Nitelikli Kitap: Düşünen Duyarlı Birey*

3 Ocak 2024
Prof. Dr. SEDAT SEVER

Resim: Aygül Aydoğdu

Bireylerin gelişiminde biyolojik, bilişsel ve sosyoduygusal süreçlerin etkileşimi belirleyici bir rol oynar. Biyolojik süreçler bireylerin fiziksel yapısındaki; bilişsel süreçler dil, düşünce ve zekâ düzeyindeki; sosyoduygusal süreçler de diğer insanlarla ilişkilerindeki, duygu ve kişiliğindeki değişimleri ifade eder. Doğumla başlayıp 18-24 aya kadar uzanan yaşam evresi “bebeklik dönemi” olarak adlandırılır.  Yetişkinlere bağımlılık gösteren; biyolojik gelişimin hızlı, bilişsel ve sosyoduygusal değişimin de yeni yeni başladığı bebeklik dönemi, 5-6 yaşına değin devam edecek olan “ilk çocukluk dönemi” ile son bulur (Santrock, 2011: 15-17). 

Bebeklik olarak adlandırılan dönem, insan yaşamında yatay varoluştan dikey varoluşa geçişi de somutlar. 2-3 yaşlarında çocuğun,  yeni yeterlikler kazanmaya başlamasıyla birlikte düşünce dünyası ve ilgi alanları da değişmeye başlar. “Oyun çağı çocuğu” olarak adlandırılan 3-6 yaş, toplumsal çevreyi keşfetme isteğinin yoğunlaştığı; bilişsel ve dilsel gelişimin hızlı olduğu bir yaşam evresidir.

Dil, iletişim ve düşünme aracıdır. Düşünme ve iletişim,  kavramlar ve onların yerini tutan sözcüklerle gerçekleştirilir. Kavram, düşüncenin yapıcısı ve yaratıcısıdır.  Başka bir söyleyişle kişinin düşünme, anlama ve anlatma gücünü belirleyen yeterlik, kişinin kavramsal birikimidir.  Her insan belleğindeki kavram sayısının ve onların etkileşimiyle ortaya çıkan düşünme becerisinin kılavuzluğunda kendi yaşamını yönetebilir.

Biliş, “İnsan beyninin algılama, öğrenme, anlama, düşünme, bellekte saklama, anımsama, tanıma, yeniden ortaya çıkarma, düşleme, tasarlama, sorun çözme, çözümleme, bireştirme ve değerlendirme gibi zihinsel süreçlerinin tümü”; bilişsel gelişim ise “bilişle ilgili (bilişsel) yetenek ve kavrama gücünün doğumdan yaşlılığa değin gelişimi” (TÜBA, 2011:168) olarak tanımlanmaktadır. 

Kişinin dilsel gelişimi ile bilişsel gelişimi arasında birbirini tümleyen bir ilişki vardır. Çocuğun, anadilinin sözlü ya da yazılı simgelerini anlama ve kullanma becerisindeki gelişim ile düşünce gelişimi arasında güçlü bir ilişki bulunmaktadır. Çocuğun doğumla başlayan, çevresini ve dünyayı anlamasını sağlayan zihinsel etkinliklerindeki gelişimde, anlama ve anlatma becerisinin niteliğini çerçeveleyen dilsel gelişim belirleyici bir rol oynar. Dil, çocuğun bilişsel gelişiminin düzeyi ve sınırı açısından büyük önem taşır. Bunun için, erken dönemden başlayarak çocukların,  anadilinin algılama, somutlama,  soyutlama, anlama ve anlatma gücünü ortaya koyan sözvarlığı öğeleriyle tanıştırılması, buluşturulması gerekir. 

Çocuklara, okul ve toplumsal yaşamdaki başarının temel bir belirleyeni olan okuduğunu anlama ve anlatma becerisini edindirebilmek, onları okuma kültürü edinmiş düşünen duyarlı bireyler olarak yetiştirebilmek için birbirini bütünleyen bir dizi eğitim engelinin bilinçli çabalarla aşılması gerekir. 

Aşılması gereken en temel engel, okulöncesi dönemde, çocukların görsel okuryazar kılınmasıdır. Bunun için çocukları, bebeklik evresinden başlayarak yaşına, ilgi ve gereksinmelerine uygun,  öykünebilecekleri dil çevresi yaratan nitelikli kitaplarla buluşturmak temel amaç olarak benimsenmelidir.

