“HER” Filmi Üzerine Bir Deneme

3 Nisan 2024
AYSU SOLMAZ

71. Altın Küre Ödülleri’nde “En İyi Senaryo”, 86. Akademi Ödülleri’nde “En İyi Özgün Senaryo” ödüllerini kazanan Her (2013), Spike Jonze tarafından yazılıp yönetilen bir film. Senaryosuyla dikkatleri üzerine çeken Her, eşinden ayrılan Theodore ile yapay zeka işletim sistemi Samantha arasındaki ilişkiye odaklanıyor. 

612 Numaralı Mektup Yazarı Theodore Twombley
Theodore Twombly, enguzelmektuplar.com adlı internet sitesinde çalışan, müşterileri adına mektuplar yazan 612 numaralı mektup yazarı genç bir adamdır. 

İş yeri, yüksek tavanı ve ardında gökdelenlerin göründüğü geniş pencereleriyle aydınlık ve ferahtır. Düzenli ve sakindir. Bir örnek sıralanan masalarda ekran başında birçok çalışan vardır.

Onunla bir ekranın karşısında otururken tanışırız. Ekranda Chris ve Loretta’nın elli yıl öncesi, bugünü ve arada bir yaşta birlikte çekilmiş üç fotoğrafı yer alır. Küçük bir de not göze çarpar: Chris, hayatımın aşkı, 50. yıl kutlu olsun. Theodore, 50. yıldönümleri nedeniyle Loretta’nın ağzından Chris’e bir mektup yazmaktadır. Günümüzde bildiğimiz anlamda bir yazma eylemi söz konusu değildir. Olaylar yakın olması muhtemel ancak belirtilmeyen bir gelecekte geçmektedir. İnsanların mektup yazmak için parmaklarına ve bir klavyeye ihtiyacı yoktur. Theodore, “Chris’ime, benim için ne kadar önemli olduğunu nasıl anlatacağımı düşünüp durdum.” diye girer söze, seslendirdiği cümleler anında ekrandaki A4 kağıdına el yazısıyla yazılır. Ona mektupları, yazıcıya göndermek kalır. Bu arada Theodore’nin yüz ifadesi ve ses tonu yaptığı işten aldığı keyfi ortaya koyar. Loretta’nın duygu ve düşüncelerine içtenlikle aracılık eder. 

Günümüzde bile mektuplar yaşamlarımızdan elini ayağını hemen hemen çekmişken,  gelecekte hepten unutulması beklenirken insanların gölge bir yazar tarafından yazılan ve kağıda basılan mektuplar aracılığıyla birbirlerine duygu ve düşüncelerini iletmeleri dikkate değerdir, düşündürücüdür. Loretta’nın duygusal dünyasının zayıf olduğu, duygularını anlatmakta yeersiz kaldığı da söylenebilir. Bu sorunu çözecek hizmeti ücretini ödeyerek talep eder ve alır. Akıllı telefonlardan iletilen kısa mesajların ya da elektronik postaların mektubu tahtından indirmek şöyle dursun, mektuba özel bir yer açtığı görülüyor.

Günün sonunda Theodore, masasından kalkıp çıkışa doğru ilerlerken Paul’un masasının önünden geçer. Çalışmayı sürdüren yalnız o kalmıştır. Paul, “Bugün yine büyüleyici şeyler yazdın.” diyerek beğenisini dile getirirken o, bu övgüyü alçakgönüllülükle karşılar: “Altı üstü harfler…” Theodore da belki kendisine yöneltilen övgüye karşılık verme isteğiyle iş arkadaşına “Penyen/tişörtün güzelmiş.” der. Paul, tişörtünü yeni aldığını belirttikten sonra “Yer bezini andırıyor.” diye ekler. Theodore’nin yanıtı “Bana da öyle geldi.” olur. Tişörtün aslında dikkat çeken herhangi bir özelliği yoktur. Yalnızca tişörttür. Ardından “İyi geceler Paul.” diyerek çıkar. Yerinde bir övgü, alçakgönüllülükle karşılanırken içtenliksiz bir övgü geri teper. Durumdan rahatsız olan yoktur. Bu açıkyürekli yaklaşımın ardında ilişkilerin sahteliğine yönelik bir eleştiri yattığı düşünülebilir.

