Yu Hua’dan “Yaşamak

24 Nisan 2025
SİBEL UNUR ÖZDEMİR

Yu Hua’nın Yaşamak adlı romanı, 1993 yılında Çin’de yayımlanmasının ardından yasaklanır. Kitap, daha sonra sinemaya uyarlanır. Film de kitapla aynı yazgıyı paylaşarak Çin’de yasaklanır. Kimi eleştiriler alsa da film, “Yaşamak”ın ülkesinde büyük bir ün kazanmasını sağlar, dünyanın dikkatini kitaba çeker. Roman, arka arkaya birçok dile çevrilir. “Modern klasik”e dönüşür.

Yaşamak; Çin’in iç savaşından başlayarak Kültür Devrimi’nin sürdüğü yıllara kadarki süreci, halkın toplumsal, kültürel ve siyasi açıdan geçirdiği dönüşümü, siyasi hareketlerin insanların yaşamlarına etkilerini, kırsal kesimde yaşayan insanların yaşamlarını ve hayatta kalma mücadelelerini çeşitli karakterler üzerinden anlatır.

YAŞAMAK

Çince aslından Türkçeye Bahar Kılıç çevirdiği Yaşamak, Jaguar Kitap tarafından okurla buluşturuldu. Dili oldukça akıcı, sade, anlaşılır. Roman, basit ama insanın yüreğine dokunan bir anlatıma sahip.

Kitabın kapağı çok ilginç. Ön kapağında altı, arka kapağında ise iki iz var ki sabanın toprağın üzerinde bıraktığı izlere benziyor. 

Roman, Xu  ailesinin hikâyesini temel alarak ailenin yaşanmışlıklarını Fugui’nin (evin babasının) ağzından anlatıyor. Fugui, çok varlıklı bir aileden gelse de kumara düşkünlüğü yüzünden tüm mal varlığını kaybediyor ve ailesini fakirliğe sürüklüyor. Romanda yokluğun en dibe vuran hali, açlık ön sırada yer alıyor.

Savaş, devrim, yoksulluk derken hayatlar başka başka noktalara evriliyor. Nasıl doğumlarla mutluluklar yaşanıyorsa ölümlerle de hüzünler geliyor, acılar yaşanıyor. Bunlar insana dair haller. Xu ailesi hayatta ve okurlarının kalbinde yerini alıyor.

Benim de kalbimdeki yerini aldı ve bakın yüreğimden neler neler döküldü: 

YAŞAM MEZARLIĞI

Sen ne yaptın Yu Hua?

Adımı “Yaşamak” koydun lakin 205 sayfa boyunca yaşama vedayı anlattın. “Bu da mı buda mı bu da mı olacaktı?” dedim durdum sayfalarının arasında dolaşırken.

Annen, baban öldü ilk önce, üzüldüm, evet ama onların ki sıralı ölümdü. 

En çok Youqing’in ölümü yaktı canımı, bir de Kugen’inki. Çok genç olduklarından belki. Fengxia’nın gidişi. Ve Exri. Sonra, sonra Jiazhen. Hepsini sen gömdün. Kendi ellerinle koydun kara toprağa Fugui.

Her veda, hem de durup dururken, ansızın edilen veda, kim bilir nasıl yaktı canını. Nasıl dayandın Fugui? Yaşlı bir öküzü yaren ettin de kendine, başardın hayatta kalmayı, yaşadın. Yoldaş Başkan’a vasiyet ettin nasıl gömülmek istediğini.

Bu kadar uzun yaşayacağını sen bile tahmin etmemiştin Fugui fakat yaşam seni acısıyla mutluluğuyla, sefaletiyle, mücadelesiyle, doğrusuyla yanlışıyla, kuşkusuyla, korkusuyla, umuduyla sarmaladı. Toprağın, toprağını ekip biçmek hayata bağladı seni. 

Zorla dahil olduğun savaş dönüm noktan oldu, kumarda kaybettiğin varlıklı yaşama veda edişinden sonra duruldun, özünü buldun. En çok Youqing’in poposunu açıp kendisini dövmeni beklemesi, Exri’nin borçları bitirince Fengxia’ya yün kazak almak istemesi, Youqing’ den kan alınması, Fengxia’nın kan kaybı yüzünden hayatını kaybedişi, hamile karını dövmen, karnına tekmeler atman ama yine de Jiazhen’in senden razı olması, Jiazhen’in bin bir güçlükle gidip göğsünden bir kese pirinç çıkarması, ev halkının midesine sıcak bir şeyler girebilsin diye elinden geleni yapması ve yaşlı öküzüne ailendeki bireylerin ismi ile seslenmen, onun kendisini yalnız hissetmemesi ve sadece kendisinin çalıştığını düşünmemesi için çabalaman, yaşama azmin beni derinden etkiledi. 

Xu Ailesi’nden sabanın toprak üzerinde bıraktığı izlere benzer izler kaldı geriye.

Ölüm kadar doğumu da yazdın Yu Hua. Ne var ki yeni doğanlar da öldü.  O zaman “ölüm”daha ağırlıklı “Yaşamak”ta. Acı, acı üstüne. Sen Yu Hua, sen ne yaptın, sayfalarını mezarlığa çevirdin. Gömdün güzel duygularımın hepsini tek tek kara toprağa Üzdün, üzdün çok üzdün okurunu. Yazmasaydın biz oralarda neler yaşandığını, çok geri planda kalsa da devrimin açtığı yaraları, insanları nasıl etkilediğini nereden öğrenecektik? Fugui’yle ve onun ailesi ile nasıl tanışacaktık? Her türlü zorlukla nasıl mücadele ettiklerine tanıklık edemeyecektik. 

Artık, edebiyat rüzgârı dokunaklı sesini Çin’den uzaklara, çok uzaklara ulaştırdı Yu Hua. Biz de görebiliyoruz küçük çiftlik evinin bacasından yükselen dumanı, her şeye, her şeye rağmen yaşama direnmeyi.

.

YU HUA

Yu Hua, 1960’da Hangzhou’da doğdu. Çocukluğu, izleri tüm yapıtlarında görülebilecek Çin Kültür Devrimi yıllarında (1966-76) geçti. Diş doktorluğu öğrenimi gördü. Beş yıl boyunca mesleğini yaptıktan sonra  kendisini tümüyle edebiyat çalışmalarına verdi. 

.

.