22 Ocak 2025
SEVDA MÜJGAN YÜKSEL

Sait Faik, II. Dünya Savaşı’nın yol açtığı yıkımların ağırlığı altında, sirozla da mücadele ettiği dönemde toplumdan uzaklaşır. Toplumdan kaçma isteği ve yalnızlık duygusu Panco’yu yaratmasında etkili olur. Bir yanda çok sevdiği yaşam bir yanda ölüm korkusu… Panco; kimliği belirsiz gerçeküstü bir kahraman olarak ortaya çıkar, önem kazanır. Yazarın ölümünden kısa bir süre önce yayımlanan Alemdağ’da Var Bir Yılan adlı kitapta altı öyküde okurun karşısına çıkar.
“Yılan Uykusu” ve “Battaniye” adlı öykülerde de kimliği belirsiz düşsel bir kişiden söz edilir ancak onlar doğrudan Panco diye nitelendirilmez. Onları bir arkadaştan daha çok düşsel bir “sevgili” olarak görmek daha yerinde olacaktır. Panco ise çoklu bir kimlikle okurun karşısına çıkar.
Kafa ve Şişe (s. 81)
Bu öyküde düşsel arkadaşın adı Panco değildir ancak Sait Faik/anlatıcı bize düşsel arkadaşının kimliğine ilişkin önemli ipuçları verir.
“Bütün gün ne ettiğimi bilmeden dolaştım. Çoktandır ne yaptığımı bilmiyorum.” (s. 81) diye başlayan öyküde anlatıcı/Sait Faik yemek yemek için girdiği aynı zamanda meyhane de olan bir aşçı dükkanında yalnızdır ancak “muhayyel bir arkadaşım vardı karşımda.” (s. 82) diye belirtir. Çok sevdiğini belirttiği bu düşsel arkadaş, “Kadın mıdır, erkek midir, zengin midir, cahil midir, ihtiyar mıdır?” (s. 82) O, nasıl karar verirse öyledir ya da o an kime gereksinim duyuyorsa odur.
Kimi zaman dudaklarından öpmek istediği, ellerini, gözünün rengini sevdiği bir sevgilidir. “Bu muhayyel arkadaşı pek severim. Öyle ki bazen konuşurken dudaklarına dalar, öpüveresim gelir. Ellerini severim, gözünün rengini severim. İçime ondan durmadan yağmur gibi bir şeyler yağar.” (s. 82)
Kimi zaman Sait Faik’in alıngan kişiliği de anımsanırsa hiçbir sözünün gücüne gitmediği ideal bir arkadaştır. “Hiçbir sözü gücüme gitmez. Hiç büyük laf etmez. Fazla konuşmaz, tükürmez, kaşınmaz, ideal arkadaştır.” (s. 82)
Kimi zaman boyasız, süssüz bir okumuş kızdır. “Pırıl pırıl konuşur.” (s. 82) Sait Faik’in/anlatıcının boyasız süssüz bu kıza duyduğu saygı hissedilir.
Kimi zaman bakmaya doyamadığı, on altı on yedi yaşlarında güzel bir erkek çocuktur. “Okumuş, yazmışlığı pek yoktur. Duvar boyacısıdır. Hristiyandır. Kapkara kömür gibi gözleri vardır. Güldüğü zaman insandan üstündür.” (s. 82) Sait Faik’in/anlatıcının ona duyduğu hayranlık hissedilir.
