Zerrin Saral’ın Önerdiği Beş Kitap

2 Temmuz 2024

Zerrin Saral

Bir Kitaptan Bahsetmek Kaç Satıra Sığar?

Önereceğim kitapların, yaz mevsiminin insana iyi gelen atmosferi için uygun olup olmadığını doğrusu bilemiyorum. Bildiğim okumaktan keyif aldığım satırlar olduğu.

Boris Vian
Karıncalar
Sel Yayınları
1. Baskı, 2017, İstanbul

Boris Vian’ın, Karıncalar adlı kitabı on bir öyküden oluşuyor ;mizah ve absürdün ve hüznün içi içe geçtiği öyküler bunlar. Vian, kitaba da adını veren Karıncalar öyküsünde savaşı, şiddeti tanım(lama)lardan uzak, doğal bir akış içerisinde kurgular. Bunu yaparken de arka plana derin bir mizah ve absürdü yedirir.  

“(…) Her taraf patlayıp yanmaya devam ediyordu. Terden göremediğimden, daha iyi görebilmek için gözlerimi iyice ovaladım. Komutan tekrar geldi. Yalnızca sol kolunu kullanabiliyordu. ‘Sağ kolumu vücuduma sıkıca sarabilir misiniz?’ Evet dedim ve onu sargı bezleriyle sarıp sarmalamaya başladım. Ardından, tam arkasında bir el bombası patladığı için iki ayağı yerden kesilerek üzerime düştü. Vücudu aniden sertleşti. Belli ki insan çok yorgun ölünce böyle oluyor.” (Karıncalar, s.11)

Tuzlu gözyaşlarıyla paslanmış menteşeler, çay pembesi ten, peynir küfü mavisine boyanmış salonun atmosferi, limon kokulu gecenin ayazı, mavi pullu büyük gölet, Vian’ın kurmaca evrenine yine aynı doğallıkla dâhil ettiği betimlemelerden sadece bir kaçı.  Nesneleri kişileştirme çabası, kızgın musluk başları, incinen kablolar, arkadaş olmak istenen yangın söndürücüler öykü protagonistleri olarak karşılar okuru. 

Vian’ın nesnelerle kurduğu yakın bağ, yalnızlık duygusuna dairdir: Bir musluk başının sizi ıslatmasını kızgın olmasına bağlamanız ya da kablonun ayağınıza dolandığında incindiğini düşünmek pek de kolay açıklanamaz.  Kitapta yer alan öykü kişileri fahişeler, figüranlar, tesisatçılar, genellikle trenle yolculuk yapan insanlar, müzisyenler ve hayvanlardır.  Karıncalar, Boris Vian’ın yaşamı boyunca sanatın hemen hemen tüm dallarını kullanarak bize sunacağı, anti-militarizm, şiddet, müzik ve aşk gibi vazgeçilmez temalar üzerinden öğretilerle bir çeşit manevi doktrin kurmaya çalışır. 

Fred Uhlman
Kavuşmak
Kollektif Kitap
İstanbul, 2017

Fred Uhlman’ın Kavuşmak adlı novellası, Nazi Almanyası’nın yükselişe geçtiği dönemle, on altı yaşındaki iki gencin kurdukları dostluğu yan yana getirir. Uhlman, okuru çocukluğun büyülü dünyasının bittiği, ergenliğin başladığı bir dönemin içine çekerken diğer yandan Hitler iktidarı ele geçirmiştir. Eş zamanlı ilerleyen kurgu atmosferinde Conrad von Hohenfels’in annesi Hitler’in tarafında yer alırken  Hans Schwartz’ın anne-babası ise pek çok yahudiyi kurtarır. Roman boyunca, Almanya’da döneme hâkim olan Yahudi karşıtı fikirlerin bu dostluğa ve masumiyete nasıl gölge düşürdüğüne tanıklık ederiz.    

Ingeborg Bachmann’a göre insanın insanı manevi açıdan, sevgisizliklerle, türlü yaralamalarla öldürüşü, gerçek cinayetleri oluşturur; boyutları daha geniş olan sonraki tüm cinayetlerin, büyük kıyımların temeli, bu günlük cinayetlerde aranmalıdır. Malina’da geçen o çok bilindik satırları da eklemeden geçemeyeceğim.

 “ (…) Faşizm atılan ilk bombalarla başlamaz, her gazetede üzerine bir şeyler yazılabilecek olan terörle de başlamaz. Faşizm, insanlar arasındaki ilişkilerde başlar, iki insan arasındaki ilişkide başlar… ve ben anlatmak istedim ki savaş ve barış yoktur, hep savaş vardır…” (Malina, Ingeborg Bachmann, Haziran 1973)

Yves Berger, John Berger
Uçuşan Etekler/Bir Ağıt
Metis Yayınları
İstanbul, 2018.

Üçüncü kitap, yaşadığım âni bir kayıp karşısında bulup okumayı istediğim/seçtiğim John Berger’ın kaybettiği eşi Beverly Berger’ın ardından, oğlu Yves Berger’la birlikte yazdığı bir şiir, bir ağıt: Uçuşan Etekler/Bir Ağıt. 

