“Montreal’de Yaz Tatili” Kitabı Aracılığıyla Yas Süreci

6 Aralık 2024

Klinik Psikolog
ADASU AYGÜL

Herkesin hayatında en az bir kere yaşadığı, yaşamak zorunda kaldığı yas sürecine Montreal’de Yaz Tatili kitabı aracılığıyla değineceğim. Unutmamak gerekir ki yas süreci her birey için farklı ilerler. Herkesin yas süreci hakkında deneyimleri ve yaşantıları farklıdır. Ben bu yazımda yalnızca kitabın ana kahramanları Candan’ın ve Defne’nin gözünden yasa odaklanacağım.

Yas Sürecinde Annelik ve Duygusal Destek

Sevdiğimiz birini kaybetmek, hayatın akışını tamamen değiştirebilen derin bir deneyimdir. Geriye sadece güzel anılar değil, aynı zamanda içimizde hissedilen büyük bir boşluk kalır. Bu süreç, özellikle çocuklar için karmaşık ve yoğun bir duygusal yolculuk anlamına gelir. Ebeveynlerin bu dönemde çocuklarına sunduğu sevgi ve destek, iyileşme sürecinde belirleyici bir rol oynar.

Montreal’de Yaz Tatili’nde okur, Candan’ı ve Defne’yi kaybın üzerinden üç yıl geçtikten sonra tanır. Kaybın ilk yıllarında anne-kız ilişkisinin nasıl olduğunu bilmemekle birlikte Candan’ın, bu dönemde kızı Defne’ye duygusal destek sağlamak adına yeterince açık ve iletişim odaklı bir yaklaşım benimsemediği düşünülebilir. 

Annenin kızına “Bugün nasıl hissediyorsun?” veya “Babanı mı düşündün?” gibi sorular sorması, onun duygularını ifade etmesi için bir alan yaratabilir. Bu tür sorular, çocuğun yaşadığı karmaşık hisleri daha kolay paylaşmasını sağlayabilir ve annenin kızına olan yakınlığını hissettirmesi için bir fırsat olabilir.

Ayrıca yas sürecinde hisleri yargılamadan dinlemek çok önemlidir. Kızgınlık, üzüntü, hatta suçluluk gibi hislerin bu süreçte doğal olduğunu kabul etmek, çocuğun iç dünyasını anlamasına yardımcı olabilir. Annenin, bu hisleri normalleştirerek kızına “Bu duyguları hissetmek tamamen normal, hepimiz bazen böyle hissediyoruz,” demesi, onun kendisini yalnız hissetmesini engelleyebilir.

Anıların Yaşatılması ve Duygusal Bağlar

Kaybedilen bir kişinin anılarını canlı tutmak, hem çocuk hem de yetişkinler için yas sürecinde iyileştirici bir etki yaratır. Candan, Defne ile babası hakkında daha sık konuşarak ve onunla ortak anılarını paylaşarak kızına babasının hâlâ hayatlarında bir yeri olduğunu hissettirebilirdi. Örneğin, Kanada’da gezdikleri yerlerden bahsederek “Baban eminim ki saat kulesini çok beğenirdi,” gibi ifadelerle babasının hayatlarının bir parçası olmaya devam ettiğini vurgulayabilirdi.

Candan, İstanbul’a döndüğünde eşinin fotoğraf makinesiyle çektiği fotoğraflarla bir sunum yapmayı düşünür. Bu düşüncesini kızıyla paylaşması, birlikte bir sunum hazırlamaları hem Candan’ın hem de Defne’nin kaybı daha anlamlı bir şekilde işlemesine yardımcı olur, anne-kız arasındaki bağı da güçlendirirdi. Birlikte anlamlı bir etkinlik planlamaları, kuşkusuz baba figürünün anısını daha paylaşılabilir hale getirecektir. 

