3 Kasım 2024
Derya Sinan
“Yazık, hata ettiniz. Bu ilk şiirlerimi basacak olsaydınız bundan sonraki bütün eserlerimin yayın hakkını size verecektim. Büyük bir servet kaybettiniz.”
Joseph Leopold Sigisbert Hugo ve Sophie Trebuchet
Joseph Leopold Sigisbert Hugo, bir marangozun oğludur. On dört yaşında orduya gönüllü yazılır, asker olarak yolunu çizer. Dini inançları güçlü olmayan J. Leopold Hugo, 1792’de krallığın ortadan kaldırılmasının ardından kurulan cumhuriyeti destekler.
Sophie Trebuchet, köle ticareti yapan bir kaptanın kızıdır. Dinine bağlı bir katoliktir, yıkılan krala sadakatini hiç yitirmez.
Sophie ve Leopold, genç adam Batı Fransa’da kral yanlısı isyanın bastırılması için görevlendirilen cumhuriyetçi orduda askerlik yaptıkları sırada tanışır. 1797 yılında evlenirler.
Genç çiftin ilk oğulları Abel 1798’de, ikinci oğulları Eugene 1800’de aralarına katılır. Baba Hugo, iki erkek çocuktan sonra üçüncü çocuklarının kız olacağını umsa da beklentisi boşa çıkar.
Ailenin Üçüncü Çocuğu: Victor Marie
26 Şubat 1802’de (19. yy iki yaşındayken) o sırada yaşadıkları Besançon şehrinde gözlerini dünyaya açan çocukları da erkektir. Çocuğun vaftiz babası Napoleon’a karşı çıkan subaylardan General Moreau’nun Kurmay Başkanı Victor Lahorie, vaftiz annesi ise aile dostları Marie-anne olur. Çocuğa vaftiz babasının ve annesinin adları verilir: Victor Marie.
Annesinin belirlemesiyle “boyu bir bıçak kadar” dünyaya gelen Victor, cılız bir çocuktur. Ağabeyleri tarafından “çirkin bir çocuk” olarak nitelendirilir. Kız çocuğu beklerken yine erkek çocuğu doğduğu için düş kırıklığına uğrayan baba Hugo, Victor’a adeta küser, yüzüne bile bakmaz.
İnce ruhlu, duygulu bir kadın olan anne Sophie; annelik sevgisinin yanında derin bir şefkatle bağlandığı oğlunun üzerine titrer, yaşadığı sürece de bu durum değişmez. Oğlunun üstün zekasını sezer, yeteneklerinin gelişmesine elinden geldiğince yardım eder. Victor Hugo, annesini her zaman minnetle, şükranla, saygıyla anacaktır.
İki yıl sonra (1804’te) Napolyon Bonapart, Fransa’yı imparotorluk ilan edip I. Napolyon olarak tahta oturur. J. Leopold Hugo, Napolyon ordusunun en değerli komutanlarından biri olacak, generalliğe kadar yükselecek, kont unvanı alacaktır.
Savaştan savaşa koşan Napoleon’un konutanları da sık sık yer değiştirir. Yurduna, mesleğine, askerlik şerefine bağlı bir komutan olan Binbaşı Hugo da (O sırada binbaşıdır.) Besançon’dan Marsilya’ya, Marsilya’dan Korsika’da Bastia’ya, İtalya’da Portoferraio’ya, Napoli’ye, İspanya’da Madrid’e giderken karısı ve çocukları da yanındadır. Bu yolculuklar sırasında Hugo pek çok şey öğrenir. Alplerdeki geçitler, karlı zirveler, Akdeniz’in muhteşem mavisi aklına kazınır.
Paris’e Yerleşme Kararı
Sophie, bu yorucu yolculuklardan hoşnut değildir. Üstüne kocasının inancının zayıflığı nedeniyle onunla ters düşer, sık sık gelip gittiği Paris’e yerleşmeye karar verir. Büyük bahçeli bir eve taşınır. Victor Hugo’nun anılarında bu ev derin bir iz bırakacaktır. Kardeşleriyle koşup oynadığı bu bahçeyi, çocukluğundaki üç öğretmeninden biri olarak görecektir. Öbür öğretmenleri ise annesi ve evlerinin bitişiğindeki manastırın rahiplerinden biridir. Yaşlı rahip, karısıyla birlikte ev ev dolaşır, işçi çocuklarına okuma yazma öğretir. Sık sık Hugolara da gelir, üç kardeşe Latince dersi verir.
Napoleon’a karşı düzenlenen suikastta suçlu görülüp idam edilen komutanlardan biri de Victor’un vaftiz babası General Lahorie’nin kurmay başkanlığını yaptığı General Moreau’dur. Bu nedenle polis General Lahorie’yi de aramaktadır.
