10 Temmuz 2024
Yaz mevsimini yüreklerimize saldığı iyicil duygular için de severiz. Orhan Veli’nin dediği gibi bizi güzel havalar mahvetmesin ama kendimizi daha iyi hissetmemize aracılık etsin. Bu düşüncelerden hareketle çocuklarımıza ve gençlerimize kendilerini iyi hissettirecek kitapların arasında küçük bir gezintiye çıkalım mı?
Umudumuz paylaşarak yaşamayı öğreneceğimiz sevgi dolu günlerden yana.
Masal Battaniyesi
F. Wolff-H. May Savıtz, Resimleyen: E. Odriozola, Türkçeleştiren: Ö. D. Cihangiroğlu,
Nesin Yayınevi,
Ekim 2019, 8. Basım, İstanbul, 3-7 yaş arası çocuklar için kapağıyla birlikte bir forma
(16 sayfa).
Masal Battaniyesi’nin sayfalarını çevirmeye başladığımızda karlı dağların derinlerinde küçük bir köyde buluyoruz kendimizi. Burada köy çocukları, Masalcı Nine’nin masal battaniyesinin üzerinde toplanarak ondan masallar dinler. Masalcı Nine masalını anlatıp geçmez, çocuklarla da ilgilenir. Nikolay’ın ayakkabısı delinmiştir. Güzel, kalın bir çoraba gereksinimi vardır. Ona bir çorap örmeye hazırdır ancak zorlu kış koşullarında köyden ayrılıp yün almak olası değildir. “Her sorunun bir cevabı vardır,” diye düşünen Masalcı Nine, yün olmadan nasıl çorap örebileceğini çözmekte gecikmez: “Masal battaniyesinden küçük bir parçayı Nikolay’ın çorabı için sökeceğim.” Derken başkalarının da yün eldivene, atkıya, önlüğe, battaniyeye, bereye, cekete… gereksinimi olduğunu görür. Masalcı Nine, battaniyesiz kalırsa ne olacaktır?
Kitabın okunmasını neden öneriyorum?
Adı üzerinde o Masalcı Nine. Köyün çocuklarını masal battaniyesinin üzerine oturtup onlara masal anlatmayı seviyor. Yaşamında böyle önemli bir yere sahip olan masal battaniyesinden vazgeçebilir mi? Köy halkını o kadar çok seviyor ki onların bir derdine deva olsun diye üstelik hiçbir karşılık beklemeden masal battaniyesini feda ediyor. Sevgi ve paylaşmak üzerine bir öykü, yalnız çocukların değil biz yetişkinlerin de her zaman gereksinim duyduğumuz sıcaklığı kalplerimize salıyor. Umudumuz paylaşarak yaşamayı öğreneceğimiz sevgi dolu günlerden yana.
Kitabı resimleyen Elena Odriozola’ya da alkışlamadan geçemeyeceğim. Resimlerin yalınlığı, çocukları kolaylıkla ayrıntılara yönlendiriyor. Masalcı Nine’nin küçük bir topuz yaptığı saçlarını tutan (toka yerine) iki örgü şişidir. Çocuklar, kırmızı yanaklıdır. Masalcı Nine’nin çaydanlığı (mevsim kış da olsa) gül desenlidir. Kara kedinin bir gözü büyük öbür gözü küçüktür. Kış mevsiminde yapraklarını dökmesini beklediğimiz ağacın dallarında mavi yapraklar vardır. Deforme edilmiş figürler, çocukları onların çok sevdikleri hayal dünyasına rahatlıkla alıp götürüyor.
Hayal kurmak çocukların hakkıdır.
Frrrintek’e Göre Dünya
A. Desarthe
Resimleyen: B. Salamone Çeviren: M. Erkurt
Yapı Kredi Yayınları
1. Baskı, İstanbul 2024.
76 sayfa
Yaş: 8-12
1. sınıf öğrencisi Orlando ve 5. sınıf öğrencisi abisi Jasper, İnuit yerlilerini canlandırdıkları gizli bir oyun kurunca yerli adlarına benzemeyen kendi adlarını da Grondouk ve Frrrintek olarak değiştirirler. Orlando her ne kadar babasının her şeyi bildiğini düşüncese de abisi buna karşı çıkar. Ona göre her konuda bilgi sahibi olan kendisidir. Bu noktada okurların önüne Frrintek’e Göre Dünya serilir.
