11 Aralık 2023
Bizim Çağ Edebiyat

“Çocuklar için yazarsan onların enerjisi sana geri gelecek, okuyacaklar kitaplarını, sana dokunacaklar. Buradaki tadı nasıl görmezsin?”
Bizim Çağ Edebiyat: Kaptan Musto 5-7 yaş grubu çocuklar için kaleme alınmış bir kitap. Çocuk, kitabı eline aldığı zaman kitabın hareketli harflerle yazılmış iki renkli adı onu çıkacağı yolculuğa hazırlıyor sanki. 5-7 yaşlarındaki çocuklar için kitabın kapağında yer alan gemici dümeni yabancı olduğu bir araç olabilir. Dolayısıyla da ilk soruyu soracaktır: Bu ne? Zaten bizim istediğimiz de bu. Çocukların soru sorması. Kitabın ön kapağı arka kapağı okumaya davet etmelidir deriz. Kaptan Musto da bunu yapıyor. Arka kapakta ceviz kabuğundan bir yelkenli çıkıyor karşımıza. Yelkenlimiz düşlere uzanan bir yol seriyor önümüze. Tam bu noktada sormak istiyoruz. Kitabımızın kahramanına babası doğum gününde niçin ceviz kabuğundan bir yelkenli armağan etti, mesela oyuncak bir silah değil, kılıç değil. Üstü örtülü bir iletiyle karşı karşıyayız, diyebilir miyiz?
Münevver Oğan: Evet, kesinlikle diyebiliriz çünkü çocuklara armağan ettiğimiz oyuncaklar onların ileriki yaşamlarında belirleyici bir rol oynayabiliyor. Çocuklara armağan edilen silah, kılıç gibi oyuncaklar; toplumun şiddet eğilimli olması, kadın cinayetlerinin artması gibi sosyal sorunlara yol açabilir. Armağanlarımızın göründüğü kadar masum olmadığını düşünüyorum. Bu nedenle çocukların dünyasına daha uygun, onları oyuna çağıran, düş kurmalarını sağlayabilecek bir armağanla başladım diyelim.
Bizim Çağ Edebiyat: Musto’nun yelkenlisiyle nasıl oynadığına bakalım. Bir leğenin içine su dolduruyor ve onu yüzdürmeye çalışıyor. Bu sırada aklından neler geçiyor? Uyuyakaldığında nasıl bir düş görüyor? Bunlar önemli. Bir oyuncak, çocuğun dünyasında kendine nasıl bir yer buluyor? Uzak adalara gidiyor, adadan adaya dolaşıyor, martılarla kucaklaşıyor, martılara ekmek kırıntılarını top top yapıp atıyor, ayın doğuşuna tanık oluyor. O güzel ikili, çay ve simit, çayın eşliğinde simit. Hatta balığa bile çıkıyor. Bunlar yetişkinler için sıradan ama keyifli eylemler. Çocuklar da bu sırada onlara eşlik edebilir. Öykünüzde ise artık Musto bu eylemlerin öznesi. Kaptan Musto, o dümene geçti. Bu noktada okurunuza neler sunduğunuzu sizden dinleyebilir miyiz? Dümen Musto’nun elinde olunca hayatında neler değişecek? Musto’nun dümenin başına geçmesi neden önemli?
Münevver Oğan: Musto, rüyasında dümenin başına geçti. Rüyalar aslında gerçekleşememiş arzuların dışa vurumudur. Musto, dümenin başına geçince “Hayatımın kaptanı benim!” dedi. Bir özgüven. Musto açısından yaşanan bu. Dikkat edilirse öykünün başında çocuk Mustafa diye tanıtıldı, adım Mustafa, dedi. Rüya alemine geçtiğinde Kaptan Musto oldu, bir mertebe daha büyüdü. Hayatın içinde dümen kırmaya başladı. Bir tür büyüme oyunu. Zaten büyümek için de acelesi var. Düşleri de biraz böyle. Küçük çocukları çok yakından gözlemledim. O çocukların okuması, oynaması, gülmesi… Uykudan gülümseyerek uyanmaları gözüme takıldığında belki böyle bir düş görüyor, o düşte büyüyor, yaşamını yönetiyor diye düşündüm. Ben burada Musto’ya dümeni vererek onu “Hayatın dümeni senin elinde!” biçiminde bir oyunun içine çekmeye çalıştım. Mustafa’dan Musto’ya döndük hem de Kaptan Musto oldu.
Bizim Çağ Edebiyat: Çocuk kitaplarından beklediğimiz şeylerden biri de onların sözcük dağarcığını varsıllaştırmaları. Bu yönüyle Kaptan Musto çocuklara yeni sözcükler sunuyor: heyamola, pusula, mandıra, alabanda, dümenin çarkı… Bu sözcüklerin çocukların dünyasında yer etmesinde resimlemenin önemine dikkat çekmek istiyoruz. Çocuğa kitabı okuduk diyelim, arkasından çocuk resimlere bakarak kendi öyksünü de çok rahat dile getirebilir. Çocuklar bunu sever. Siz kitabınızın resimlenmesi üzerine nasıl bir değerlendirme yaparsınız?
