Sevgi Soysal’dan Şafak

31 Ekim 2023
YÜKSEL AKIN

12 Mart  Darbesi
12 Mart 1971’de Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’a bir muhtıra verilerek hükûmet istifaya zorlanır. Parlamento fesh edilmez, partiler kapatılmaz, Anayasa askıya alınmaz. Demirel hükümeti istifa eder. CHP Kocaeli  Millevekili Nihat Erim, partisinden kendi isteğiyle ayrılarak “partiler üstü reform hükümeti”ni kurar.

1971 Askeri Darbesi’nin siyasal ve toplumsal yaşamda önemli etkileri olur. Özellikle politik muhafeletin eylemlerini sürdürdüğü on bir ilde sıkıyönetim ilan edilir. Türkiye’de bir ara rejim dönemi başlar. Dönemin bütün siyasi (sayılan/kabul edilen) suçluları sıkıyönetim mahkemelerince yargılanır, davaları sonuçlanana kadar askeri cezaevlerinde kalırlar.

Bu dönem edebiyata da farklı boyutlarıyla ve bakış açılarıyla yansır. “Dönem romanları” olarak adlandırabileceğimiz bu yapıtların kimileri gerçek kişi ve olayları konu alırken kimileri ise kurmaca tanıklıkları yeğler. 

Sevgi Soysal’ın kaleme aldığı Şafak adlı roman, yazarın yaşamından izler taşır. Bir süre tutuklu kaldığı Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu’ndaki ve ardından Adana’ya sürgün edildiği dönemdeki deneyimlerine ve gözlemlerine dayanır.  Kitabın ilk baskısı 1975 yılında Bilgi Yayınevi tarafından yapılır. 

En beğendiği 20 Türk romanı arasında Şafak’a da yer veren Fethi Naci,  yazarın önceki iki romanında (Yürümek ve Yenişehirde Bir Öğle Vakti) tam bir roman yapısı olmadığını, başlı başına bir hikaye sayılabilecek kimi sayfaların romanlara eklendiğini söyler. Şafak’ı bu yönüyle onlardan ayırır: “Sevgi Soysal ilk defa Şafakta sağlam bir roman yapısı kurmuş.”

Semih Gümüş, Şafak’ın girişinde yer alan yazısında iki noktaya dikkat çeker: “Şafak’ın iki önemli yanı var: İlki, 12 Mart gibi sıcak bir dönemin, öncesi ve yaşanan anlarıyla edebiyata yoğunlaştırılmış biçimde nasıl yansıtılabileceğini, büyük bir başarıyla içselleştirebilmiş olması. İkincisi de, o dönemin içinden çıkan bireyleri kişilik ve kimlik sorunlarıyla birlikte yaratıcı biçimde yansıtabilmesi.”

Berna Moran, romandaki dış ve iç çatışmayı şöyle değerlendirir: “Dış çatışma dediğim devrimcilerle egemen güçler arasındaki çatışmadır, iç çatışma ise romanın ana kişileri Oya ile Mıstafanın küçük burjuva kimlikleriyle devrimci kimlikleri arasında yaşadıkları bunalımdan kaynaklanır.”

Roman, “Baskın, Sorgu ve Şafak” adlı üç bölümden oluşur.

Baskın
Oya Ertem, komünizmi övmek suçundan Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu’nda iki ay tutuklu kaldıktan sonra cezasının kalan üç ayını çekmek için Ankara’dan Adana’ya sürgün edilir. Bir otel odasında kalır. Sürekli izlenir. Dostluğuna güvenebileceği insanlardan yoksundur, yalnızdır. Adliyede tanıştığı Avukat Hüseyin’in çağrısını içinde bulunduğu sıkıcı ortamdan kurtulmak düşüncesiyle kabul ederek onun akrabalarının evine yemeğe gider. Ev hayli kalabalıktır: Hüseyin, kuzeni  Mustafa, dayısı fabrika işçisi Ali, eşi Gülşah, oğlu Hasan, Gülşah’ın kızkardeşi Ziynet ve eşi Zekeriya, komşuları Ekrem. Yemek, polislerin baskınıyla yarıda kesilir. Polisler aldıkları ihbar doğrultusunda İstiklâl Mahallesi’nde bir “anarşist yuvası”nı basmış ve altı “anarşist”i yakalanmıştır.