Orlando, ne zaman herhangi bir nedenle ağlamaya başlasa abisi ona bir hikaye anlatarak dikkatini başka yöne çeker. Hikayelerden birine biz de kulak verelim. Orlando, yatağının altında bir canavar olduğunu sandığı için gözyaşı dökerken abisi ona Mısırlıların piramitleri neden inşa ettiklerini anlatır. Kamamber peynirini bulan Mısırlılar, henüz buzdolabı icat edilmediği için ülkeyi saran peynir kokusundan kurtulmak amacıyla piramitleri yaparak sorunu çözerler. Orlando, öğrendiği bu bilgiyi sınıfıyla paylaştığı zaman arkadaşları ona güler. Orlando’nun aklına insanların gerçeği öğrenmeyi neden istemedikleri takılır. Arkadaşları küçük oldukları için gereği öğrenmeye hazır olmayabilir ancak öğretmeni büyüktür. Şimdi Frrrintek’e kulak vermenin tam sırası: “Öğretmenler asla büyümez. (…) Öğretmenler de zamanlarını çocuklarla geçirdikleri için onların küçüklüğüne yakalanıyorlar. Tpkı grip gibi küçüklük onlara da geçiyor.” (s. 43)
Kitabın okunmasını neden öneriyorum?
Olaylar, dünyayı tanımaya çalışan Orlando’nun ağzından, onun bakış açısıyla anlatılır. Jasper, kendi düş dünyasının zenginliğinin içine kardeşini de çeker. Anlattığı hikayeler, gerçeğe uygun olmasa da kendi içlerinde mantıksal bir yol izler. Kitabın sonuna geldiğimizde artık Grondouk’a göre bir dünyanın da var olmaya başladığını görürüz. Gerçi anlattığı “garip” hikayeler; öğretmenini, okul müdürünü, psikologunu kaygılandırsa da sonuçta hayal kurmanın onun/çocukların hakkı olduğunu kabul ederler. Sözü, Einstein’e bırakarak bitirelim: “Hayal gücü bilgiden daha önemlidir çünkü bilgi sınırlıyken, hayal gücü tüm dünyayı kapsar.”
Resimlerden Öykülere Yol Aldığımız Yolculuklar
Picassonun Gözleri
Asuman Portakal
Tudem Yayınları
3. Baskı, Temmuz 2023
72 sayfa.
Picasso’nun Gözleri‘nde ressamın “Güvercinli Çocuk”, “Cambaz ve Palyoça”, “Bir Kadın Başı”, “Guernica”, “Claude İki Yaşında ve Onun Tahta Atı” adlı tablolarından yola çıkılarak kurgulanan beş öykü yer alıyor. Kitapta öykülerin hangi yaş seviyesi için kaleme alındığına ilişkin bir açıklama bulunmuyor. Özellikle resim sanatına ilgi duyan ikinci kademe öğrencileri için doğru bir seçim olacağı söylenebilir. Ancak bu, yetişkinlerin rehberliğinde daha küçük çocukların ya da (benim gibi) yaşını başını almış okurların da keyifle okuyamayacağı anlamına gelmiyor.
Kitabın okunmasını neden öneriyorum?
“Güvercinli Çocuk” tablosunun karşısına geçelim. Karşımızda avuçları arasına aldığı beyaz bir güvercini göğsünde tutan, başı hafifçe yana eğik, hüzünlü, dalgın bakışlı bir kız çocuğu var. Ayaklarının yanında renkli bir top göze çarpıyor. Bu resim bize ne söylüyor? Aklımızdan geçecek birbirinden farklı ya da birbirine benzer öykülere beyaz güvercinin anlattıkları eşlik ettiğinde çocuk Picasso’nun ve ailesinin dünyasından içeriye gireceğiz. Resimden öyküye yol aldığımız bu yolculukta dünyasıyla varsıllaştığımız bir ressamı tanımanın ve anlamanın coşkusuyla mutlu olacağız.
