Tutunamayanlar

12 Mayıs 2023
Ayşegül Bayar
Yazar

Bugüne dek okuduğum kitaplar arasında unutamadığım, bende derin izler bırakan pek çok kitap oldu. Ancak bunların içinde bir tanesi var ki hayata bakışımı, düşüncelerimi hatta duygularımı yeniden şekillendirirken yazın yolculuğumda da bir dönüm noktası oldu. Bahsettiğim kitap, Tutunamayanlar. Oğuz Atay’ın ayrıksı, yalnız, hayata tutunamayan, tutunmayarak başkaldıran ve düzenle ince ince dalga geçen karakterlerinin büyüsüne kim kapılmaz ki. Hele Tutunamayanlar’ın büyüsüne… Tutunamayanlar denince zihnimde asla unutamayacağım pek çok sahne canlanıyor. Turgut’u Selim’in odasında gezinirken, onun notlarını okurken görüyorum örneğin. Otobüste zihnini oyunlarla oyalarken, arabada papatyaları ne kadar sevdiğini düşünürken ya da koltuğuna oturmuş, etrafındaki eşyayı sorgularken… Daha niceleri. Dolayısıyla Tutunamayanlar’ı benim için özel kılan unsurların başında atmosferin çok güçlü kurulması geliyor. Benim için aynı derecede önemli unsurlardan biri de Olric’le Turgut’un içsel diyalogları. Bu diyaloglar, kitabı her okuduğumda beni yeniden içime döndürdü, heyecanlandırdı, “Evet, işte, benim hissettiğim de bu!” dedirtti, bazen üzdü, bazen yordu. Kısacası her okumada, en derine doğru ruhsal bir yolculuğa çıktım. Tutunamayanlar’da hayran kaldığım bir diğer nokta da Oğuz Atay’ın dildeki ustalığı elbette. Her bir karakter için ayrı ayrı oluşturulan dil, bilinç akışındaki ustalık… Söylenecek çok söz var ama şöyle noktalamak istiyorum: Oğuz Atay’ı ve Tutunamayanlar’ı boşuna sevmiyorum!