Sorgu
Adana Emniyet Müdürlüğüne getirilen “anarşistler” nezarete atılır. Emniyet Müdürü Zekâi ve baskını düzenleyen polislerden  Abdullah “evde düzenlenen bu gizli toplantının amacını” öğrenmek için kolları sıvar. Sorgu sabaha kadar sürer. 

Her ne kadar evde bulundukları için karakola getirilmiş olsalar da Milli Mücadele Derneği tarafından korunup kollanan, yakasına Bozkurt rozeti iliştirilen Zekeriya ve Mustafa’nın polis olduğu düşüncesiyle üzerine yürüdüğü Ekrem sorgunun asıl hedefleri değildir.  

Sürgün cezasının bitmesine sayılı günler kalmışken kendisini karakolda bulmak, neyle suçlandığını bilmemek, önceki tutukluluğundan aklında kalan kötü anılar diğerlerinden ayrılarak karanlık bir hücreye atılan Oya’yı oldukça zorlar. Kendisine yöneltilen suçlamaları kabul etmez. 

Mustafa, Urfa’da matematik öğretmeniyken tutuklanıp Selimiye’ye gönderilmiştir. Hapisteyken bir kızı olur. Serbest bırakıldıktan sonra akrabalarından son mektubunda Urfa’dan ayrılmayı düşündüğünü yazan karısının durumunu öğrenmek üzere Adana’ya gelir, dayısı Ali’nin evinde baskına uğrar. Gözaltına alındığı o gece devrimci kimliğini, eş olarak kendisini, yaşamını sorgular. 

Kendi kendine okumayı söken, günlük gazeteleri mutlaka okuyan, haberleri dinleyen tekstil fabrikasında işçi Ali, Polis Abdullah tarafından O orospuyu (Oya) niçin evine aldın?” diyerek dövülür, işkence görür.  

Maraş’tan kopup Çukurova bereketinden pay almak umuduyla Adana’ya yerleşen ırgatlar sülalesinin çocuklarından biri olan Avukat Hüseyin ise nezarethanede unutulur, sorgulanmaz. 

Şafak
Şafak söktüğünde gözaltındakilerle iligili kesin bir kanıt bulunamadığı için hepsi serbest bırakılır. Emniyet Müdürü Zekâi bile evin hangi nedenle basıldığını kavrayamaz. Hem baskın yaptırıp hem sanıkları salıverdirten Sıkıyönetim’e kızar. Bu baskının sıkıyönetim sürgünü Oya’ya gözdağı verme, sıkıyönetimden yeni tahliye olmuş Mustafa’nın bundan sonrası için gözünü korkutma amacına hizmet edeceği düşüncesi de ona yeterli gelmez.

Murat Belge, “Bundan sonra ne olacak?” sorusunu şu biçimde yanıtlar: Sevgi Soysal’ın romanlarında hayatın, roman bittikten sonra devam ettiğini duyuyoruz. Şafak biterken artık bir hayli tanıdığımız bu kişilerin, bundan sonra nasıl hareket edeceklerini az çok tahmin edebiliyoruz.”

Bakış Açısı ve Anlatım Teknikleri
Sevgi Soysal, romanında birden fazla bakış açısından yararlanır. Romanın bütününe tanrısal bakış açısı egemen olsa da kimi yerde 3. tekil, kimi yerde ise 1. tekil kişili anlatımı yeğler. 

