Küçürek Öyküler

29 Temmuz 2023
RECEP NAS

FOTOĞRAF 

“Belki de sevmiyordur,” dedi.

“Kim?” dedim. “Kim kimi sevmiyordur?” Elinde sıkı sıkı tuttuğu yırtık fotoğraf parçalarını serdi önüme. 

“Şunları birleştir de gör,” dedi. Yüzlerine zorla iliştirilmiş gülümsemeleriyle bir gelinle damadın gözlerinden dökülen kederi gördüm. Gelinin sağ gözünün yırtıldığı yerden kan akıyordu. Yağmur yağıyordu dışarda. Yağmurun ellerine tutunup kendimi sokağa attım. 

DÜŞ

Ne zamandır gelmiyordu. Dün geldi. Kılığı düzmüş. Füme bir blazer ceket, içine bisiklet yaka siyah bir kazak giymiş, boynuna da jakarlı bir atkı dolamış; eski günlerinin utangaçlığını sürüye sürüye geldi oturdu yanıma. 

Üzerinde taşıdığı İstanbul kokusu hemen fark ediliyordu. 

“İyi ki gittin,” dedim. 

“İyi ki,” dedi. 

Başkaca da bir şey demedi. Konuşmadan oturduk öylece. 

“Sen neler yapıyorsun ya?” diye sordu neden sonra. 

“Hiç!” dedim. “Hep aynı…” 

Sustuk sonra. Uzun sustuk. Altında oturduğumuz ceviz ağacından bir yaprak düştü tam önümüze. Yaprağı almak için ikimiz de aynı anda hamle yaptık. Ellerimiz birbirine değince uyandık daldığımız düşten. 

UMUT

Evi yıkmışlar.

Serçeler de terk etmişler buraları.

Sedir ağacına dokunmamışlar.

“Nereye gittiler?” diye sordum.

“Hepsi öldüler.” diye yanıtladı sorumu.

Sıradan bir soruyu yanıtlar gibi.

“Sen?” 

“Ben, ne? 

“Sen niye terk etmedin burayı?”

“Dönecekler diye bekliyorum. Dönmezlerse ben gideceğim.” 

ÖLÜ DOĞAN

Dün doğurdu beni. Çok sancılıydı. Ikınmalarını duydum. Başka sesler de vardı: Bir ağızdan heyamola tutturan denizciler. Ha gayret de gayret. Doğurdu beni. Dün. Denizciler çekti çıkardı beni beyaz kumların üzerine bıraktılar. Ikınmaların kesildiği, sancıların dindiği yerden koptu ip. Doğurdu beni. Fakat ölüydüm ben. Kıyıya vuran ölü balıktım.  

SORULAR IRMAĞINDA YİTİRİLEN 

Çocuk, akşamın alaca karanlığında Tanrı’yı aramaya çıktı. Annesi de ardından onu aramaya. Gece boyunca dolaştılar. Ormanlara daldılar, nehirlerden geçtiler, sarp kayalıklar aştılar. Yılanlara, akreplere, çıyanlara, kertenkelelere, ürkek farelere rastladılar. Gece kuşlarına selam verdiler, karınca yuvalarına saygı sundular. Tanrı’yı arayan çocukla çocuğunu arayan anne, zaman zaman ne aradıklarını unutup yüreklerinde oynaşan korku denizinin korkunç dalgalarına kendilerini bıraktılar. Gün ağarırken bir yılan kovuğuna rastladıkları, kovuğundan başını uzatıp onları alaycı bakışlarla izleyen yılanın yaşadığı sarp kayalığın eteğinde karşılaştılar birden. Çocuk çok geçmeden ne aradığını unuttu. Anne birden hatırladı ne aradığını. Aradıkları neydi, kaybettikleri ne? Nerden gelmiş, nereye gitmekteydiler? Unutmak neydi, hatırlamak ne? Gürül gürül akan sorular ırmağında yitirdiler birbirlerini. Saf yalanların ve saf doğruların içinden geçerek evlerinin yolunu tuttular.     

Recep Nas’ın Diğer Yazıları
Gominist