oturacakları sıraları bile yoktur. Hatice Hanım içinse öğrencilerin yerde oturması doğrudur çünkü “at biner gibi sıranın üstünde oturan çocukların aklına ders girmez.” Öğrencilerin başları öne eğik, öğretmenin yüzüne bakmaya bile çekinerek oturur. Kız öğrencilerin adları ya Ayşe’dir ya da Zehra. Erkek öğrenciler Ali, Hafız Nuri, Cafer, Vehbi… On iki erkek, on üç kız öğrenci…
Kar yağmaya başlayınca yollar kapanır, çocuklar okula gelemez, dersler kesilir. Feride “Kar öteden beri yeni açmış badem çiçeklerinden daha güzel gelir bana.” diye düşünür.
Eşkiya takibi sonucu yaralanan bir askere pansuman yapması Feride’den ve Hatice Hanım’dan istenince Feride orada sonrasında hayatında önemli bir rol oynayacak olan doktorla tanışır. Kendisini “maarif ordusunun küçük zabitlerinden biri” diye tanıtır. Doktor, “Ne arıyorsun burada? Güzel bir konak çocuğunun ne işi var burada? Hizmet etmek istiyorum dersen yutmam ben bu masalları. Bu yaşta, bu güzellikte hizmet… Daha iyi bir yere tayin ettirsem… Fedakarlık da bir yere kadar.” Doktorun belirlemeleri yerindedir. Feride gibi güzel bir konak çocuğunun Zeyniler’de öğretmenlik yapması özveri ister. Görev yaptığı süre içinde Feride’nin Zeyniler’den yakındığını görmesek de izleyici doktora içten içe hak verir.
Zeyniler Köyü Okulu, denetime gelen bir görevlinin “Siz buraya okul mu diyorsunuz? Ahır!” sözlerinden sonra kapatılınca Feride köyden ayrılır.
.
Yazı “Bir Dağ Masalı” filmiyle sürecektir.
.
Kaynaklar:
Alıntılar: Çalıkuşu, Yönetmen: Osman F. Seden, 1966.
Yard. Doç. Dr., Fırat Karagülle, Çalıkuşu’ndan Bir Köy Hocasına: İdeolojinin Edebiyat Üzerindeki Belirleyiciliği, Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi Cilt / Sayı LIV
Çalıkuşu (film, 1966) Wikipedia, Erişim Tarihi: 10 Haziran 2024
Gökhan Yavuz Demir, Çalıkuşu’nu Her Daim Cazip Kılan Ne?
Fikir Turu, Yayımlanma Tarihi: 25 Kasım 2021, Yararlanma Tarihi: 10 Haziran 2024.
.

Aysu Solmaz’ın Diğer Sinema Yazıları
1920’li Yıllardan 2020’li Yıllara
Ülkemizde Değişen Öğretmen Profili:
BİR DAĞ MASALI (16 Haziran 2024)
ÖĞRETMEN (13 Temmuz 2024)
HAKKARİ’DE BİR MEVSİM 26 Haziran 2024)
İKİ DİL BİR BAVUL (2 EKİM 2024)
*
“HER” Filmi Üzerine Bir Deneme (3 Nisan 2024)
Füruzan’ın Sinemaları (28 Şubat 2024)
Kitap Anlatır, Film Gösterir (Piyanist) (16 Eylül 2023)