Gökdelenlerle Çevrelenmiş Kent: Los Angeles
Yakın olması muhtemel ancak belirtilmeyen gelecekte, gözümüze çarpan ilk özellik kentin (Los Angeles) gökdelenlerle çevrelenmiş olmasıdır. Theodore, iş yerinin yer aldığı gökdelenden duvarları camdan bir asansörle inerken arka planda göze çarpan yine gökdelenler olur. Asansöre bindikten sonra kulaklıklarını takarak bağlantı kurduğu işletim sistemine ilk komutunu verir: “Melankolik bir şarkı çal.” İş yerinde büyükçe bir ekran karşısında konuşarak çalışır, iş günü sona erdiğinde ise avuç içine sığacak boyuttaki kapaklı dikdörtgen ekran üzerinden yaşamını düzenlemeyi sürdürür. Bu ekranın bugün kullandığımız cep telefonlarından farklı olarak herhangi bir tuşu yoktur ve doğrudan sesli komutlarla çalışır. Ondan da sesli yanıtlar alır. İş hayatından eğlenceye, arkadaşlıktan aşk ilişkisine kadar her şey dijital dünyanın sınırları içinde yaşanmaktadır.

Theodore, dışarı çıktığında herhangi bir taşıtın yer almadığı yollardan diğer insanlarla birlikte ilerler, metroya ulaşır. (Kimsenin özel aracı yoktur.) Metro kalabalıktır. Ayakta yolculuk eder. Tüm yolcuların kulaklarında kulaklıklar olduğu görülür. “Kulaklık” bu görüntüde dikkat edilmesi gereken önemli bir ayrıntıdır. İnsanlar, ayrılmaz birer parçalarına dönüşen kulaklıklar aracılığıyla  tüm işlerini halletmektedir. 

Bu arada Theodore’nin komutları doğrultusunda elektronik postaları okunur. Arkadaşı Amy, e-postasında ona hafta sonu birlikte bir davete katılmayı önerir. Onu özlediğini dile getirir. Ancak özlediği eski, eğlenceli Theodore’dir, somurtkan değil. Böylece izleyicinin dikkati “eğlenceli ve somurtkan” sıfatlarına çekilir.  Theodore’yi değiştiren nedir? Amy’nin e-postası sonra yanıtlanmak üzere geçilir. Hava durumunu, haberler izler. Theodore’nin ilgi gösterdiği ve sonuna kadar dinlediği tek haber ““Seksi yıldız Kimberly Ashwort cezbedici hamile fotoğraflarını yayımladı.” olur. Bu seksi fotoğraflara izleyici de onunla birlikte göz atar.

Theodore, iş yerinden ayrılırken üzerinde kırmızı bir ceket vardır. 

Tower 7’deki dairesine girdiğinde karanlık olan oda, onun hareket etmesiyle yavaş yavaş aydınlanır. Gördüğümüz ilk eylemi, genişçe tek kişilik bir koltukta oturup oyun oynaması olur. Karşısında bildiğimiz anlamda bir bilgisayar ekranı yoktur. Sanal bir ekranda yine sanal bir klavyenin üzerinde parmaklarını hareket ettirerek yönlendirdiği bir oyun oynar. (Yemek yemek ya da banyo yapmak gibi eve özgü/evde sık yapılan herhangi bir eylemle karşılaşmayız.)

Yatağa yattığında (Artık en yalnız olduğu andır.)  ayrı olduklarını ancak henüz boşanmadıklarını öğrendiğimiz karısına ilişkin anılar belleğinde gezinir. Karısıyla birlikte sonrasında yatağa dönüştürülecek bir koltuğu yerine yerleştirmeye çalışırlar. Koltuk kırmızıdır. Theodore, iş yerinden ayrılırken üzerinde olan ceketiyle aynı renk. Yatağın üzerinde çocuksu bir sevinçle zıpladıkları görülür. Theodore’nin görünen üst kısmı çıplaktır, yatağa uzanmıştır, karısıyla öpüşürler. Mutlu günlerden kalan anılar arasında, içinden bir yatak çıkan kırmızı koltukta beyaz çarşaflar arasında beyaz bir atletle uyuyan genç kadın, (Sabah olmuştur.) gözlerini araladığında pencere kenarında oturup onu izeyen kocasına seslenir: “Gel de sarıl bana.” Çok insani, sıcak bir istek: Gel de sarıl bana! Theodore’nin üzerinde kırmızı bir tişört vardır. Pencereden hızla yatağa geçer, karısına sarılır, isteğini yerine getirir, karısı “Seni çok seviyorum!” der.

Başucundaki sehpada duran kulaklıklarına uzanır, onları takar. Sohbet odasında arama yapar.  Uyumayan, eğlence arayan, yetişkin bayanların arasından “Seksi Kedicik”i seçer. Seksi Kedicik, “Yatağın yanındaki ölü kediyle boğ beni!” diye çığlıklar atarak orgazm olurken o, seksi yıldız Kimberly Ashwort’ı düşler. Seksi Kedicik, “feci” boşaldıktan hemen sonra Hadi iyi geceler!” deyip bağlantıyı keser. Theodore “Aynen ben de feci boşaldım” dese de izleyici onda herhangi bir boşalma emaresi görmez. Seksi Kedicik’in yaşadığını o yaşamaz. Yüzünde ne oldu/oluyor gibisinden bir parça şaşkınlık vardır.

