17 Şubat 2025
Kader Menteş Bolat
BİZİM ÇAĞ SORUYOR:
Yaşadığı kent/kasaba insanın yazarlığını/yaratıcılığını nasıl etkiler?

Tarihiyle, kültürel dokusuyla, insanının yapısıyla kentin/kasabanın koşulları yazarın yolculuğuna sözsüz bir şekilde eşlik eder. Yazarın yolculuğu ile yaşadığı kentin/kasabanın yolculuğu aynı mecrada yol alır.
“İnsan yaşadığı yere benzer / O yerin suyuna, o yerin toprağına” der Edip Cansever “Mendilimde Kan Sesleri” şiirinde. Aslolan insandır ama insanı insan yapan etmenlerden biri de doğduğu coğrafyadır. Yaşadığı yerin havası, suyu, insan faktörü…
Kentlerin ve kasabaların da belleği vardır. Geçmişten günümüze kadar getirdikleri. Sokaklarında ne çok anı birikmiştir, kaç çeşit insan gelip geçmiştir izlerini bırakarak kim bilir? Gün içinde kentin/kasabanın sokaklarında dolaşırken kaç kişiyle selamlaşır, kaç kişiyle temas ederiz bilinmez. Zaman içinde oyun hamuru kıvamında harmanlanır ve hepsinden bir parça taşırız benliğimize. Gördüklerimiz, duyduklarımız, anlatılanlar iç içe geçer ve yeni anlatıların kapısı açılır.
Tarihiyle, kültürel dokusuyla, insanının yapısıyla kentin/kasabanın koşulları yazarın yolculuğuna sözsüz bir şekilde eşlik eder. Sözsüz dediysem kent ruhunu katar bu yolculuğa. Yazarın yolculuğu ile yaşadığı kentin/kasabanın yolculuğu aynı mecrada yol alır.
Benim kentlerime gelirsek şayet öncelikle doğduğum kent Balıkesir’le söze başlamam gerekir. Attila İlhan’ın, Sabahattin Ali’nin ve birçok duayenin geçtiği bir kent. Karesi Beyliğine ev sahipliği yapmış tarihsel dokusuyla küçük ama sevimli bir kent. Çocukluğum çok okumakla geçti, okul sıralarında milli eğitimin yaptığı yarışmalara katılırdım hevesle. Ödül alınca dünyalar benim olurdu. Hep not tutan bir kadın oldum. Dolayısıyla ajandalar dolusu notlar süslüyor kitaplığın rafını. Okuduğum kitaplardan olsun, kendi yazdıklarım olsun! Bir kısmı da iç dökmeler tabii.
İzmir yıllarında ise edebiyat ortamı hareketliydi ama çocuklar küçük olduğu için ben uzaktım bu çevrelere. Bu yıllarda okumak başlı başına lükstü benim için. Aliağa’da bir okuma grubumuz vardı onlarla güncel edebiyatı takip etmeye çalışıyorduk.
2010 yılında Eskişehir’e geldiğimde aklımda yazı atölyesine katılma fikri vardı. 2015’te Tepebaşı Belediyesinin açtığı yazı atölyesine yazıldım. Burada okuyan yazan insanlarla bir araya geldik. Daha farklı okumalar ve yazma çalışmaları yaptık. Bu şekilde öykü yazmaya ve öykü üzerine okumalar yapmaya yöneldim. Eskişehir’in edebiyat ortamı da hareketli. Öykü ve şiir yazan çok fazla arkadaş var. Öykü günleri, uluslararası şiir buluşmaları yapılıyor. Şair ve yazarların sıkça uğradığı bir kent. Dolayısıyla yazmaya eğiliminiz varsa sanat sohbetleri ufuk açıcı oluyor ve motivasyonunuz artıyor.
Benim kalemime değen Eskişehir’deki yazan arkadaşlarla etkileşimin de yazınıma etki ettiğini gönül rahatlığıyla söyleyebilirim.
.