Çiğdem Ülker’den Buluşmalar

23 Haziran 2024
DERYA SİNAN

Buluşmalar
Zamanlar, Kentler, Kitaplar
*

Gezmek, büyülü bir sözcük. 

Konfüçyüs, verdiği kitabı okumayan oğluna “Eğer verdiğim kitabı okusaydın duvarın arkasını bile görebilecektin,” der. “Duvarın ardını görmek nasıl bir eşiktir?” diye sorduğumuzda Çiğdem Ülker bizi şöyle yanıtlar: “Saf ve duru görüye ulaşmak, görünenin ardındaki sırra kavuşmak, bilgiyi duygu ile harmanlayabilmektir ki hiç de kolay bir eşik değildir.” (s. 10) 

Çiğdem Ülker, Buluşmalar Zamanlar, Kentler, Kitaplar adını verdiği kitabıyla biz okurlarına sözünü ettiği eşiği aşmanın kapılarını aralıyor. 

Ülker, okurunu farklı bir okuma deneyimine çağırıyor. Bu çağrılardan birine kulak vererek yazarla birlikte biz de “insanın acımasız yüzünün aynası olan bir ülkeye, Küba’ya” yolumuzu düşürelim. 

Durakladığımız ilk zaman aralığında Küba, başına gelenlerden dolayı (açlığa terk edilmiş, yanmış yıkılmış bir ada/ambargolar, yasaklar, yokluklar…) insanın yüzünü kızartan bir ülke. 1492’de adaya ayak basan İspanyol denizciler yerli halkı kılıçtan geçirerek ülkeyi İspanyol toprağı ilan eder. Güneş ülkesinin trajedisi böyle başlar. İspanyollar, Afrika’dan getirdikleri kölelerle güçlü kalelerin ardında görkemli kentler kurar. Zaman, 21. yüzyıla uzandığında o kölelerin torunları sosyalist Küba’nın özgür yurttaşları olacaktır ancak bunun yoksulluk ve yokluğun ağır baskısı altında tırnak içinde bir özgürlük olup olmadığı da sorulacaktır. 

Diktatör Batista’yı deviren Fidel Castro ve en yakın yoldaşı Ernesto Che Guevara’ya rastladığımız zaman aralığını ve kentleri de ardımızda bırakıp balıkçı köyü Cojimar’a konuk olduğumuzda Finca Vigia’da (Manzaralı Çiftlik) “Burada yaşayacağım ve Küba’yı anlamaya çalışacağım” diyen Ernest Hemingway’le karşılaşıyoruz.  Yaşlı Adam ve Deniz’i yazdığı masasından başını kaldırıp bizi selamlıyor.  Kübalı balıkçı Santiago, açık denizde dev bir kılıç balığıyla mücadele ederken Sait Faik, Sinagrit Baba’nın ölümüne tanık oluyor.

Zamanları, kentleri, kitapları geçip yolumuzu sürdürmeden önce “Hemingway Küba’da” filmini izlemeden Küba’dan ayrılmak istemeyeceğiz. 

Ülker’in yedi sayfaya sığdırdığı ancak okurun o yedi sayfayı kat kat aştığı Küba  yolculuğu, Ülker’in okurunu götüreceği Çin’de, İran’da, Hindistan’da, Batum’da, Norveç’te, New York’ta, Kıbrıs’ta, Karadeniz kıyılarında  nelerin altını çizeceğinin de ipuçlarını veriyor. Kentleri, yazarları, kitapları, filmleri aynı çatı altında buluşturan her yolculuk, dünyanın göz alabildiğine uzanan ufuklarına baktığımız pencerelerimizin çerçevelerini genişletiyor.    

“Biz sadece edebiyatın aracılığıyla kendimizi ve birbirimizi tanıyabiliriz.” (s. 8) diyen Ülker, doğrudan edebiyat dünyasında kendisine sağlam yerler edinmiş kitapları da bir edebiyat bilimci gözüyle irdeliyor. 

Ülker, Halit Ayarcı’nın (Saatleri Ayarlama Enstitüsü-1954) neredeyse hedefine ulaşmış projesini “Aldandım!” diyerek sonlandırması üzerine çok önemli bir soru sorar: “Teknolojiye dayanan bir geleceği inşa etme planı niçin daha ilk adımda aldatıcı bir yalan olmuştur?”(s. 22) Tanpınar’ın dünyanın geleceğine ilişkin kapıldığı kaygılarla Stephen Hawking’in (Zamanın Kısa Tarihi-1988) kaygıları onlarca yıl sonra aynı noktada düğümleniyor. Microsoft’un (1975) kurucusu  Bill Gates’in onlara katılması dikkate değer. Silikon Vadisi’nin bilim insanları da bugün Tanpınar’la buluşuyor. 

Ülker’in düşünce, duygu ve düş dünyasında izler bırakan kitapların arasında (Gülün Adı, Körlük, Kağıt Ev, Lizbon’a Gece Treni, FındıkKabuğu, Veba, Veba Geceleri, Antonius ve Kleopetra, Osman, Kardinal Kuşu, Ankara, Bayan Dalloway, Benim Sinemalarım, Ferhat’la Şirin, Zine, Sırbende, Kopuk ve Hiç, Kadın Hep Kadın, Koku, Araf, Dövüş Kulübü, Hayvan Mezarlığı, Otomatik Portakal, Vejeteryan, Çocuk Geliyor, Doppler, Katedral, Loka Mata, Cesur Yeni Dünya) sorular sormadan ilerlemenin mümkün olmadığı bir yolda yürürken Ülker, kitaplarla kurduğu anlamsal ilişkilere okurunu ortak ederek zenginleştiriyor.   

Denemenin içtenliğini ve sıcaklığını, gezi yazılarının heyecanlı havasını, eleştiri yazılarının ufuk açıcılığını bulabileceğiniz kitapta edebiyatı çok seven ve ona inanan bir yazarla birlikte olmanın mutluluğunu da yaşayacaksınız. O sevginin ve inancın okuruna da geçmemesi olası değil. Gereksinim duyduğumuz tam da bu değil mi?

.

Derya Sinan’ın Diğer Yazıları
Yazdan Kalma Bir Gün (26 Nisan 2024)
Akşamlar Rahatsız Edicidir (20 Ocak 2024)
Raymond Carver’le Yaşamak ve Yazmak (16 Aralık 2023)
Besâ Yahut Ahde Vefâ (28 Ekim 2023)
ULUĞBEY’İN HAZİNESİNDE NELER GİZLİ? (18 Ağustos 2023)
KURŞUN ATA ATA BİTER (12 Mayıs 2023)