21 Eylül 2024
BİZİM ÇAĞ SORUYOR:
Çocukluk yıllarınızda kitaplarla ilişkiniz nasıldı? O günden bugüne neler değişti?
Kitabın geleceğine ilişkin neler söyleyebilirsiniz?
Her ne kadar dijital ortama taşınsa da kitap kokusu en güzel kokulardan biridir ve
o kokuyu duyumsamak isteyenlerin
her zaman baş tacı olacaktır.
Şanslı bir çocuktum. Yaşamı algılamaya başladığım 50’li yıllarda evimizde bir kütüphanemiz olduğunu, eve gazete, dergi alındığını anımsıyor ve biliyorum. Kütüphanemizin git gide büyüyüp zenginleştiğini de…
Okumayı öğrenir öğrenmez kitap okuma tutkum da başlamıştı. Sınıfımızın camekânlı küçük kitaplığını unutmam olası değil. Öğretmenimiz öğretim yılının ikinci yarısından başlayarak ki çoğumuz okumayı sökmüş olurduk, bu dolaptan masal kitapları verirdi bizlere. Onları okuyup sınıfta anlatmak bizleri mutlu ederdi. Küçük boyutlu, büyük puntolu incecik kitaplardı. Bunun ne denli değerli olduğunu, yıllar geçtikçe çok daha iyi anladım. Okuma edimini güdüleyici bir yöntemdi.
İlk okuduğum masal kitabı Ay Dedenin Kızı’ydı. Çok etkilenmiştim. Masalların, kitabı ve okumayı sevmemde çok büyük katkısı oldu. Hayal kurmayı öğrendim. Bana farklı bir bakış açısı kazandırdılar. Andersen’den, Grimm Kardeşler ve Eflatun Cem Güney’den belki yüzlerce masal okudum. Yeni Dünya Çocuk Masalları, Yeni Dünya Anadolu Masalları gibi seri olarak çıkan bu kitapları hiç kaçırmazdım. Onlar benim çocukluğumun bilim kurgu ya da fantastik kitaplarıydı.
Sınıf kitaplık kolu başkanı oldum. Yeni gelen kitapları; kırmızı, mavi şeffaf kaplama kâğıtlarıyla kaplamak, üzerine etiketle kitap adlarını yazmak, sonra küçük etiketlerle sıra numarası verip deftere kaydetmek görevim oldu. Bu işi, o kadar sevgiyle ve özenle yapıyordum ki bilinçaltımda mesleğimi seçmişim. Kütüphaneci olmamın ilk adımlarını atmıştım farkında olmadan. Sınıf kitaplığı başkanlığım uzun yıllar, farklı okullarda da olsa sürdü.
Kitaplara erişmek benim için hiç zor olmadı. Genellikle kitabevlerinden kendim seçerek alıyordum. Benim öğrencilik yıllarımda ülkemizde çocuk yazını şimdiki kadar gelişmediği için daha çok yabancı yazarların kitaplarını okudum. Ferenc Molnar’ın Pal Sokağı Çocukları, Louisa May Alcott’un Küçük Kadınlar’ı, Elaonor H. Porter’in Pollyanna’sından çok etkilenmiştim.
Kitapları okurken roman, öykü ya da masal kahramanı ile özdeleşir, kendime bir dünya yaratırdım. Küçük Kadınlar’ın Jo’su yazmaya başlamamda en büyük etkendir. Bunun yanı sıra Reşat Nuri Güntekin, Kemalettin Tuğcu, Ömer Seyfettin, Peyami Sefa, Halide Edip gibi pek çok Türk yazarını tanıdım. Çalıkuşu yine çok etkilendiğim bir romandır. 1965-68 yıllarında ilk baskıları yapılan Küçük Prens ve Şeker Portakalı üniversiteye adım attığım yıllara denk gelir. Her iki kitabı hâlâ tekrar tekrar okumaktan hiç bıkmıyorum.
Ortaokul ve lise yıllarımda Türkçe ve edebiyat öğretmenlerimin okuma sevgime katkıları büyüktür. Dünya klasiklerini tanıdım. Onlar benim yaşamıma bambaşka bakış açısı kazandırdılar. Okumanın bir düşünme eylemi olduğunu, bizi özgürleştirdiğini o kitaplarla öğrendim. Tolstoy, Dostoyevski, Pasternak, Puskin, Emil Zola, Balzac, Gustave Flaubert ve niceleri.
Bunların yanı sıra kuşkusuz mesleğim… Kütüphanecilik bölümünü seçmemin nedeni elbette ki kitap sevgisiydi, rastlantı değil. Bana, kitabın ve okumanın önemini ilk öğretenler oldukları için anne ve babamı; eğitim yaşamım boyunca kitapların açtığı yoldan yürümemi sağlayan öğretmenlerimi, üniversitedeki değerli hocalarımı saygıyla anıyorum.
Günümüzde çocuklar kitap açısından bence çok şanslılar. Seçenekleri çok fazla. Çünkü artık ülkemizde çocuk edebiyatının varlığından söz edebiliyoruz ve bunun ne denli önemli olduğunu biliyoruz. Gerek yabancı, gerekse Türk yazarlarımız çocuklara yönelik çok güzel kitaplar üretiyorlar.
Benim çocukluk yıllarımın sonuna denk gelen Aziz Nesin, Muzaffer İzgü, Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Rıfat Ilgaz ve adlarını sığdıramayacağım pek çok değerli yazarın çocuklar için yazdıkları kitaplar lise dönemime denk gelse de düşüncelerime farklı değerler kazandırdı. Şimdi aramızda olmayan yazarlarımızı saygıyla anıyorum. Onların kitaplarını evde, okulda çocuklarımıza önerelim, okumalarını sağlayalım. İnanıyorum ki bu değerli kalemleri çok sevecekler. Sanal dünyadan uzaklaşıp kitabın büyüsüne kapılacaklar.
Çocuklarımızı kitaplardan uzaklaştıran pek çok teknolojik gelişmeyi yadsıyamayız. Onları okumaya yönlendirmek, hem öğretmenler, hem de aileleri için gerçek bir sorun. Bunun yanı sıra kitap fuarlarında çocuk kitapları ilgi görüyor, pek çok yayınevi çocuk kitabı yayımlıyor. Bu konuda eğitimcilerin, gerekse velilerin dikkatli ve seçici olmaları önerilir. Çocuklarımıza, yaşadıkları çağın gerçeklerine uygun kitaplarla ulaşılabileceğimize inanıyorum.
Son yıllarda içinde olmaktan gurur duyduğum iki oluşum, eğitimci yazar sevgili Nevzat Süer Sezgin’in yönetiminde Martı Çocuk ve Gençlik Yazını ve Eksi On Sekiz Edebiyat Grubunda çocuklar için nitelikli kitaplar üretiyoruz.
Kitabın geleceği mi?
Yazıyı buldu insan ve sonra kitabı.
Kil tabletlere yazıldı önce. Papirüs, parşömen ve kâğıda… Tablet, rulo ve kodeks formuyla bugünkü şekline ulaşan kitap, matbaanın bulunuşuyla yaygınlaşarak insanın en değerli bilgi kaynağı, geçmişi geleceğe bağlayan köprüsü oldu. Binlerce yıldır da yaşamımızda.
Her ne kadar dijital ortama taşınsa da kitap kokusu en güzel kokulardan biridir ve o kokuyu duyumsamak isteyenlerin her zaman baş tacı olacaktır.
Son söz: Söz uçar, yazı kalır.
.