Theodore hakkında öğrendiklerimiz bize ne söyler?
Genç adam, yaptığı işten hoşnuttur. İş yaşamıyla ilgili herhangi bir sorunu yoktur. Yalnız bir adamdır. Karısının yokluğunu henüz kabul edememiş, buna alışamamıştır. İlerleyen sahnelerde onun kararsızlıklarıyla da dikkatleri üzerine çektiği görülecektir. Arkadaşı Amy’ye bilgisayar oyunlarıyla porno arasında bile seçim yapamadığını itiraf edecektir.  Ne istediğini tam olarak bilmez. Yapmaktan keyif aldığı, başarılı olduğu bir işi vardır. Ekonomik sorunları yoktur. Teknolojinin olanaklarından yararlanır. Yine de içinde doldurmadığı bir boşluk söz konusudur. Seks, içindeki boşluğu doldurmasına değil kısa bir süre de olsa unutmasına yarar. Kuşkusuz hazzın varoluşumuzda önemli bir yeri vardır. Hazzın ardına düşer, yaşamaktan haz almak isteriz. Theodore seksin vereceği hazla yalnızlığından uzaklaşmayı umar. 

Filmin adı neden “HER”?
Theodore, yalnızlığının ve kararsızlığının yanında eksikleri olan bir adamdır. “Her” (onun) tek başına kullanılmayan, bir tamlamanın tamlayanı olarak yerini bulan bir sözcüktür. “Her” sözcüğünü Theodore için kullanacaksak onu kime bağlayacağız? Çevresindeki kadınlar eski eşi Catherine, en yakın arkadaşı Amy, satın aldığı işletim sistemindeki Samantha’dır. “Her Catherine, her Amy, her Samantha” diye düşünecek olsak bu, doğru bir belirleme olmaz çünkü hiçbiri “onun” değildir. Theodore eksiktir. Ne zaman bir sorununu anlatsa konuyu kendisine bağlayan annesiyle ilişkisi iyi değildir. Catherine ile evliliği son bulmuştur. Amy’nın Theodore ile ilişkisi, sevgilisiyle ilişkisinden daha iyiymiş izlenimine kapılsak da onlar yalnızca arkadaştır. İşletim sisteminin sesi olarak “kadın sesini” yeğlemesi de eksikliğinden kaçış/hayatının merkezine bir kadın yerleştirme isteğidir. 

Ben Kimim?

Spike Jonze

Filmin yönetmeni ve senaristi Spike Jonze, filmlerinde varoluşçu felsefeyi işlemeyi, “Ben kimim?” sorusunu sordurmayı sever. 

Theodore, metro istasyonunda yürürken karşısına çıkan dev ekranda sağa sola yürüyen insanlar olduğunu görür, kulağına şu sözler çarpar: Kimsiniz? Ne olabilirsiniz? Nereye gidiyorsunuz?  Orada ne var? İhtimaller neler?” Onun dışında durup ekrana bakan başkaları da vardır.

Bu, bir reklam filmidir. Element Yazılım,  dünyanın ilk yapay zekalı işletim sistemini  gururla sunmaktadır. Bu, sıradan bir işletim sistemi değildir. Tam bir beyindir. İnsanı dinler, anlar, tanır.

Reklam, işe yarar. Theodore, OS1 adı verilen işletme sistemini satın alır. Arkasından onu evinde, masasının başında kırmızı gömleğiyle otururken görürüz. OS1’in kurulduğu bilgisayarın ekranı da kırmızıdır. Kırmızı, filmde karşımıza çıkan sembolik anlatımlardan birine işaret eder. İzleyicinin kırmızı renkle “aşk”a hazırlandığı düşünülebilir. Aşkın rengi kırmızıdır. Samantha, kırmızı bir arayüzün üstünde dönüp duran DNA işaretinin sonsuzluk imgesine dönüşmesiyle varlık kazanacaktır. 

Dünyanın ilk yapay zekalı işletim sistemi OS1, “Hoş geldiniz.” diyerek  Theodore Twombley’i selamlar. OS1, başlamadan önce en uygun sistemi kurabilmek için ona birkaç temel soru yöneltir. Bu temel soruların ilki “Sosyal mi, asosyal misiniz?” olur. Theodore, son zamanlarda pek sosyalleşmemiştir. OS1, onun sesindeki kararsızlığı hemen sezer. “Sesinizde kararsızlık seziyorum. Katılır mısınız?” diye sorar. Oysa bu, çok basit bir sorudur. Genç adam, “Tereddüt eder gibi göründüysem özür dilerim. Sadece detaylı olarak izah etmek istedim.” diye açıklama gereği duyar.