Düşsel arkadaş, Sait Faik/anlatıcı için kimi zaman da hikaye kahramanlarıdır. Altmışlı yaşlarda, görmüş geçirmiş adam(lar)dır. “Doğramacılık, makinistlik, duvar afişçiliği yapmıştır. Fıstık satmıştır. Kavun karpuz satmıştır. Köşebaşlarında kestane kebap etmiştir. Bulduğu zaman akşamları içmiştir. Kahramanlık hikayeleri vardır. Karı-koca hikayeleri vardır. Dövüş, muharebe hikayeleri vardır.” (s. 82)
Öyle Bir Hikaye (s. 9)
Panco, Çilek adlı bir sokakta oturur. Rüyasında futbol oyunları görür. Pişpirik oynar. Anlatıcı/Sait Faik kendisini “Panco’nun arkadaşı, Faik Bey’in oğlu!”(s.15) diye tanımlar. Panco arkadaşıdır. Kendisini Panco’nun arkadaşı olmanın dışında “hiçbir şey” olarak görür.“Ben Panco’nun arkadaşı, başka hiçbir şey değil.” (s. 16)
Hidayet, ondan kendisini Panço’ya anlatmasını ister: “Ama anlat beni Panço’ya, emi?” (s. 11) Burada Panco, Sait Faik’in okurudur. “Panco’ya domuzuna bir hikaye anlatacaktım,” diye sevinir. Panco’ya anlatmak sevinçtir. Fatih parkının demirine dayalı uyuyan adamın isteği de aynıdır: “Panco’ya anlat beni, Fatih parkının demirine dayalı uyuyan adamı, cigarasının dumanını. Panco iyi çocuktur. Candır can. Selam söyle benden.” (s. 15)
Gece yarısı, Atikali sokaklarında dolaşmasının sorumlusu da Panco’dur.“Panco, hep kabahat sende. Sen ettin bu işi bana. Gece yarısı senin hesabına dolaşıyorum. Sen ettin bu işi.” (s. 16) Bu dolaşmanın ardından ortaya bir öykü çıkacak ve bu, okura sunulacaktır.
“İşte bu minval üzre Panco geldim sizin mahalleye, yağmur yine başladı.Tam sizin evin önünde bir küp kırılmış, yarısı paramparça, yarısı sapasağlam. Küpün içine oturdum. Başladım anlatmaya Atikalipaşa’ya bir gece yarısı nasıl gittiğimi.” (s. 18)
Gece, yaşananları Panco’ya anlatarak sona erer. Panco’nun kimliğinde arkadaş ve okur birleşir. O, kendisinde güç bulduğu sürece yazmayı sürdürecek, okuru yazdıklarının yolunu gözleyecek, yeri gelecek onun arkadaşı da olacaktır.
Yalnızlığın Yarattığı İnsan (s. 20)
Anlatıcı karşımıza bu kez İshak adıyla çıkar ancak bu, yapıştırma bir ad olarak kalır. İshak, bir öykü kahramanı olamaz. İshak hakkında bildiklerimizin hepsi bizi Sait Faik’e götürür.
Panco, bu kez dış görünüşü ve fiziksel özellikleriyle karşımızdadır. Soluk, esmer yüzlüdür. Saçları da gözleri de karadır. Yanağında bir çıban yeri vardır. Dişlerinden biri kenarından kırıktır. Yakası kürklü bir pardesüsü vardır. İshak da kendisine yakası kürklü bir pardesü yaptırmak ister. Koyun kürkünden. Yakasının kürklü olması neden önemlidir? Daha sıcak tutacağı için. Sokaklarda üşüyen bir İshak… Kürk, zenginlik göstergesi olarak görülebilir. İshak, belki de yoksulluğunu anımsamaktadır.
Panco, arkadaşı İshak/Sait Faik için kaygılanır. “Bir yere girelim ama içmeyelim.” (s. 20) der. İshak/Sait Faik, “İçelim” dediğinde “Öleceksin be!” diye karşı çıkar ona. “Senin suratın bitkin,” der. “Çok ihtiyarladın sen.” Aslında bunlar İshak’ın/Sait Faik’in kendi hakkındaki düşünceleridir. Panco dile getirir, o onaylar.
Sait Faik/İshak “Seni bir daha göremeyecek miyim?” deyince Panco “O, benim bileceğim şey!” diye karşılık verir. “Benim bileceğim şey” ne anlama geliyordu? Okuru, Sait Faik’i görmek ister mi diye düşünebiliriz burada. Yanıtı elbette evet. Sait Faik/İshak, yirmi kişiye sorar ancak hiçbiri buna doğru dürüst bir anlam veremez. Bunu Sait Faik de bir yazar olarak geleceğini bilemez diye yorumlayabiliriz.
İki gündür birahanededirler. İshak/Sait Faik, etrafını görmez. Panco’yu da görmez. “Havayı görür müyüz?”demesi Panco’nun düşsel olduğuna bir işaret kabul edilebilir. Bunun farkındadır. Ama bu, onu rahatsız etmez.
Panco, maça gitmek ister. Avrupa’da gece maçları oynanır. “Burada oynanmaz,” diye karşı çıkmaz. Kalkarlar. Panco soyunur, yarı aydınlıkta oynayan futbolculara karışır. Sait Faik’in/İshak’ın etrafında binlerce insan vardır. Sesler, düdükler, küfürler… Orada “seyirci”yi oynar. (s. 22) Yaşam karşısında kimi zaman seyirciyizdir.Sonra birdenbire Panco’yu kaybeder. Kalabalıklar içinde yalnızdır.
