Küçük Kara Balık

14 Temmuz 2023
Aygül Aydoğdu
Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni-Sıradan Okur

Çizim: Aygül Aydoğdu

Denizin derinliklerinde yaşlı bir balık, on iki bin çocuğu ve torununu başına toplayıp Küçük Kara Balık‘ın hikayesini anlattıktan sonra on bir bin dokuz yüz doksan dokuz küçük balık yatmaya gider ama küçük kırmızı bir balık ne yaptıysa ne ettiyse uyuyamaz. Sabaha kadar denizi düşünür. Tıpkı Küçük Kara Balık’la küçük yaşta tanışan benim gibi.

Küçük Kara Balık, ırmağın sonunda ne var, ırmak denize dökülüyor mu, başka yerlerde neler oluyor; bilmek istiyordu. Düş kurmanın ve düşlerini gerçekleştirmek için yollara düşmenin, adil, eşitlikçi ve kendin olmanın, farklılıklara saygı duymanın, sormanın, sorgulamanın ve yanıtların ardına düşmenin yaşamı ne denli anlamlı kıldığını o minik balık fısıldamıştı kulağıma. Üstelik sorularına yanıt aramak için çıktığı yolda karşısına çıkan pelikanın torbasında ölü bir balık olmaktan da korkmuyordu. Çünkü gözü, kulağı kapalı olmak istemiyordu. Görmek, anlamak, öğrenmek istiyordu ve bu istek korkudan çok daha güçlüydü. Yaşamın bir amacı olmalıydı. Kendi rengini bulmak, denize ulaşmak, ay ışığı ile konuşmak yani Küçük Kara Balık olmak için savaşmak gerekiyordu. 

Düşüp dizimi kanattığım zamanlarda da büyüyüp umutsuzluğa kapıldığımda da sanki balıkçılın midesinde korku içinde ağlayan küçük balığa değil de  bana ”Küçüğüm kalk da bir çare düşünmeye bak. Ağlayıp anneni istemen neye yarar?” diyordu.

Türkiye’de ilk kez 1975 yılında yayımlanan ve 12 Eylül’de yasaklı kitaplar arasına giren Samed Behrengi’nin Küçük Kara Balık’ı kişiliğimin renklerini oluşturan, yapı taşlarını ören, hayata bakışımda ve duruşumda derin izleri olan kurgu karakterlerden biri hatta en önemlisidir.

Öyle sanıyorum ki bugün de bir balıkçılın midesinde, pelikanın torbasında veya balıkçının ağlarında daha iyi bir yaşam, başka bir dünya için savaşım verenler; Küçük Kara Balık masalını dinledikten sonra gözüne uyku girmeyen küçük kırmızı balıklardır.