Romanda olaylar bir gecede geçmesine karşın yazar, geriye dönüşlerle kahramanları hakkında kimi ayrıntıları okuruna sunarak ona olaylar arasında bağlantılar kurma olanağı tanır. Kitabın ilk sayfalarında polisler eve girer girmez, o andan geriye Maraşlı Ali’nin Adana’ya göç ettiği günlere giden yazar, dayı-yeğenin (Ali-Hüseyin) ilişkileri hakkında açıklamalar yapar.  

İç monolog ve diyalog da yazarın yararlandığı anlatım teknikleri arasında yer alır.

Baskın sırasında geriye dönüşle Mustafa’nın Selimiye’deki tutukluluk günlerine giden okur, onun kendiyle hesaplaşmasına monolog tekniğiyle tanık olur: “Ne yaptım sonuç olarak? Maraşlılarıma, sadece onlara bile? Hiç olmazsa inandırabildim mi? Davama onları bile katamadıktan, benim için bunca şey yapmış, benden bir şeyler bekleyenleri bile inandıramadıktan, sürükleyemedikten sonra. Nerede kaldı kalabalıklar, yığınlar? Sonuç olarak yaptığım, beş-on arkadaş, hadi diyelim elli arkadaş oturup konuşmaktan, bağlanmaktanve belaya bulaşmaktan başka ne?” (s. 30)  

Emniyet Müdürü Zekâi, Oya’yı sorgularken aralarında şöyle bir diyalog gelişir:

“Bak bak, Atatürk’e bak! Bak da utan! Sizin gib soysuzlar için mi kurtardı o vatanı ha! Söylesene! Siz vatanı satasınız diye mi kurtardı ha? Söyle!” Oya susuyor.
“Sana söylüyorum orospu?” Oya’yı saçlarından yakalayıp başını duvara vuruyor.

“Orospulukla mücadele müdürlüğü mü burası?” Yeniden patlıyor tokat.
“Ulan bir de alay ediyor! Cevap ver, cevap ver, yoksa…”
“Sorguma ilişkin konuda konuşurum ancak.”  Oya sesinin çıkışına seviniyor.
“Neyle suçlandırıldığımı bilmiyorum henüz.”
“Vay kaltak vay! Bilmiyormuş. Biz bu numaraları yutar mıyız sanıyorsun?Bu başlangıç daha. Biz her şeyi biliriz, anladın mı?” (s. 87)

Romanda karşımıza çıkan tekniklerden bir diğeri ise montaj tekniğidir. Oya, Ankara Merkez Cezaevi’nde kaldığı günlerde İğneci Ahmet’in kadınlara yazdığı koşma tarzı aşk şiirlerini okur. “Gezmedim yorulmadım/Boş yere kırılmadım/Sana benzer dünyada/Bir başka yâr bulamadım” (s. 106) 

Son Söz Yerine
Sözü Atilla Özkırımlı’ya bırakarak yazımızı sonlandıralım.
Şafak, temelde 12 Mart olgusunu didikleyen, çözümlemeye çalışan, bu olguyu oluşturan unsurları eleştirel bir süzgeçten geçiren, insana toplumsal gerçeklik içinde ama kendi gerçeğini de gözden uzak tutmadan yanaşan bir bütünü kucaklıyor.”

————-

Kaynaklar
Sevgi Soysal, Şafak, İletişim Yayınları, 5. Baskı, 2009 İstanbul.
Semih Gümüş, Şafak ve Politik Bireyin Sancısı, (Şafak, İletişim Yayınları, 5. Baskı, 2009 İstanbul.)
Fethi Naci, Türkiye’de Roman ve Toplumsal Değişme, Gerçek Yayınları, 1981 İstanbul.
Berna Moran, Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış, İletişim Yayınları 2004 İstanbul.
Murat Belge, Edebiyat Yazıları, İletişim Yayınları, 1998 İstanbul. 
Atilla Özkırımlı, Sevgi Soysal’ın Şafak Romanı Üzerine
(https://dinozor.org/2020/11/11/sevgi-soysalin-safak-romani-uzerine)

.