Betül Tarıman’la Söyleşi

29 Aralık 2023
Bizim Çağ Edebiyat

Betül Tarıman, Edirne Keşanda doğdu. Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünü bitirdi. Trabzonda, Kastamonuda ve Antalyada öğretmenlik yaptı. Görevini hâlâ sürdürüyor. İlk şiiri Ağustos 1992 tarihli Kıyı dergisinde çıktı. O gün bugündür kalemi elinden düşmedi. Yetişkinler için şiirler, öyküler yazarken çocukları da unutmadı. 

Bizim Çağ Edebiyat: Kaleiçindeki Sır, çocuklar için kaleme aldığınız 12. kitap. Bu kitapla çocuklara çağdaş bir masal anlatıyorsunuz. Zamanın birinde Akdeniz’de, Antalya’da Kaleiçi’ndeyiz. İki kafadarın Kedi Orfoz ve Sinek Pertev’in ardına takılıp Kaleiçi’nde keyifli bir yürüyüşe çıkıyoruz. Bir yandan Kaleiçi’ni tanırken bir yandan da kimi ufak tefek kimi oldukça önemli sorunlara çözümler arıyoruz. Karşımıza çıkan masal kahramanları da bu arada günümüzü şenlendiriyor. 

Elimizde kahramanı kedi (Orfoz) olan bir kitap olduğuna göre söze kedilerle aranız nasıl diye başlayalım mı? Çocukken bir kediniz var mıydı? Şimdi var mı ya da hiç oldu mu?

Betül Tarıman: Anne ve babam hayvanlarla dost iki güzel insandı. Düşündüğümde çocukluğumda evimizden pek çok canlının eksik olmadığını hatırlıyorum. Özellikle kediler… Neredeyse mahalledeki kedilerin çoğu dilediklerinde evimize girip çıkarlardı. Şu anda bir kedim yok. Olmasını arzuluyorum. 

Bizim Çağ Edebiyat: Bu kitabın öncelikli olarak Kaleiçi’ni tanıtmak için yazıldığını söyleyebilir miyiz? Çocukları Kaleiçi’nde aslında turistlik bir geziye çıkarıyorsunuz. Kaleiçi’nin insanı büyüleyen bir yanı olduğuna vurgu yapıyorsunuz. Neden Kaleiçi? Kaleiçi’ni hangi yönleriyle öne çıkarmak istediniz? 

Betül Tarıman: Kaleiçi her seferinde gezmekten keyif aldığım, her seferinde bir şeyler keşfettiğim hoş bir mekan. Özellikle iki bin yıllık tarihinin olması bu mekânı daha da çekici kılıyor. Dolayısıyla fırsat buldukça eski kentin sokaklarında geziyor, ahşap evlerine, panjurlarına, kapı tokmaklarına, merdivenlerine farklı gözle bakmaktan keyif alıyorum. Çocuk edebiyatı ile de ilgilenen biri olarak burada gezerken bir hikâye kurgulamış, dolaştığım yerlerde kahramanlarımı gezdirmeyi planlamıştım. Kitabı yazma sürecim tam da pandemi dönemine denk gelmişti. Sokağa çıkma yasaklarının olduğu süreçte bu güzel mekânın yazarak da olsa hayalini kurmak, kahramanlarımı eski kentin sokaklarında gezdirmek beni mutlu etmişti. Lakin diğer kitaplarıma da baktığımda kahramanlarımın bir şekilde bir yerlerde geziyor olduğuna tanık oluyorum. Bu bazen yeryüzü bazen de gökyüzü oluyor. Ama sonuçta hep geziyorlar. Sanırım sizin de dediğiniz gibi bende gezgin ruhu var.         

Bizim Çağ Edebiyat: Mesleklerimizin yazarlığımıza katkı sunması bizim açımızdan büyük bir şans olur. Öğretmenliğin yazarlığı besleyip beslemediği tartışmaya açık bir konu da olsa bu kitapta sizin tarih öğretmeni olmanızın avantajları görülüyor, diyebilir miyiz?

Betül Tarıman: Öğretmenlik mesleğimin, özellikle tarih öğretmeni oluşumun beni beslediğini söyleyebilirim. Ayrıca baştan beri arkeolojiye ilgi duyuyorum. Çoğu zaman kahramanlarım antik kentlerde geziyor, başlarından türlü maceralar geçiyor.  

Bizim Çağ Edebiyat: Kaleiçi’ndeki yaşamı betimlerken yitirdiklerimize, yitirmememiz gerekenler olarak dikkat çekiyorsunuz. “Burası daracık sokaklarında begonvillerin bahçe duvarlarından sarktığı, ahşap evlerin duvarlarına tırmandığı çevresi surlarla çevrili eski bir şehirdir. Bu şehirdeki yaşama baktığımızda kadınlar akşamüzerleri pencere kenarlarındaki saksıları sularken birbirleriyle sohbete dalar. Gençler, limanda balık avlamaya düşkündür. Yaşlı kadınlar kapı önü söyleşilerini sever. Sokaklarda oyun oynayan çocuklar çöken akşamla birlikte evlerine girmek istemez. Kış akşamları, soba başında toplanılıp büyüklerin anlattığı masallar dinlenir.” Dünya değişiyor. Değişme dünya, bildiğimiz gibi kal mı desek? Kitabında Kaleiçi’ndeki yaşamı betimlemeye özen göstermişsiniz. Çocuklar neyin farkında olsun istediniz?