Fiziksel Yakınlık ve Şefkat Gösterimi

Yas sürecinde sevgi dolu bir ortamda olduğunu hissetmek, bir çocuk için güven verici bir etkendir. Ancak Candan, bu süreçte Defne’ye fiziksel yakınlık ve şefkat göstermekte yeterince aktif bir rol oynamış gibi görünmüyor. Defne her ne kadar ergenlik döneminde de olsa Kaju’yla kurduğu sıcak ilişki, böyle bir yakınlığa ihtiyaç duyduğunu, bu ihtiyacını daha çok Kaju üzerinden karşıladığını düşündürüyor.

Candan’ın, Defne’ye sık sık sarılarak sevgi dolu bir iletişimle yanında olduğunu hissettirmesi yerinde olurdu. “Sadece burada oturalım ve biraz birlikte olalım” gibi basit ama etkili bir ifade, anne-kızın duygusal bağını kuvvetlendirecektir. Çocuklar, duygusal güvenliği çoğu zaman sadece fiziksel bir yakınlıkla bile hissedebilir.

Candan’ın Kendi Yas Süreci ve Duygusal Modellik

Candan’ın da yas sürecinde olduğunu unutmamak gerekiyor. Ancak o, bu süreçte kendi duygularını ihmal etmiş ve yalnızca kızının iyilik haline odaklanmış gibi görünüyor. Bu durum, hem Candan’ı hem de Defne’yi duygusal olarak zor bir pozisyona sokmuş olabilir.

Anne, kendi hislerini paylaşarak kızına bir rol model olabilir. Örneğin, “Ben de babanı çok özlüyorum, ama birlikte güçlü olabiliriz” demek, hem kızının yalnız olmadığını hissetmesine hem de annenin kendi duygularını daha sağlıklı bir şekilde ifade etmesine yardımcı olabilir. Çocuklar, ebeveynlerinin duygularını kolayca sezerler; bu yüzden annenin yas sürecini dürüst bir şekilde yönetmesi, kızının ona güvenle yaklaşmasını kolaylaştıracaktır.

Kitapta da dile getirildiği gibi annenin yakın bir arkadaşından destek alarak kendi yasını işlemeye çalışması, onun duygusal yükünü hafifletecek, kızına daha fazla alan tanımasını sağlayacaktır.

Fotoğraf Makinesi ve Yasın Tetikleyicileri

Candan’ın ölen eşine ait olan fotoğraf makinesini kullanması, Defne için bilinçli ya da bilinçsiz bir tetikleyici olabilir, Defne’nin kaybını daha yoğun hissetmesine yol açabilirdi ancak kitapta böyle bir durumla karşılaşmıyoruz. Aksine bunu fark etmek, Defne’yi mutlu ediyor. 

Böyle durumlardaannenin, yitirilen babaya ait bir makinenin kendisi için neden önemli olduğunu kızına açıklaması yerinde olacaktır. Örneğin “Babanın fotoğraf çekmeyi ne kadar sevdiğini biliyoruz. Onun anısını yaşatmak için ben de fotoğraf çekiyorum. Bu, onun yerini doldurmak değil, onun hayatımıza kattığı güzel şeyleri hatırlamak için” demesi, çocuğun yanlış anlamalarını önleyecektir.

Candan’ın, Defne’ye de fotoğraf çekme fırsatı sunarak, bu eylemi daha paylaşılabilir bir deneyime dönüştürmesi de söz konusu olabilirdi. Böylece baba figürü bir boşluk yaratmak yerine, onların arasında bir köprü görevi görürdü. Ancak kitapta Defne’nin kendi cep telefonuyla bile fotoğraf çekmekte istekli olmadığını görüyoruz.  

Anne ve Baba Rollerinin Çatışması

Babasını kaybettikten sonra Defne’nin Candan’ı hem anne hem baba figürü olarak görmeye başlaması muhtemel. Bu durum, Candan’a fazladan bir sorumluluk yüklemiş ve ilişkilerinde farkında olmadıkları bir mesafe yaratmış olabilir. 

(Kitapta ayrıntılı yer verilmemekle birlikte babanın ölümünden sonra yaşamlarına anneannenin de girdiğini öğreniyoruz ki bu, her ikisi için de tutunacak güçlü bir dal olmuştur. Anımsamakta yarar var.) 

