Örnek Bir Dede Torun İlişkisi: Mir Dede ve Torunu Devin

7 Aralık 2025
SEVDA YÜKSEL

Giriş
Büyük anneler ve babalar, çocukların yaşamlarında büyük bir zenginlik kaynağıdır. En güzel anılarımızı onlar süsler. Sağlıklı ilişkilerden söz ediyorsak bu belirleme doğrudur. Sevgi sevgiyi, değer değeri, özen özeni… besler. Bu nedenlerle çocuk kitaplarında büyük anne/baba ve torun ilişkilerinin nasıl yer aldığına dikkat çekmek istedik. 

Bu yazıda “Kayıp Güneşin Çocukları” adlı kitap, büyük baba ve torun ilişkisi yönüyle ele alınacaktır. 

Kayıp Güneşin Çocukları
Kitap, Fabrikatör Fikri Kıtır imzasıyla yayımlanan Kıtır Yasası ile başlar. Bu yasa, kitabın kahramanlarının yaşadıkları dünyanın sınırlarını çizer.  Bu, doğal yollarla elde edilen tüm yiyeceklere yasakların getirildiği, onların yerini  “kıtır fabrikaları”nın aldığı bir dünyadır. “Kıtır” adı verilen küçük hapçıklar, insanların yiyecek gereksinimlerini karşılar. 

Mir dede, Nara şehrinin dışında, deniz kıyısında küçük bir evde yalnız yaşar. Eşini dört yıl önce yitirmiştir. Gözlerinden zeka ve muziplik fışkıran Mir dede, pek çok yaşıtının (Yetmiş sekiz yaşındadır.) tersine oldukça aktiftir. Kıtır yasalarının karşısındadır ve düşüncelerini internet gazeteleri aracılığıyla insanlarla paylaşır. Yeryüzünde artık tarım yapılamadığı doğrudur ancak o, yer altında tarlalar kurulup ekilebileceğini, çiftlik hayvanları yetiştirilebileceğini savunur. Doğanın kendisini yenileyeceğini bildiği için bir gün yeryüzünün eski bereketine yeniden kavuşacağına inanır. Torunu Devin, her ne kadar dedesinin yazdıklarını severek okusa da kızı, bu durumdan rahatsızdır. Babasının başını “büyük derde” sokacağından korkar çünkü Kıtır Yasaları, bu düşünceleri dile getirmeyi suç sayar. Ayrıca ona göre toprağın yeniden canlanmasına olanak yoktur. Dışarıda sıcaklığın gün içinde adım atılmasına izin vermeyecek derecede yükseldiği, tek bir damla yağmurun yağmadığı bir dünyada babasınınki “boş inanç ve hayaller”den ibarettir. 

Mir dedenin kızıyla ilişkisi, çevremizde sıkça gördüğümüz ilişkilerden farklı değildir. Roller tersine dönmüştür. Kızı, yaşlı babası için “çocukmuş gibi” endişelenir. Yalnız başına sahilde yürüyüşe çıkmasını bile istemez. Oğlunu, dedesini yormaması gerektiği konusunda uyarır. Kuşkusuz bunun arkasında “yaşlı baba”yı koruma isteği vardır ancak yaşlı babanın neyi isteyip istemediği göz ardı edildiği için bu durum, bir soruna dönüşebilir. 

Baba kız arasında kimi görüş ayrılıkları vardır. Mir dedenin kızı, babasının oğlu Devin’in kafasını karıştırdığını düşünür. Devin, dedesinin sözlerinin etkisinde kalarak öğün atlar, kıtırları yemek istemez. Bu da zayıflamasına yol açtığı için annesini kaygılandırır. 

Mir dedenin kızı, hafta sonlarını ailecek onun yanında geçirmeye özen gösterir ancak bir cumartesi günü, baba-kızın tartışmasıyla istenmeyecek biçimde sonlanır. Mir dede, kapısını daima kilitli tuttuğu odada bir sandık dolusu kitap saklar. Yok edilmesi gereken bu kitapların hâlâ korunuyor olması başlarını derde sokma olasılığı taşır. Babasını ve oğlunu, sandığın başında yakalamak, genç kadını öfkelendirirken Devin, sayfaları çevirmekten iyice yıpranmış, fotoğraflarının renkleri solmuş bir kitapta karşılaştığı ormanlara, gelincik bahçelerine, buğday tarlalarına, ağaç dallarında elmalara, eriklere, kirazlara hayranlıkla bakar. 

Baba kızın çatışmasının arkasında bir yanda korku bir yanda umut vardır. Biri korkularına yenik düşüp içinde bulundukları durumu kabullenirken öbürü deneyimlerinden ve bildiklerinden aldığı güçle umutludur, mücadele eder.