Sözü, resimlerini annesinin soyadı olan “Picasso” diye imzalayan ressama bırakarak bitiriyorum:“Küçük bir çocukken annem bana şöyle demişti: ‘Eğer asker olursan general olacaksın, rahip olursan papalığa yükseleceksin.’ Ama ben ressam oldum ve Picasso olarak kaldım.” (s. 71)
Peter’in Kafasından Geçen Fantastik Serüvenler
Düş Yolcusu
Ian McEwan
Resimleyen: A. Browne
Çeviren: K. Erzincan Kına
Yapı Kredi Yayınları
4. baskı, İstanbul 2023
121 sayfa
Peter Fortune, on yaşındadır. Kendisiyle baş başa kalmayı seven, düşlere dalıp gitmekten keyif alan, çok sessiz bir çocuktur. Okulda da sık sık bedenini sırasında bırakıp zihniyle düş dünyasına uçar. Öğretmenler, çok fazla konuşmayan bu düş sever çocuğun “aptal, sıkılgan, tembel” olduğunu düşünme eğilimindedir çünkü hiçbiri Peter’in kafasının içinde olup biten şaşırtıcı şeyleri göremez. Peter, insanların bunları anlamalarını ister. Öyleyse onlara kafasının içinde olup bitenleri anlatmalıdır. Bu nedenle aklından geçenlerin bir kısmını yazmaya karar verir. Büyüdüğünde bir mucit ve öykü yazarı olur, mutlu bir yaşam sürer. Düş Yolcusu, Peter’in kafasından geçen fantastik serüvenlerden birbirleriyle bağlantılı yedi tanesini anlatır.
Kitabın okunmasını neden öneriyorum?
Hayata/dünyaya herkesin baktığı pencereden bakmamak Peter’i öbür insanlardan ayırıyor. Bu konuda en büyük yardımcısı da “birbiri ardı sıra yuvarlanan, gürültüyle kumsala çarpan dalgalar”a (s. 118) benzettiği düşleri ve düşünceleridir.
Kitabın üzerinde ilk gençlik çağına seslendiği belirtilse de Düş Yolcusu’nun yetişkinlerin de dünyalarını varsıllaştıracak bir kitap olduğunu düşünüyorum. Düşlere kimin gereksinimi yoktur ki!
Çocuklar her şeyi anlar.
Aritmetik İyi, Kuşlar Pekiyi Cemal Süreya
Yapı Kredi Yayınları
2. Baskı, 2002, İstanbul
66 sayfa.
(Kitap şu anda
Can Çocuk Yayınları
tarafından yayımlanıyor.
Son baskısı
2022 yılına ait.)
Cemal Süreya, 1984-1985 yılları arasında Çocukça dergisinde “Aritmetik İyi, Kuşlar Pekiyi” köşesinde on iki yazı yayımlar. Süreya, başta epey zorlandığını söylediği bu işi sonrasında çok sevecektir. Necati Güngör’ün yayına hazırladığı kitabın girişinde Cemal Süreya’yla yapılan bir söyleşi de yer alıyor. Bu söyleşi bizi Süreya’nın öğrencilik yıllarına götürüyor. Onun daha o yıllardan Türkçe/edebiyat dersine ve öğretmenlerine yaşamında farklı bir yer açtığını görüyoruz.
Kitabın ilk denemesinde “Çocuklar her şeyi anlar. Her şeyden söz edebilirsin onlara.” cümleleri kitaptaki genel yaklaşımı ortaya koyuyor. “Ayrı bir çocuk edebiyatı olmaması kanısındayım,” diyen Süreyya’ya artık pek çok kişi katılmayacak da olsa kitapta yaşama ilişkin söyledikleri gayet açık seçik, anlaşılırdır.
Bu noktada “Kitabın okunmasını neden öneriyorum?” sorusunu yanıtlamam gerekiyor. Yaşama ilişkin söylenenler, okunması önerilen kitaplar, tanınması öncelikli şairler, ünlü ressamlar, kurulan düşler, edinilen bilgiler… okurun (çocuğun/gencin) dünyasını varsıllaştıracaktır. “Ne kadar sevgin varsa o kadar iyi yaşarsın.” (s.62) düşüncesine karşı çıkmaya ne dersiniz? “Benden temizi var mı?” diyen kediye burun da kıvırabilirsiniz. “Erozyondan daha zararlısın” diye keçiye çıkışan ormana da kulak verebilirsiniz. “En güzel halimiz, güler halimizdir.” (s. 51) deyip duralım mı?
Dünyanız kitaplarla güzelleşsin sevgili çocuklar ve gençler/okurlar!