Böyle durumlarda annenin kızına sadece “anne” olarak var olduğunu hissettirmesi, anne-kız arasındaki mesafeyi azaltabilir. Babanın rolünü üstlenmek yerine, onun anısını yaşatarak kızıyla bireysel bir bağ kurmaya odaklanması, çocuğun annesine daha kolay güvenmesini sağlayabilir.

Tatilin ve Yeni Deneyimlerin Etkisi

Tatil, hem Candan’a hem de Defne’ye iyi gelen bir deneyim olmuştur. Defne’nin Kaju ile tanışması ve onun sevgisini hissetmesi, yas sürecindeki duygusal yükünü hafifletmiş ve ona yeni bir bağlanma alanı sunmuştur. Benzer şekilde, Candan’ın uzun zamandır görmediği arkadaşıyla vakit geçirmesi, onun kendi duygusal yükünü paylaşmasına ve içsel olarak rahatlamasına olanak tanımıştır.

Tatilin diğer önemli bir yararı, yas sürecinde aynı ortamda kalmanın getirdiği yoğun duyguların hafifletilmesidir. Yeni bir çevrede bulunmak, özellikle yurt dışı tatilleri gibi tamamen farklı bir atmosfere geçiş yapmak, kişilere nefes alma ve kayıptan bir süreliğine uzaklaşma şansı tanır. Kültürel farklılıklar ve yeni deneyimler, zihni meşgul ederek kayıpla ilgili düşünceleri bir süreliğine geri planda bırakabilir.

Ancak bu olumlu etkilerin uzun vadeli olabilmesi için Candan ve Defne’nin aralarındaki iletişimi daha derin bir seviyeye taşımaları gerekmektedir. Tatil süresince yaşanan rahatlamanın, duygusal paylaşımla desteklenmediği durumlarda geçici bir kaçış haline dönüşmesi mümkündür. Örneğin, tatil sırasında veya sonrasında, babayla ilgili konuşmalar, hislerin paylaşımı ve yas sürecinin birlikte işlenmesi için fırsatlar yaratılabilir.

Son olarak tatil, aile bireyleri arasında yeni anılar oluşturmak için de bir fırsat sunar. Candan ve Defne, bu süreçte yalnızca kaybı değil, aynı zamanda yeni başlangıçları da kucaklayarak ilişkilerini güçlendirme şansı bulacaklardır. Örneğin, tatilden döndükten sonra oradaki güzel anılar üzerine konuşmak ya da bu deneyimleri kalıcı hale getirecek küçük ritüeller oluşturmak, yas sürecine olumlu bir katkı sağlayabilir. Tatil yalnızca bir mola değil, iyileşme yolunda bir adım olarak değerlendirilebilir.

Sonuç ve Öneriler

Candan’ın Montreal tatilini planlaması, hem kendisi hem de kızı için yas sürecinde olumlu bir dönüm noktası olmuştur. Bu değişim, Candan’ın bir şarkıya eşlik etmesi gibi küçük ama anlamlı bir davranışta bile açıkça gözlemlenebilir. Bu durum, onun yavaş yavaş duygusal iyileşme sürecine girdiğini ve hayata yeniden bağlanmaya başladığını göstermektedir.

Defne’nin annesindeki bu olumlu değişimi fark etmesi ve bundan mutluluk duyması ise çocukların ebeveynlerinin duygusal durumlarına olan hassasiyetini bir kez daha ortaya koyuyor. Çocuklar, sözel bir iletişim olmaksızın bile ebeveynlerindeki ruhsal değişimleri hemen hissederler. Unutmamak gerekir ki ebeveynler ne kadar mutlu, huzurlu ve dengeli bir ruh hali içinde olursa çocuklar da o ölçüde rahat, mutlu ve huzurlu hisseder.

Candan’ın bu dönüşümü, sadece kendi iyiliği için değil, aynı zamanda kızının duygusal sağlığı için de önemli bir adım olmuştur. Yas sürecinde atılan bu tür pozitif adımlar, aile içindeki bağı güçlendirir ve birlikte iyileşme sürecini hızlandırır.

.