Çocukların okulöncesi dönemde karşılaştığı kitaplar,  genel olarak “resimli kitap” olarak adlandırılır. Kitaplar, dünyayı tanıma ve anlama çabalarının başladığı ve gittikçe yoğunlaştığı bir dönemde, çocukların öğrenme, eğlenme gereksinmelerini renk, çizgi ve sözcüklerin anlatım gücüyle yanıtlayan uyaranlardır.  Duyu algılarını devindiren, beyni algılama sürecine yönelten bu uyaranların duygu ve düşünce gelişiminde önemli bir işlevi olduğu bilinmelidir. 

Okulöncesi dönemde, çocukların görsel okuryazar kılınması için yapılması gerekenler, şöyle özetlenebilir: “Çocuğun karnına ekmekten önce söz cini girmeli.”  (Kızılderili Atasözü)

İlk Evre:  Çocuğun Kitapla Tanışması
İlk adım,  bebeği yaşam çevrelerine bir oyuncak gibi katılan kitaplarla tanıştırma ve onlarla kısa zaman  (3-5 dakika) geçirmeye alıştırma olmalıdır. Bu amaca yönelik olarak başlangıçta, çeşitli sesler çıkaran banyo kitapları, müzikli kitaplar, çevresinde gördüğü nesne ve varlıkları çeşitli özellikleriyle tanıtan özel kesimli/biçimli (kedi, köpek, araba vb.) kitaplar ana baba kucağında çocuklarla buluşturulmalı;  ardından, bir olayı görsel metinlerin (resimlerin) olanaklarıyla kurgulayan sözcüksüz ya da az sözcüklü kalın karton kitaplar bebeklerin yaşam alanına katılmalıdır. 

Çocukların etkileşim içinde olduğu çevre, ABC ve sayma kitaplarıyla da desteklenerek sürekli çeşitlendirilmelidir. Çocukların kitapla tanışma evresi olarak adlandırılan 6 ay-2 yaş döneminde; görme,  işitme, dokunma gibi çeşitli duyu algılarını uyaran kitaplarla,  nesne ve varlıkları da adlandırarak geçirilen eğlenceli anların, çocuklarda kitap sevgisi edinmeye dayalı bir süreci de başlatacağı söylenebilir. 

İkinci Evre: Çocuğun Kitapla/Kitaplarla Arkadaşlık Kurması
Kitapla tanışma sürecinin 30-36 aydan başlayarak çocukların kitapla arkadaşlık kurma ilişkisine dönüştürülmesi gerekir. Bu buluşmada göz önünde bulundurulması gereken temel ilke, kitapların;  çocuğun yaşına,  dil ve anlam evrenine,  ilgi ve gereksinmelerine uygun özellikler taşımasıdır. Sanatçılar tarafından çocuk gerçekliği öncelenerek yazılmış öğretici ya da yazınsal kitapların, çocuklarla buluşturulması sorumluluğu ana babalara düşmektedir. “Ağaca çıkan keçinin dala bakan oğlağı olur” atasözümüzde de özlü biçimde belirtildiği gibi,  ailelerin bu yaşam evresindeki duyarlıkları,  ilerleyen yıllarda çocuk-kitap etkileşiminin niteliğini biçimlendirecek bir çaba olarak görülmelidir.

Çocuğa göre olan kitaplar, çocuklara Türkçenin kavramlar dünyasını dizgesel bir anlayışla tanıtmak ve kavratmak için başvurulması gereken en özgün dil kaynaklarıdır.  Türkçenin kavramlar dünyasını, anlam yapısını, özelliklerini, anlatım gücünü çocuklara sezdirecek olan bu kaynakların; gelişim özellikleri de dikkate alınarak çocuklarla buluşturulması temel bir ilke olarak benimsenmelidir.

Bu dönemde çocuklarla birlikte,  dilsel nitelikli oyun gereci olan sayışmacalar, oyun ve masal tekerlemeleri seslendirilmelidir. Tekerlemeler; seslerin, hecelerin ve sözcüklerin tam değerleriyle söylenmesi, konuşma örgenlerine işleklik kazandırılması açısından oyun çağının ilk yıllarından başlayarak çocuklara gülerek, eğlenerek beceri edineceği doğal bir dil eğitimi ortamı hazırlar. Bunun için ana babalar, önce, kolaydan zora, basitten karmaşığa giden tekerleme örneklerinden yararlanmalıdır.