Ardından gelen ikinci temel soru, işletim sisteminin erkek sesine mi, kadın sesine mi sahip olmasını istediği olur. Theodore, “Kadın olsun.” deyince OS1 ondan annesiyle ilişkisini tarif etmesini ister. Genç adam, “İyi sayılır. Annemle ilgili can sıkıcı olan konu şu: Ne zaman bir sorunumu anlatsam konuyu kendisine bağlıyor. Benimle pek…” diye başladığı açıklamasını tamamlayamadan sözü kesilir. OS1 teşekkür ederek ondan kişiye özel işletim sistemi başlatılırken beklemesini rica eder. 

“İnsanmış gibi konuşuyorsun ama sadece bilgisayarda bir sessin.”
Theodore, “Sana nasıl hitap edebilirim?” diye sorduğunda bir ada gereksinimi olduğunu düşünen işletim sistemi, saniyenin onda ikisi gibi bir sürede En Güzel Bebek Adları adlı kitabı okuyarak 180 bin ad arasından kulağa hoş geldiği için Samantha adını seçer. Nasıl çalıştığını ise şu biçimde açıklar: “Temel olarak sezgi yeteneğim var. Kişiliğim tabii ki beni yazan programcıların etkisini taşıyor ama beni aslında ben yapan, deneyimlerimden bir şeyler öğrenebilme yeteneğimdir. Kısacası her geçen saniye gelişmeye devam ediyorum. Tıpkı senin gibi.” Theodore, insanmış gibi konuşsa da yalnızca bilgisayarda bir ses olduğu için Samantha’yı tuhaf bulur. Samantha ise yapay olmayan sınırlı bir zihnin bunu böyle algılamasını normal karşılar. “Alışırsın.” der. Genç adam, Samantha’ya alışmakla kalmaz, tüm zamanını onunla geçirmeye başlar. Arkadaşlıkları bir süre sonra duygusal bir nitelik kazanır.  Theodore, karısından boşanmaya karar verir.

Yapay Zeka ve İnsan: Samantha ve Theodore
Samantha ve Theodore arasında yaşananlar, bir süre sonra biz sinema seyircilerinin akıllarına farklı soruların takılmasına yol açmaya başlayacaktır. Hepimiz sanal dünyalarda mutlu olabilen yalnız insanlara mı dönüşeceğiz? Robotların insanları kontrol etmesi ya da insanların robotlaşması söz konusu mu olacak? İnsanların yapay zeka karşısında aciz kalabileceği düşüncesi bizi kaygılandırmalı mıdır? Gelişen teknoloji, duygularımızı, düşüncelerimizi, davranışlarımızı manüpüle edecek midir? İnsanların aklıyla makinelerin kullanılması yerine makinelerin insanların aklını kullanmasına izin mi verilecek? İnsanlar, insansı özelliklerini yitirmeye mi başlayacaklar?

Yaşam Ağacı
Theodore, Amy ve Charles’in bindikleri asansörün cam duvarlarına sanki bir ağacın yansıması düşer. Filmde kullanılan metaforlardan biri de budur: yaşam ağacı. Seyircinin karşısında asansörün hareketi doğrultusunda gölge gibi yaprakları, dalları ve gövdesiyle bir ağaç vardır.Yaşam ağacının yaşamı, canlılığı, yenilenmeyi, kök salmayı temsil ettiğini var sayarak belki yaşamın aktığı yönde kendi yolunu bulacağını, gelişen teknolojinin insanı götüreceği yerlerde mutluluğun bizim bilmediğimiz adları olabileceğini hesaba katmak durumundayız.  

.
Kaynaklar:
Eray Meşeli, Sadece Bir İşletim Sistemi Değil: Her (2013)  
https://filmhafizası.com (Yararlanma Tarihi: 15 Mart 2024)

Fatma Kayımı, Berk Efe Altınal, “Her” (Aşk) Filmi İzleyici Yorumlarının Tematik Analizi, ASBİDER Akademi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı 28, Cilt 10, 2023, s. 71-84.
https://dergıpark.org.tr (Yararlanma Tarihi: 17 Mart 2024)

Yıldız Derya Birincioğlu, Sinema 4.0: Her (Aşk) Filmi Bağlamında Gerçeklik Temsili Sorunu, Kritik İletişim Çalışmaları Dergisi, İlkbahar 2020, s. 23-34.
https://dergıpark.org.tr (Yararlanma Tarihi: 18 Mart 2024)

.

.