Betül Tarıman: Yaşım gereğipek çok şeye tanıklık ettim, o ruhla büyüdüm. Cep telefonlarının, bilgisayarların hatta televizyonun bile olmadığı zamanları yaşadım. Sokak aralarında oynadığımız oyunlar, radyo tiyatroları beni besledi. Fakat zamanla çok şey değişti. Şimdilerde teknolojinin pek çok nimetinden yararlanıyoruz. Bunun faydalı tarafları olduğu gibi zararlı tarafları da var. Ayrıca sözüm sadece çocuklara, gençlere değil biz büyüklere de. Çoğu zaman hayatımızı kolaylaştırırken kendimize ve çevremize zarar da veriyoruz. Bunun farkına varılsın istedim. Geri dönmek mümkün olmasa da bunu dünde yaşananları hatırlatarak yapmayı tercih ettim.   

Bizim Çağ Edebiyat: Biliriz ki kediler sinekleri asla affetmiyor. Bir sinek görmeye görsün mutlaka ardına düşer ve onu yaklayana kadar da durmaz. Oysa siz kitabınızda kedi Orfoz’la sinek Pertev’i yakın dostlar olarak sunuyorsunuz okurunuza. İki kere ikinin mutlaka dört olduğunu düşünmekten vaz mı geçmeliyiz diyorsunuz? Farklı isteyelim, farklı düşünelim, farklıyı yaratalım. Orfoz’la Pertev sizin kaleminizde nasıl buluştu? Onlara yüklediğiniz en önemli özellikler neler oldu? 

Betül Tarıman: Neden olmasın? Farklılıklar güzeldir. Farklı düşünmek istedim ki yaşantımda da böyle yaşayan biriyim. Bir de herkesi farklılıkları ile kabul ediyor, seviyorum. Kitabımda yer alan kahramanlarmı da bunun dışında tutmadım. Canlılar dünyasında da bu böyle olabilirdi, neden olmasın? Öyle de oldu.Kahramanlarımayüklediğim anlama gelinceher ikisi de meraklı, eğlenceli, gezmeyi seven tipler. 

Bizim Çağ Edebiyat: Orfoz’un ve Pertev’in Kaleiçi’nde karşılaştıkları masal kahramanlarından da söz edelim istiyoruz. Parmak Kız, Fareli Köy’ün Kavalcısı, bir ara Kırmızı Şapkalı Kız’ı, Çizmeli Kedi’yi de gördük sanıyorlar. Bildikleri masal kahramanlarıyla karşılaşmayı eminim çocuklar da sevecektir. Kimi masalları olduğu biçimleriye kabul de etmiyorsunuz. Parmak Kız, masalından sıkılıyor mesela. Masalın sizin yaşamınızda nasıl bir yeri var? Masallar neden önemli? 

Betül Tarıman: Çocukken masalları çok severdim. Hâlâ da seviyorum.Bingöl’deyken uzun kış gecelerinde kardeşime masallar uydurup anlattığımı anımsıyorum.Sonunda ben de masal yazacakmışım demek ki. Ayrıca günümüzde çağın koşullarına göre ya da ataerkil yapının kırılması doğrultusunda masalların yeniden yazıldığına tanık oluyorum. Sizin de belirttiğiniz gibi Parmak Kız masalından sıkılıyor daha doğrusu rolünden sıkılıyor farklı bir role bürünüyor. Dünya değişiyor, her şey değişiyor. Bu nedenle masalların farklı bir bakış açısıyla yazılması gerektiğini düşünüyor, yazarken özellikle buna dikkat ediyorum.  

Bizim Çağ Edebiyat: Kitabınızla salgın günlerine de küçük bir not düşmüşsünüz. Kaleiçi’nde virüsten korunmak isteyen maskeli insanlar geziyor. Orfoz, “Dünyayı bu hale insanlar getirdi.” diye yakınırken okurunu ağaçları kesen, çevreyi beton yığınına çeviren, dünyanın ısısının günden güne artmasına, buzulların erimesine yol açan insan üzerine düşünmeye çağırıyorsunuz. “Umarım kötü şeyler olmaz.” cümlesinin arkasında hangi duygular düşünceler içindesiniz? “Umarım” sözcüğünde bir karamsarlık sezdik. Ne dersiniz?

