30 Eylül 2024
BİZİM ÇAĞ SORUYOR:
Çocukluk yıllarınızda kitaplarla ilişkiniz nasıldı? O günden bugüne neler değişti?
Kitabın geleceğine ilişkin neler söyleyebilirsiniz?
“Kitaplar beni biçimlendirdi; duygu, düşünce ve düş dünyamı varsıllaştırdı. Hayata ilk gençlik yıllarımı geçirdiğim o gecekondu mahallesinden çıkıp bambaşka bir pencereden bakmamı sağladı. “
İlkokul yıllarıma gittiğimde anımsadığım tek bir kitap var: İncili Terlik (Kemalettin Tuğcu). Kapağı bile gözümün önünde: Ağlamaklı, üzgün bir yüz ifadesi taşıyan bir kadın ve kız çocuğu, gözlerinin önünde incili bir terlik. (Kitabın içeriği ise yok belleğimde.) O tarihlerde yeni yılda öğrencilerin birbirlerine armağan alması yaygındı. Sınıfta çekliş yapılır ve öğrenci kendisine çıkan arkadaşına bir armağan alırdı. Payıma düşen armağan kitaptı. Ne de olsa o yıllarda en iyi armağan kitaptı.
Benim kitaplarla dostluğum orta okul yıllarımda başladı. Gündüzlerine iş yerinin el koyduğu annemin, biz üç kardeşi yatırdıktan sonra pencerenin önündeki divana oturup kitap okuduğunu anımsıyorum. Kitaplığımdaki Tırpan ve Çalıkuşu, o yıllardan kalan, annemin kitaplarıdır. Ben de o sırada anneannemin misafir odasındaki büfenin iki kapaklı gözünü açtığımda onun kitaplarla dolu olduğunu keşfettim. Anneannem hemen önlemini aldı: “Dayının kitapları onlar!” Dokunulmazdı! Okuma yazma bile bilmeyen anneannem, kitabı değerli gördüğü için bir çocuğun elinde zarar görebileceğini düşünmüş olmalı. Dayım Almanya’daydı. O zaman ona inandım oysa çok sonra bunun olası olmadığını anladım. Büyük olasılıkla annemin, anne evinde bıraktığı kitaplarıydı onlar. (Annemi liseye başladığım yıl kaybettiğim için işin doğrusunu ondan da öğrenemedim.) O kitap dolu büfenin çağrısına kapılarak anneannemden gizli oradan kitapları alıp okumaya başladım. Bir başka söyleyişle kitapları çaldım! Bir kitabı okuyup bitirdikten sonra geri götürüp yenisini aldım. İki kitap arası hırsız da denilebilir bana. Hiç yakalandım mı, yakalanmadım mı, anımsamıyorum ancak kitapları anımsıyorum: Kelebek, Beyazlı Kadın, Alın Yazısı, polisiye kitaplar (özellikle Mark Hammer dizisi), aşk romanları… Henüz hayatımıza “ilk gençlik çağına yönelik kitaplar” diye bir kavram yerleşmediği için ne bulursam okuyordum.
Hayatlarımızda yalnızca siyah beyaz televizyonun olduğu o yıllarda kitaplar, bizim için ayrıcalıklı bir yere sahipti. Kitap okuyan insanlar değer görürdü. Kapı önlerinde toplanıp örgü örüp söyleşen kadınların yanı başında elimde bir kitapla otururdum. Kitap okuyan o küçük kıza bakıp “O bir gün yazar olacak,” derlerdi. Çoğu doğru dürüst eğitim bile görmeyen komşu kadınlar, beni böyle onurlandırırlardı. Ben de inanırdım ki iyi bir yazar olmanın yolu çok kitap okumaktan geçer. Dolayısıyla öncelikle yapmam gereken okumaktı. Kitaplar beni biçimlendirdi; duygu, düşünce ve düş dünyamı varsıllaştırdı. Hayata ilk gençlik yıllarımı geçirdiğim o gecekondu mahallesinden çıkıp bambaşka bir pencereden bakmamı sağladı.
Günümüzde çocukların ve gençlerin dünyası bizim düşleyemeyeceğimiz kadar dolu. Girmeleri gereken okullar, başarılı olmaları gereken sınavlar çocukluk ve ilk gençlik yıllarına el koymuş durumda. Ailelerin çocuklarından beklentileri çok yüksek. Okul başarısının yanı sıra özel birtakım yetenekleri olsun ve onları da geliştirsin istiyorlar. Çocuk/genç oradan oraya koşup dururken yakaladığı boş anlarında da televizyonun karşısında, bilgisayarın başında, internette, elinde cep telefonu, sosyal medyada… Var olan eğitim sistemi içinde değerini yitiren kitap ise yaşamlarında ayrıcalıklıyı bırakın ne kadar bir yere sahip, tartışılabilir. Bu karanlık tablonun içinde çocukları kitaplarla buluşturmaya emek harcayan ebeveynlerin, öğretmenlerin, kütüphanecilerin… varlığı bana umut veriyor.
Kitaplar yaşamlarımızdan elini eteğini çekmeyecek elbette. Şiirler, öyküler, romanlar… yazılacak. Onları okurlara ulaştıran araçlar değişebilir. Sesli kitaplar, e kitaplar yaygınlaşabilir. Değişen yaşam koşullarının insan-kitap ilişkilerini nasıl etkileyeceğinden daha çok beni düşündüren okurlara ulaşan kitapların niteliği. Kitaplarda aradığını bulamayan okurlar ya kitaplardan uzaklaşacak ya da nasıl okurlar oldukları tartışma götürecek. Günümüzde edebiyatın da gereksinimler doğrultusunda değiştiği ileri sürülebilir. Öyledir belki de. Her durumda dilerim var olan edebiyat olsun, yazınsal değer taşıyan kitaplar olsun!