Üçüncü Evre: Çocukta Kitap Sevgisinin Oluşturulması  
Duyarlı çabalar gösterildiğinde, 5-6 yaşındaki çocuklar, kitap sevgisi edinebilir. Okulöncesi dönemde,  çocukların resimli kitaplarla buluşması ve onlara düzenli kitap okunması, çocukların okula başladıktan sonraki başarılarında da büyük fark yaratmaktadır (Anderson, 2013: 63). 

Bilmece sorma, söyleme çalışmaları, kitapların çocuklarla birlikte incelenmesi,  resimlerin tanıklığında kısa öyküler oluşturulması gibi dilsel ve zihinsel etkinlikler,  çocuğun da kendi duygu ve düşünce birikimini kullanarak katıldığı bir etkileşim sürecine kılavuzluk eder. 

Çocuğun bir özne olarak çizgi ve renkle yapılandırılmış simgeleri anlamlandırma; dil birimlerinin oluşturduğu anlam evrenini kavrama denemeleri; çok uyaranlı bir ortamda birçok duyu algısının öğrenme sürecine katılmasına olanak sağlar. Bu yaşlarda, çocuklar, sanatçılar tarafından çocuğa göre oluşturulmuş kitaplara yöneltilmeli, düzenli biçimde bilmecelerle etkileşim kurmaya isteklendirilmelidir.  Bu etkileşim sürecinde, çocuklar sorma, bilme istekleri ile öğrenme, keşfetme duygularını yanıtlamanın sevincini yaşarlar. Bu sevinç, onların merak duygularını devindirmeleri, yeni öğrenmelere yönelmeleri için itici birer etken olur. 

İlkokul, görsel okumadan dilsel okumaya geçiş dönemidir. İlkokulun ilk yıllarıyla birlikte çocuklar, çeşitli türdeki metinlerin aracılığıyla Türkçenin sözdizimindeki ve anlam kurmadaki yaratıcılığıyla buluşturulmalı; edindikleri temel okuma yazma becerisi,  okulun ve ailenin bilinçli çabalarıyla okuma alışkanlığına dönüştürülmelidir.

Ortaokul, okuma alışkanlığı edinmiş bir çocuk için eleştirel okuma becerisinin temellerinin atıldığı bir dönem olmalıdır. Okuma kültürü, okuma alışkanlığı ve eleştirel okuma becerisinin kazanılmasıyla yapılanan ve yaşam boyu süren bir birikimdir. Türkçenin anlatım gücüyle yapılandırılmış, çocuk ve genç okurları insana, insanı da okurlara yaklaştıran yapıtlar, anlama ve anlatma becerisinin evrenine yeni anlamlar katar. Okurlar için yeni yaşantı olanakları yaratır.  Ulusal ve evrensel kültür birikimini anlama çabası gösteren; edebiyat metinlerinin kılavuzluğunda öbür insanların yaşamlarına ortaklık eden, onların duygu, düşünce ve sorunlarıyla özdeşim kurmaya başlayan çocuk ve gençler için okuma kültürü edinecekleri dünyanın da kapıları aralanmaya başlar. Düşünen duyarlı birey olmak, öncelikle bu kapıdan içeriye girmeyi gerektirir.

___
Gönderme Yapılan Kaynaklar
Anderson, Nancy A. (2013) Elementary Children’s Literature. Pearson Education. Inc., USA.

Santrock, John W. (2011) Yaşam Boyu Gelişim “Life-Span Development” (Çev. Ed.: G. Yüksel). Ankara: Nobel Yayını. 

TÜBA (Türkiye Bilimler Akademisi) (2011)  Türkçe Bilim Terimleri Sözlüğü. Ankara.
___

*Bu yazı, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yayımlanan,  Eğitim ya da Eğitim (Sayı:10, 2021, s.54-57) dergisinden alınmıştır. 

**Ankara Üniversitesi Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Uygulama ve Araştırma Merkezi (ÇOGEM) Kurucu Müdürü.