Bir sinemanın kapısında beklerken Panco’yu yeniden bulur. Ondan “eski arkadaşım” diye söz eder. Onu tanımaz. “Yapayalnız kalmış gibiydim.” (s. 24) “Caddelerdeydim. Binlere karşı birdim. On binlere karşı birdim.” “Herkes Panco’ya benziyordu.” … “Ben tek başına. Milyonların içinde tek başına.” (s. 25)”Kavun acısı gibi, zehir gibi bir acı.” …”Yüreğinin üstünde bir şey varmış gibi…” “Yüreğimin üstünde bir şey yok. Yalnızlık. Yalnızlık güzel. Güzel değil. Kavun acısı. Kavun acısı da ne?” (s. 26) Sait Faik, Panco olmayınca yalnızlıkla başetmekte zorlanır.
Yalnızlık duygusunun ardındanPanco’nun arkadaştan sevgiliye doğru geçtiği düşünülebilir. İshak/Sait Faik, Panco’nun gelmeyeceğinden kaygılanır. “O, gelmeyecek ki!” (s. 26) Kürkün dudakları Panco’yu öperken Panco, Sait Faik’i/İshak’ı anımsar.
“Yaz günleri o yanıma uzanınca rahat bir uykuya dalardım. Rüyamda hiçbir şeyi görürdüm. Hiçbir şeyi. Hiçbir şey kadar güzel şey var mı? Varsa ver bir lokma. Şu saatte. Hiçbir şey ölüm kadar güzeldir.” (s. 27) Ölümü hiçbir şey olarak görür, yokluk. Biliriz ki siroza yakalanan Sait Faik, ömrünün son günlerini yaşamaktadır ve bunu bilir. Hissettiği yalnızlık ölüm düşüncesiyle birleştiğinde belki de onu bir sevgili arayışı içine sokar.
“Geç geldiği zaman deli gibi olurdum. … Gözlerinden öperdim.” (s. 27) “Bir küçük odanın kapısını açıyorum. Orada harap bir karyolanın içinde bir ayağı dışarda. … Uyuyor…. Nefesine yüzümü tutuyorum. Başının altındaki iki yastıktan birini çekip alıyor, onun ayak ucuna koyuyorum. Oraya da ben kıvrılıp yatıyorum.” (s. 29)
“Çok hasta olduğum zaman, ateşim kırka yaklaştığı zaman ellerim büyür.” demişti s. 24’te. Özellikle çocukluğunda. Büyük anası ya da anası, ellerini ellerinin içine alır, “Yok, bir şey yok yavrum,” derlerdi. Sakinlerdi. (s. 25) Öyküyü “”Ellerim büyüyor, büyüyor, büyüyor,” diye bitiriyor.
İshak’ın/Sait Faik’in hasta olduğunu, ateşinin kırka yaklaştığını düşünebiliriz ama ellerini ellerinin arasına alacak kimse yoktur yanında. Panco uyur ama ona dokunmaz. Ayak ucuna ilişir, yatar. Burada Panco’nun artık arkadaştan sevgiliye doğru evrildiğini düşünebiliriz. Ona sarılıp uyumaz da ayak ucuna kıvrılır. Uzaktan bir sevgiliyi izler gibi onu izler. Ona dokunmaz ya da dokunamaz. Panco uyur. Hiçbir şeyin farkında değil(mi?)dir.
Alemdağ’da Var Bir Yılan (s. 30)
Bir önceki öyküde Panco’nun tırnağını yediğini okumuştuk. Panco’nun çıban yarası da önceki öyküde sözü edilen Panco ile ortak özelliğidir. Orada mekan sinema salonuydu, şimdi tiyatro. Yine kar, soğuk… Koyun postu taklidi bir kürk bulup (Önceki öyküde de kürkten söz edildiği anımsanacaktır.) pardüseye diktirme isteği duyar anlatıcı. “Yalnızlık doldurmuş dünyayı.” (s. 31) Bu kez Panco ile aralarına nedeni belirsiz bir uzaklık girmiştir. Bu, anlatıcıya iyi gelmez. “Panco, Luka Efendi’yi siper ederek kendini bana göstermemeye çalışıyor.” (s. 34) Panco’nun görünmediği bir dünyada İstanbul da çirkin, pis bir şehirdir. Panco’nun yokluğu yalnızlıktır.