Betül Tarıman: Doğru sezmişsiniz. Gerçekten de dünya yaşanamaz bir hal aldı. Umutlu muyum? Hayır, değilim. Eski haritalara baktığımda ormanlık alan olarak görülen pek çok yerin çölleştiğine tanık oluyor, bundan üzüntü duyuyorum. Ayrıca iki yıl öncesinde Akdeniz’de pek çok orman yangınının çıktığına tanık olduk. Ardından bitip tükenmek bilmeyen bir kış… Sel felaketleri, salgınlar… Bundan sonra da başka salgınlar olacak ya da felaketler. İnsan kendi eliyle dünyayı yok ediyor. Bu da acıtıyor insanı. Gelecek nesillere nasıl bir dünya bırakacağız?

Bizim Çağ Edebiyat: Anlatımınızla ilgili bir noktaya dikkat çekmek istiyoruz. Yer yer kişileştirme sanatından yararlanıyorsunuz. Bu da ana kahramanları bir kedi ve sinek olan bir masalda cansız varlıklar da olayların içinde yer alıyor duygusu yaratıyor. Daracık sokaklarda yer alan evlerin balkonları sabah akşam birbirleriyle selamlaşıyor. Balıktan dönen gençler, arkalarında birbirine yaslanmış yorgun tekneler bırakır. Sokaklar baharla şenlenir. Güneş, gülümseyen yüzünü gösterir gibi. Çocuklar için yazarken dil ve anlatımında nelere öncelik veriyor, dikkat ediyorsunuz?

Betül Tarıman: On iki yıldan beri çocuklar için yazıyorum. Çocuk şiiriyle başladığım serüven, masallarla, hikâyelerle devam etti. Bu hiç de kolay olmadı. Özellikle küçük okurlar için yazarken farklı bir dil kullanmak gerekiyor. Daha sade, anlaşılır, onun yaşına, dünyasına uygun bir dil. Bu konuda öğretmen olmamın avantajları olduğunu söyleyebilirim. Bir de çocukluğumda Ezop masallarını çok okumuştum. Yazdıklarımda yer yer kişileştirme sanatından yararlanmamın bunda etkisi olabilir. 

Bizim Çağ Edebiyat: Çocuklar için kaleme aldığınız yapıtlar içinde şiirleri ayrı bir yere koyuyoruz. Çocuk gerçekliğini ve dilini çok güzel yakalamışsınız şiirlerinizde. Şiirlerinizle çocuklara sunduğunuz dünyayı sizden dinleyebilir miyiz? 

Betül Tarıman: Jorge Amado, “ İnsanınanayurdu çocukluğudur.” der.Yazdığım masallar, hikâyeler ve şiirlerde de çocukluğumdan etkiler aldığımı söyleyebilirim. Onlara sunduğum dünyada çocukluğumdan izler var. Babamın memurluğu nedeniyle o kent senin bu kent benim gezmişliğimizin, yaramazlıklarımın, sokak aralarında arkadaşlarımla oynadığım oyunların ve daha pek çok şeyin. Ve elbette sonrasında da kızımla geçirdiğimiz zamanların.    

Bizim Çağ Edebiyat: Çocuğun okuma yazma öğrendikten sonra şiirle karşılaştığı ilk yer büyük çoğunlukla ders kitapları oluyor. Oysa hepimiz biliyoruz ki o kitaplarda çocuklara şiir diye sunulanların çoğu şiir mi diye sorgulanabilir niteliktedir. Bu konuda neler yapılabilir/yapılmalıdır? 

Betül Tarıman: Ne güzel bir konuya değindiniz. Çocuklar için yazmamın sebeplerinden biri de bu. Ders kitaplarında okuduğum bazı şiirler hem şiir özelliğini taşımıyordu hem de ataerkil yapının özelliklerini taşıyordu. Bunun üzerine kalemi elime aldım ve yazmaya başladım. 

Bizim Çağ Edebiyat: Elbette şiir okumanın, şiiri sevmenin, şiire dünyasında yer vermenin yaşı olmaz. Ama konumuz çocuklar olduğu için onlar üzerinden sormak istiyoruz. Şiir okumak, şiiri sevmek,  şiiri çocuklarla buluşturmak onlara neler kazandıracaktır? 

Betül Tarıman: Çocuklar için yazmak, yazmaların en zoru bana kalırsa. Bir de konu şiirse bu daha da zor. Çocuklar için yazarken yine imge kullanıyor, sözcüklerin çağrışım ve anlamlarına dikkat ediyorsunuz. Fakat tüm bunları yaparken unutulmaması gereken okurumuzun bir çocuk olduğu. Şiir okumak, şiiri sevmek, şiiri çocuklarla buluşturmak onların dil becerilerinin ve yaratıcı düşüncelerinin gelişimine katkı sağlayacaktır.   

Bizim Çağ Edebiyat: Zaman ayırdığınız, bizimle birlikte olduğunuz için teşekkür ederek sözü bitirmek istiyoruz.
  
Betül Tarıman: Ben teşekkür ederim. 

.