Kitabın Geleceği Konusunda Umutluyum

7 Eylül 2024

.

YASEMİN YILMAZ YÜKSEK

Üniversiteye başladığım yıl zihnimde oluşan ve o günden bugüne beni rahatsız eden bir his var. Kendi kendime şöyle dediğimi hatırlıyorum: On sekizime geldim ama okumadığım ne çok kitap var. Ben bu eksiği nasıl kapatacağım diye sordum durdum günlerce. Aradan geçen yıllar içerisinde bu his hiç değişmedi ve sanırım bu sorunun beni tatmin edecek bir cevabı yok. Bunda elbette edebiyat geçmişinin zengin, edebi üretimlerin nitelikli olduğu bir coğrafyada yaşamamızın büyük payı var. Ancak bendeki eksiklik hissinin temelinde önce çocukluğumda sonrasında gençlik yıllarımda kitaplarla etkileşimimin sınırlı olmasının var olduğunu düşünüyorum. Tüm gün okula, henüz on yaşındayken dershaneye gittiğimi, yazılı sınavlar öncesinde karnımın ağrıdığını, öğretmenimizin problemleri doğru çözenlere kokulu silgi dağıttığını hatırlıyorum da bana ilk alınan kitabı ya da okuduğum kitapların bana o an ne hissettirdiğini hatırlamıyorum. Bu, bana kitap almadılar ya da kitabım yoktu demek değil. Elbette benim ailem de her aile gibi iyi bir eğitim almam için çok çabaladı ve her ihtiyacımı karşıladı. Anlattığım daha çok o dönemde – bugünle kıyaslarsak – önceliğin ders kitapları temin etmek olduğu. Okulun istediği kaynak kitaplar ve İngilizce kitapların nerede bulunacağı, hangi kırtasiyeden alınacağı temel bir sorundu. 

Bu ihtiyaçlar şimdi de var. Yine velilerin elinde kitap listeleri, belki geçmişe kıyasla daha fazla rekabet, daha çeşitli sınavlar ve dolayısıyla daha yüksek beklentiler var. Bunlarla birlikte – rağmen demiyorum – çocuk ile kitap ilişkisine dair mutlulukla izlediğim kareler var. Çocukların yanındaki bir yetişkinle kitapçıya girdiği, raftan beğendiği kitapları alıp kucakladığı, yazarlarla tanışıp sohbet ettiği, okuduğu kitaptan karakterleri canlandırdığı pırıl pırıl kareler bunlar. Kendi kitap kapağını tasarlayan, kütüphanesini oluşturan, kitap günlüğü tutan çocuklar bugünün kitap okuma alışkanlığıyla ilgili çok şey söylüyor ve bizi çok umutlandırıyor şüphesiz. Ebeveynliğin de altın çağının yaşandığının öne sürüldüğü bu yüzyılda anne, babalar çocuklarına alacakları kitapları listeliyor artık. Akşam birlikte kitap okuma saatleri yapılıyor. Okuma kültürü salt okulla ya da bireyin kendi başına kütüphaneye gitmesiyle oluşabilecek bir birikim değil. İlk ve belki de en önemli basamak küçük yaşta evde tanık olunan okuma anları, kitapla ilk temas ve kitaba kolay erişim. Benim çocukluğumda yoktu ama günümüzde odasında kitaplığı olan çocukların sayısı her geçen gün artıyor.

Benim çocukluğumdan bugüne bir diğer gelişme çocuk kitapları yayıncılığı alanında gözlemlenmekte. Gittikçe artan sayıda yayınevi çocuklar ve gençler için nitelikli eserler verme amacıyla titiz çalışmalar yürütüyor. Çok daha önemlisi çocuk edebiyatı artık özellikle 1990’lardan itibaren ayrı bir alan olarak kabul görmeye başladı. Boşanma, ölüm, savaş, mültecilik gibi zor konular edebi ve estetik nitelikler de gözetilerek kitaplarda konu ediliyor. Daha eşitlikçi, cinsiyet eşitliğine önem veren, çocuk haklarına vurgu yapan, küresel sorunları tartıştıran kitaplar tercih edilir oldu. Çocuklar için ayrı bir edebiyat var doğru ama çocuklar için ayrı bir dünya yok. Savaşlar çocukların gözleri önünde oluyor, göç etmek zorunda kalmış insanlarla çocuklar aynı caddelerde yürüyor, aynı marketlerde alış veriş yapıyorlar. Hiç görmedikleri bir ülkede yaşanan bir hak ihlalinden kolaylıkla haberleri oluyor. Gelişen teknoloji ve kitle iletişim araçlarının yaygınlığı sonucunda artık çocuk-yetişkin dünyaları daha geçişken.

Teknolojinin hızı elbette daha uzun süreli ekran kullanımını beraberinde getirdi. Yine de çocuk-kitap ilişkisi çok özel, samimi ve sahici bir ilişki. Bunu fuarlara katılan, kitapçılara mutlulukla giren, kitap kulüplerine katılan çocukların yüzlerinde görmek mümkün. Önemli olan bu bağı koruyabilmek. Bu sebeple kütüphanelerin etkinliğinin artması okuma kültürü gelişimi açısından çok çok önemli. Çocukların ülkenin her bölgesinde kitaplara erişimini desteklemek gerekiyor. Okul, belediye, ilçe ve il kütüphanelerinde etkileşimli okuma etkinlikleri, yazarlarla ve çizerlerle buluşmalar, çevrimiçi kitap kulüpleri önemli roller üstlenmiş durumdalar. Çocuklar değişen teknolojiye hızla ayak uydurabiliyorken kitapla kurduğu bağları da korumayı beceriyorlar. Bu sebeple kitabın geleceği konusunda umutluyum. Umudun kaynağı yine tartışmasız çocuklar.

.