Panco’nun Rüyası (s. 35)
Burada Panco’nun Sait Faik’in kendisi olduğunu düşünebiliriz. “Geçen hafta bir rüya gördüm. İki kişi bir yolda gidiyorlardı. Birini sana benzetim. Yanındaki kim acaba, diye koşup baktım. Ne tuhaf, yanındaki ben değil miydim?” (s. 37) … “Ben, benden ayrı bir ben olabileceğini, bunun da ancak rüyada mümkün olabileceğini düşündüm.” (s. 37) Sait Faik’ten ayrı ben, Panco’dur.
Yazarın “benden ayrı ben” diye nitelediği Panco, bu kez hangi özellikleriyle çıkar okurunun karşısına? 21 yaşındadır. Elektrikçidir. Kardeşi, annesi ve babasıyla yaşar. Beyoğlu’nun çamurlu bir sokağında otururlar. Babası kırk yaşındadır, dülgerdir. İyi, tatlı, dost, arkadaş bir adamdır. Panco akşamüstleri işi biter bitmez bir kahvehaneye koşup kumar oynar. Babası bunu bilir, oğlunun kumar oynamasına aldırmaz. Panco, şen ve mesuttur. Eve geldiği zaman dünya onundur. Çizilen bu tablonun arkasında Sait Faik’in babasıyla kuramadığı bir ilişkinin, sahip olamadığı bir aile ortamının özlemi gizlidir diye düşünülebilir.“Sana güveniyor, senin arkadaşlığından hoşlanıyordum.” (s. 39) Sabah uyanınca rüyasını anlatmak için ona (Sait Faik’e) gelir. Sait Faik’in de yaptığı gibi.
Kalinikhta (Az Şekerli’de) (s. 158)
Sait Faik’in kaleme aldığı, Yeni Ufuklar dergisinde basılan son öyküsünün son sözcüğü Panco’dur.
Öyküde seslenilen Yani’dir. “Yani, Yani be! Hey Yani! Kara Yani! Hey Beykozlu laternacı Panayot’un torunu kara gözlü dostum Yani! (s. 159) “Seni düşünüyorum. Seni düşünüyorum Yanaki!… Ben seni düşünüyorum Yanaki! 8s. 160)
Omonya meydanındaki Ekselsiyor kahvesinin garsonu, anlatıcıyı/Sait Faik’i “Kalinikhta Kiryos!” (İyi geceler beyefendi!) diye seslenince onun yanıtı “Benden de bir kalinikta sana. Panco!” olur. Sait Faik’in düş dünyasında garson, Yani ve Panco birbirine karışmıştır. Öykü boyunca Panco adı hiç geçmez. Onun kara gözlü dostu ve özlem duyduğu sevgilisi Panco’da birleşmiştir.
İyi ki Var Dediğimiz Kahraman Panco
Son dönem öykülerinde merkeze daha çok kendisini koyan Sait Faik’in yazar-anlatıcı-kahraman farklılığını en aza indirdiği görülür.

1906-1954
Yaşamının bu zorlu döneminde öykülerin kahramanlara gereksinim duyduğu gibi o da kendisini ayakta tutacak, ona güç verecek düşsel bir kahramana, Panco’ya gereksinim duyar, ona tutunur. Panco arkadaşıdır, okurudur, sevgilisidir, öykü kahramanıdır, kendisidir. İçine çekildiği yalnızlıkta yanına kabul ettiği/yanında olan kişidir. Hem Sait Faik’in yaşamının hem de öykülerinin “iyi ki var” dediğimiz kahramanıdır. Gün gelip her şeyin “hikâye”ye dönüştüğü bir dünyada hep yaşayacak olandır.
.
Yararlanılan Kaynaklar:
Sait Faik Bütün Eserleri 7, Alemdağ’da Var Bir Yılan – Az Şekerli, Bilgi Yayınevi, Mart 1982, 4. Baskı, Ankara
İsa Kayıhan, Sait Faik Abasıyanık’ın “Yalnızlığın Yarattığı İnsan” Adlı Öyküsü Üzerine Bir Tahlil Denemesi, Söylem Filoloji Dergisi, Aralık 2020.
Müge Sucu Polat, Sait Faik’in Alemdağ’da Var Bir Yılan Adlı Eserinde Gerçeküstücü Bir İzlek Olarak Harikulade ve Temsilleri, Frankofoni, 42. sayı, 2023.
.