Kitapta, Baba John ile oğul Yves, biricik varlıkları Beverly’yi, onsuz kendilerini nasıl yalnız hissettiklerini anlatırlar. Okurken farkında olmadan Beverly’i yeni baştan kendimce bir kurguyla bir de ben tasarlarım. Eteklerim uçuşur, kırk sayfalık kitap farkında olmadan büyür de büyür.  John Berger’in şu satırları pikap iğnesinin plağa değip sesin yayıldığı o ân parçası gibi içimi yoklar. 

“Yazarken mütemadiyen senin tepkilerini beklerim. Yazmak benim için adeta soyunmakla bir, yalın bir şeye yaklaşması için okuru yönlendirmeye çalışmak. Ve paylaştığımız bu yalınlık umudu. Birlikte nesnelerin adlarının ardında gizlenenleri görmeye çalışmak istiyorduk, bunu başardığımızda birbirimize kenetlenirdik sıkıca. Bu kenetleniş bana yalnız başıma kaldığımda yazmaya devam etme cesaretini verdi.”  (Uçuşan Etekler/Bir Ağıt- s.19)

Sennur Sezer, 22 Mayıs 2014 tarihli Evrensel’de “Şiirsel Bir Ağıt” başlıklı yazısında  Uçuşan Etekler’e şu sözlerle yer verir:

“İngiliz Yazar John Berger (1926), ülkemizde iyi tanınır. İstanbul’a pek çok kez gelmiştir. Türk yazarlarının çoğuyla dosttur. İncelikli bir anlatımı vardır. Çalışmalarına ressam olarak başlayan John Berger, son günlerde oğlu Yves Berger ile ortak bir kitap yayımladı: Uçuşan Etekler -Bir Ağıt-. 40 sayfalık bu incecik kitap sayfa sayısının çok üstünde bir şiir yükü taşıyor. John Berger’ın eşi Beverly’nin ardından, oğluyla yazdığı metin “Geçmişten geleceğe mesajlar taşıyan bir koşucu gibi geçen” bir kadına, sevgiliye, çalışma arkadaşına, akıl hocasına yazılmış. Özlenen yalnızca bir eş değil, bir arkadaş, bir dost, bir yoldaş. (…) Kitap baba oğlun eskizleriyle desteklenmiş. Oğul “Anne” diye seslenişiyle tanınıyor. İlk sergisini annesinin göremeyişine üzüldüğünü söylüyor. Yalın ve içe işleyen bir tavrı var kitabın. Ben kitabı okurken gözyaşlarına ellerimle dokunmuş gibi hissettim kendimi.”

Hulki Aktunç
İstanbul’u Bul Bana
Yapı Kredi Yayınları
İstanbul, 2024

İstanbul’u Bul Bana, Hulki Aktunç’un Kostantıniyye Haberleri (1989-1993) gazetesine yazdığı denemelerden oluşuyor. Gazetenin ilk sayısından itibaren “İstanbul’u Bul Bana” başlığı altında yazan Aktunç, İstanbul’un argosunu, sokaklarını, ayazmalarını, delilerini konu etmiş, hayatında iz bırakmış İstanbulluların portrelerini çıkarmıştır adeta. Tutkulu bir Hulki Aktunç okuru olarak kitabı hazırlayan Bengü Vahapoğlu’nun öncesinde dergilerde Aktunç’la ilgili kaleme aldığı yazıları da ilgiyle okuduğumdan İstanbul’u Bul Bana’nın Ocak 2024’te okurla buluşması beni ayrıca mutlu etti. Vahapoğlu’nun kitabı hazırlayarak hem İstanbul kaynakçasına hem de Hulki Aktunç külliyatına bir yenisini eklemiş oldu. 

Hüsnü Arkan
Mino’nun Siyah Gülü
Kırmızı Kedi Yayınları
İstanbul, 2011

Bahsetmek istediğim son kitap Hüsnü Arkan’ın çok zaman önce okuduğum Mino’nun Siyah Gülü. Yazar, 60’lı yıllardan başlayarak özellikle 12 Eylül dönemini bir ailenin kadınlarının gözünden anlatır.  Bir Ege kasabasında başlayan yasak aşkla 12 Eylül’ün hemen öncesinde gelişip darbenin ardından pek çok kişiyle paylaşılan bir kaderle son bulan bu aşk ve diğer karakterlerin de bir şekilde yarım kalan hikâyeleri. 2000’li yıllara uzanan yakın tarihimiz. Kitapta geçen günlükler, mektuplar sahicilikle kurguya hizmet ediyor. Açıkçası çoğu zaman sıkıldığım olur uzun uzadıya yazılan mektup ve belgelerin metne sunduğu katkının sınırlarını aşma hâllerinden. Ama Mino’nun Siyah Gülü için bunu söyleyemeyeceğim. Slogan atmadan, ajitasyon yapmadan, tam da gündelik yaşamın ve ilişkilerin içinde o günlerin ve tabii bu günlerin hesabı, anısı, acısı ve etkisi… 

Hüsnü Arkan’ın sakin sesi, aynı şekilde kalemine de yansıyor.  

Yaz güzel geçsin. Teşekkürlerimle.
.