Bu çatışmanın ortasında kalan oğul/torun Devin, seçimini dedesinden yana yapar. Ona hayrandır. Öyle ki dedesinin evinde geçireceği tek bir dakikayı bile boşa harcamak istemez. Annesi ile dedesinin arasının bozulmasına kendisinin neden olduğunu düşünerek üzülür. “Hafta sonu benim yüzümden dedemle tartıştıınız.” (s. 29) Geçen üç  hafta anneyi yumuşatmaz. Ona göre babası (Mir dede) sorumsuz davranmıştır. Bu nedenle anne, babasını cezalandırmak için bir süre onun evine gitmemeye karar verirken oğlunu da incittiğini ayrımsamaz. Devin’in tek istediği dedesini görmektir. 

Yazarın Mir dedenin kızına ve damadına ad vermediği dikkatlerden kaçmamalıdır. Onlar yalnızca Devin’in anne ve babasıdır. Bu da okuru, doğrudan dede ile torun arasındaki ilişkiye yönlendirir. Anne ve babanın iş gezisine çıkmak zorunda kalmaları, dede ve torunu yeniden bir araya getirir. Devin için dedesinin evinde günler hızla geçer. Bütün gün dedesiyle söyleşmekten, onun anılarını dinlemekten, akşamları sahilde uzun yürüyüşlere çıkmaktan mutludur. Bu arada dedesinin sırrına ortak olmak, torunu heyecanlandırır. Dedesinin yer altında gizli bir bahçesi (serası) vardır. Ancak Devin, kopardığı bir çileği yemesine dedesi engel olunca onu bencillikle suçlayarak düş kırıklığına uğrar, öfkeye kapılır. Devin’in yanıtı konusunda yanıldığı soru, “Mir dede, seradaki meyve ve sebzeleri kendi için mi üretiyordu?” sorusudur. O, bunu haksızlık olarak görürken Mir dede torununu koruma çabası içindedir. Yalnızca hapçıklarla beslenen bir kişinin sindirim sistemi, bir çileği sindirmeye hazır değildir. 

Devin, dedesinden düş kırıklığı ve öfkeyle ayrılmış olsa da onun gizli bahçesinden kimseye söz etmemeye özen gösterir ancak Mir dedenin Kale Kule’ye yollandığı haberi gelmekte gecikmez. Mir dedenin evi alt üst edilmiş, sandığın içindeki kitaplara el konulmuştur. Şehrin güvenlik güçlerini de avucunun içine alan Fabrikatör Fikri Kıtır, kuşkuyla yaklaştığı Mir dedenin bir şeyler karıştırdığından emindir. Evinden yasak kitaplardan başka bir şey bulunamamış da olsa Mir dedeyi en tehlikeli düşmanı olarak görür. İhtiyar bunağın eninde sonunda başka suçları da bulunacaktır. Kale Kule’ye bir kez giren onlar istemedikçe oradan çıkamayacağına göre Mir dedenin sonsuza kadar orada kalması sağlanacaktır. 

Mir dedenin Kale Kule’den kurtulması için kızı ve damadı harekete geçmiş de olsa Devin, onların bilmediği bir sırra ortaktır. Sorun yalnızca dedenin kurtarılması değildir. Onun gizli bahçesine de bakılması gerekmektedir. Devin, dedesinin uzun zamandır emek verdiği şeylerin yok olmasına izin vermeyecektir. Kuruyup gitmeden bitkileri sulamak, bakımlarını yapmak üzere harekete geçecektir. Kuşkusuz Mir dede, yeraltı serasını oluştururken başına neler gelebileceğini bilir. Burada altını çizmemiz gereken nokta, başladığı işin yarım kalmayacağı konusunda kızına ve damadına değil, torununa güvenmesidir. Devin, dedesinin güvenini boşa çıkarmayacaktır. 

Mir dedenin tutsak edilmesiyle birlikte Devin’in omuzlarına boyundan büyük sorumluluklar yüklenir. Okur karşısında akıllı, yürekli, kararlı, mücadeleci bir Devin görür. Çocuğun kendisine örnek aldığı kişi; annesi ya da babası değil, dedesidir. 

Geleceği durduramayacağın gibi geçmişi de silemezsin.(s. 32)

Geçmişi dedeyle, geleceği torunla özdeşleştirirsek ikisi arasındaki bağlar ne kadar güçlü ve sağlıklıysa bugünün de o oranda güzelleşeceği sonucuna varmak zor olmayacaktır.  


Kayıp Güneşin Çocukları, Şebnem Balevi, Resimleyen: Eren Caner Polat, Yapı Kredi Yayınları, Haziran 2025.

.