Münevver Oğan: Kitap, özellikle okul öncesinde metin ve illüstrasyonlarıyla bir bütün. Ben Ülkü Ovat ve Ümit Öğmel gibi bu alanda çok yetkin insanlarla çalıştım. Kitabın resimlenmesi aşamasında bilgi alışverişinde bulunduk, konuştuk. Yazılı bir metni canlandırmak, ete kemiğe büründürmekti yaptıkları. Sonuçtan kendi adıma çok mutlu oldum. Hem yazının hem dümenin hem dalgaların hareketi okuru oyunun içine çağırıyor. Aynı zamanda hiç okuma yazma bilmeyen bir çocuk da sadece görsellere bakarak kendi öyküsünü, oyunlarını kurabilir. Kendi düşlerinde bir yolculuğa çıkabilir. O zaman kitabın görselleştirilmesi metin kadar önemli diyeceğim. Görseller olmasaydı ya da daha farklı çizilseydi kitap, arzu ettiğimiz etkiyi yaratamazdı.
Bizim Çağ Edebiyat: Yayınlanan ilk kitaplarınız yetişkinler için yazılmış. Bu yolun çocuk kitaplarına evrilmesi nasıl oldu?
Münevver Oğan: Doğru, çocukları kayırmış oldum ama çocuk edebiyatı deniz derya. Çocuk kitapları yazarken işçilik dafa fazla, emek daha yoğun. Bundan dolayı yetişkin öykülerine haksızlık ettim. Ama dosyalarımda bir şeyler var. Çocuk edebiyatıyla buluşmam nasıl gerçekleşti? İki buçuk yıl Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesinde dışardan öğretim görevlisi olarak çalıştım. Bu sırada Prof. Dr. Sedat Sever hocamı tanıdım. O benim hem mesai arkadaşım hem de daha sonra öğretmenin oldu. Çocuk ve gençlik edebiyatı derslerine katıldım. Öykü kitaplarımı ona armağan ettim. “Dilin o kadar güzel ki neden çocuklar için yazmıyorsun?” diye sordu bana. “Çocuklar için yazarsan onların enerjisi sana geri gelecek, okuyacaklar kitaplarını, sana dokunacaklar. Buradaki tadı nasıl görmezsin?” Ben bunu çocuk edebiyatına bir başlangıç, giriş diye düşündüm. Böyle bir sürece girdim. Serüven böyle başladı.
Bizim Çağ Edebiyat: Çocuk kitaplarında en sık görülen yanlışlar üzerine neler söylemek istersiniz? Çocuk kitapları yazmak isteyenlere neler önerirsiniz?
Münevver Oğan: Öncelikle çocuklar için yazdıklarını unutmayacaklar. Bu alanda kuramsal pek çok kitap var. Süzgeçten geçirerek baksınlar. Türkçeyi çok iyi kullanmaları, Türkçenin söz varlığına egemen olmaları gerekir. Türkçeyi sevecekler; atasözlerimizi, deyimlerimizi, ikilemelerimizi… bilecekler. Fazıl Hüsnü Dağlarca, “Gözlerinizle görmeyin, sözcüklerle görün. Sözcükler gözünüz olsun.” der. Çocuğa parmak sallayan, ders verir gibi metinler çocuğu okumaktan uzaklaştırır. Önce çocuk ol, içindeki çocuğu ortaya çıkar. Otoriter bir tavır takınırsan çocuğu kaybedersin. Ve elbette çok okuyacaklar. Çocuk ve gençlik edebiyatını yakından izleyecekler.
Bizim Çağ Edebiyat: Yeni Umut Yayınları’nın kurulmasını heyecanla karşılaşmıştık. Bu süreçten de söz edebilir miyiz? Neden Yeni Umut? Hangi düşüncelerle yola çıktınız?
Münevver Oğan: Türkiye’de yayıncılık büyük sermayen yoksa çok zor. Bizimki Don Kişotluk. Ticari kaygımız yoktu. Yaşamımızı sürdüren mesleklerimiz vardı çünkü. Nitelikli kitaplar basalım, kendi kitaplarımızı basalım, istedik. Bir dosyayı bir yayınevine gönderiyorsun, ne zaman yanıt alacağını bilmiyorsun. Ekonomik koşullar nedeniyle istediğimiz büyümeyi sağlayamadık ama pek çok projemiz var.
Bizim Çağ Edebiyat: Yeni Umut Yayınları’nın ve kitaplarınızın yolu açık olsun diyerek söyleşiyi bitirelim. Zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz.
.

Bizim Çağ Edebiyat’ın Diğer Söyleşileri
Seza Kutlar Aksoy’la Söyleşi
BETÜL TARIMAN’LA SÖYLEŞİ
CAHİT KAYA’YLA SÖYLEŞİ
SİBEL UNUR ÖZDEMİR’LE SÖYLEŞ