Lahorie, anne Sophie’nin çocukluk arkadaşıdır. Son yıllarda Paris’te yeniden karşılaşmış ve gizli bir gençlik aşkının sönmemiş ateşiyle yeniden dost olmuşlardır. Sophie, arkadaşının arandığını duyunca ona yardım eder, onun bitişikteki manastırın kilisesinde kutsal eşya dairesinde saklanmasını sağlar. Yanına çocuklarını da alarak onu sık sık ziyarete gider. Çocuklar onu “De Courlandais amca” olarak bilir. Çocuklarla yakından ilgilenir, onlara kitaplar okur. Victor’un okumaya mereklı olduğunu anlar, zekasının büyük eserleri kavramaya elverişli olduğunu görünce ona Latin tarihçilerini tanıır.
Üç Kardeşin Hayatlarının İlk Acısı
Baba Hugo, Korsika’dayken tanıştığı 16 yaşındaki bir kontese aşık olunca eşine boşanma davası açar. Çocuklar böylece hayatlarının ilk acısıyla karşılaşır. Annelerinden de evlerinden de ayrılmak zorunda kalırlar. General Hugo, çocuklarını kız kardeşine emnet eder. Eugene ve Victor, yatılı bir okula gönderilir. Hafta sonları onları ağabeyleri Abel almaya gelir, halalarının evine götürür. Hala, sert ve cimri bir kadındır. Babalarının çocuklara günde iki metelik hesabıyla ona bıraktığı parayı bile kısar, çocuklar defter kitap alacak para bulamaz.
Victor Hugo’nun 12 ile 16 yaş arası çok sıkıntılı geçer. Bu sıkıntılar arasında kendisine gizli bir dünya yaratır. Eski Latin şairlerini okur, onlardan çeviriler yapar, kendisi de onlara öykünerek şiirler, manzum oyunlar yazar. Kendisi için tükenmez, derin bir esin kaynağı olan annesine karşı duyduğu sevgiyi, özlemi dile getirdiği şiirler yazar. Annesi de onu geleceğin büyük şairi olarak görür. Bu güven 14 yaşındaki Victor için büyük bir güç kaynağı olur. Baba Hugo, boşanmanın ardından çocuklarının annesini aramasını yasaklasa da Victor, bu yasağa uymaz, her fırsatta annesini arar ve avutmaya çalışır. Annesinin boşanmanın ardından içine düştüğü yalnızlığı görür, General Lahorie ile yakınlaşmalarını anlayışla karşılar. Ancak General Lahorie, Napoleon’a karşı düzenlenen bir başka suikastte suçlu görülerek kurşuna dizilir. Bu ölüm Sophie için büyük bir yıkım olur.
“Benim şiirlerim satılır!”
Victor Hugo, şiirin romantik havası içinde romantizmin kurucularından Chateaubriand’ı kendisine örnek seçer. 1816 yılında günlüğüne “Yazar olursam bir Chateaubriand olurum. Onun gibi olmadıktan sonra şair olmayayım daha iyi,” diye yazar. Gözü yükseklerdedir. 15 yaşına yeni bastığı günlerde Fransız Akademisinin düzenlediği bir şiir yarışmasına girer, mansiyon kazanır.
Kendisine duyduğu sonsuz güvenle şiirlerinin yer aldığı bir tomar kağıdı koltuğunun altına alarak bir yayınevinin kapısından içeri girer. Böbürlenen bir ses tonuyla “Şiirlerim,” der “Onları kitap halinde bastırmak istiyorum.”
Victor Hugo (1802-1885)
Yayınevi sahibi gülümser, karşısındaki genç şair adayını kırmamak için yumuşak bir sesle “Şiir satılmıyor ki oğlum!” der.
Genç şairin yanıtı “Benim şiirlerim satılır,” olur. “Yazık, hata ettiniz. Bu ilk şiirlerimi basacak olsaydınız bundan sonraki bütün eserlerimin yayın hakkını size verecektim. Büyük bir servet kaybettiniz.” Arkasını döner ve odadan çıkar.
1819’da on yedi yaşındayken Toulouse Akademisinin şiir yarışmasında en büyük ödül olan “Altın Zambak” armağanını kazanır. Yarışmaya katılan ünlü şairleri geride bırakarak kazandığı bu ödülden sonra genç Hugo, emin adımlarla geleceğe doğru yürüyecektir.
.
Yararlanılan Kaynaklar:
Victor Hugo (Hayatı ve Eserleri), Hazırlayan: Vahdet Gültekin, Rado Yayınları, İstanbul 1980
Victor Hugo, Jean-Bertrand Barrere, Son güncelleme: 30 Ağustos 2024, Erişim Tarihi: 20 Ekim 2024.
https://www-britannica-com.translate.goog/biography/Victor-Hugo
.