Kendiyle Dost Olmak Hayatı Nasıl Kolaylaştırır?  

9 Eylül 2025
TÜLAY ERDURAN

“KENDİNİ TANI!”
(Antik Çağın Delphi Tapınağında yazmaktadır.)

Kendiyle dost olmak, kendini sevmek mi demektir? İkisi arasında bilinçli bir tercih yapılabilir mi? Kendiyle dost olan kişinin başkalarıyla ilişkileri bundan nasıl etkilenir? Kendine bedenen ve ruhen özen göstermek, kişinin kendisiyle ilişkisinde neden hayatî bir rol oynar? Sınırlarını, gücünü ve imkânlarını bilmenin kişiye katkısı nedir? Hayat amacını keşfetmenin, kişisel değerlerini ve alışkanlıklarını tanımlamanın, yara ve travmalarıyla yüzleşmenin kendiyle dost olmakla nasıl bir bağı vardır? Kendi hikâyesini yazmak ne demektir? Hayatın bereketine açık olmak nasıl mümkündür?

Yukarıda birbiri ardına sıralanmış olan bu gizemli sorular “Kendiyle Dost Olmak Hayatı Nasıl Kolaylaştırır?” adlı kitabın arka kapağında yer alıyor. Bende, bu soruların cevaplarını bulabilmek için girdim kitabın içine, başladım KENDİMİ aramaya.

Alman felsefeci Wilhelm Schmid’in yazmış olduğu bu kitabın orijinali Berlin’de, 2018 yılında Insel Verlag tarafından yayımlanmış. Ülkemizde ise, 2019 yılında İletişim Yayınları tarafından 1. baskısı ve 2023 yılında aynı yayınevinin 2. baskısıyla okurların beğenisine sunulmuştur.  

Yazar, çeşitli üniversitelerde felsefe dersleri vermekle beraber, bir dönem Berlin’de bir hastanede, hastalara “felsefeyle manevi destek” hizmeti de vermiştir. Schmid, “felsefe ve psikoloji” ekseninde öğrencilerine, hastalarına ve okurlarına dokunmayı başarmıştır.  

Gelelim kitaba… Öncelikle kitabın kapak resmini çok beğendim. Kapakta karakalemle çizilmiş bir resim görülüyor. Bir masa, sandalye, bilgisayar ve radyonun bulunduğu, iki dolap ve masanın üzerinde kitapların olduğu, yerde küçük bir çadır ve onun üzerinde yatan bir kedinin görüldüğü, yine yere konulmuş ev telefonu ve dumanı tüten bir kahve fincanının yanında oturan uzun saçlı, ayağında çorabı, sırtında hırkası bulunan, elindeki kitabını okuyarak düşüncelere dalmış sevimli bir kız ile pencerenin dışından kollarını kaldırmış içeriye seslenen bir erkek görülmekte. Resimde televizyonun olup olmadığını görebilmek için dikkatle tekrar baktım ama evet televizyon yoktu. Bu esnada başka bir şey gördüm: sandalyenin ayak ucuna düşmüş bir tane mektup.

Kitap 103 sayfadan oluşuyor. Hacmine bakarak okuyup bitirmesi kolay, çabuk okunur diye düşünülse de -tahmin edeceğiniz gibi- çok derinlikli, kimi yerlerini dönüp tekrar okuduğum, kimi yerlerini ise anlamakta zorlandığım, üzerinde epeyce düşündüğüm ve çokça notlar aldığım bir kitap oldu benim için.

Yazar mümkün olduğunca akademik terimler kullanmadan, daha sade, daha anlaşılır ve akıcı bir dil/üslup kullanarak, söylemek istediklerini on bölümde okuruna anlatmış. Şimdi sırasıyla bölümlerin başlıklarını ve içeriğe dair benim en çok beğendiğim cümleleri, sizlerle paylaşacağım. Zira başlıklar konuya dair gizli detayları veriyor okura. 

1. Bölüm: “Kendini Sevmek mi, Kendiyle Dost Olmak mı?” başlığını taşıyor. 

“Kendi kendisiyle dost olan kişi, olsa olsa şen sarhoşluk anlarında veya hayatındaki ciddi bir kriz esnasında kendi kendisiyle kol kola girip, pragmatist bir destek alır buradan.” (s.18)

2. Bölüm: “Kendini Algılamak ve Kendini Tanıyabilmek” başlığını taşıyor. 

“Benim içimde ve benimle ilgili olan her şey demektir BENLİK.                                   
Onu iyi de olsa, kötü de olsa bana ait bir şey olarak görmem gerekir.” (s.28)      

3. Bölüm: “Kendini Dert Etmek” başlığını taşıyor. 

“Benlik, zamanlar boyunca Ben’in bütün anlarının toplandığı havuzdur.” (s.38)

4. Bölüm: “Benliğin Duyusallığı” başlığını taşıyor.

“Ama beden, bedeniniz tüm ihtimamınıza rağmen ondan talep ettiğiniz her şeyi veremiyorsa size, o zaman bedeninizi hoş göreceksiniz! O da bir insandır sadece, makine değil!” (s.50)

5. Bölüm: “Benliğin Taşıdığı Ruh” başlığını taşıyor. 

“Üzüntüyü tanımasam, sevinci nereden bilecektim? Şevksizlik hatta acılar olmasa zevkler boz bir normallikten ibaret olurdu. İyi duygular sevindirir fakat kötü duygular da hayatın bereketine katkıda bulunur.” (s.56)

6. Bölüm: “Benliğin Düşünceliliği” başlığını taşıyor. 

“Kendi bakış açımız bir bakıma vatanımızdır bizim, kendimizi orada vaziyeti biliyor ve korunup kollanıyor hissederiz; o bakış açısını terk etmek zor gelir bana, külfeti çok fazladır.” (s.65)

7. Bölüm: “Kendini Tanımlamanın Yedi Başlığı” adını taşıyor. 

“Hayatın şaşırmacaları ve karmaşaları içinde, kaybedecek olursa da kendisini, bu kararlarının ipine tutunarak tekrar bulabilir. Zaman zaman da oturup düşünebilir, bu resimde bir iki fırça darbesiyle düzeltme yapmak gerekir mi diye?” (s.69)

8. Bölüm: “Dönüp Gelen Sorular: Güzel miyim?” başlığını taşıyor.

“Güzelliğin ölçüsü eksiklik hissettiren çok az ile gına getiren çok fazla arasında bir yerlerdedir.” (s.77)

9. Bölüm: “Mutlu muyum?” başlığını taşıyor.

“Başka türlü bir mutluluk, mutlu anların anca mutsuz anların da varlığı sayesinde, değer kazandığını idrak etmekle mümkün olur.”  (s.86)

10. Bölüm: “Doygun Bir Hayat Sürüyor muyum?” başlığını taşıyor.

“Tam da birçok zorluk ve başarısızlıkla dolu bir hayat, sahiden yaşıyor olma ve hayatı bütün bereketiyle yaşama duygusunu verebilir insana.” (s.94)

SONUÇ: “Ben’den Ne Olur?” başlığını taşıyor. 

“Paylaşmak ve değiş-tokuş etmek, anlamlı bir şekilde eylemek ve adil, sürdürülebilir ilişkiler önemlidir bu Ben için. Hayatı kolaylaşır, çünkü artık her şeyi kendi başına halletme zorunluluğunun yükünü sırtından atmıştır.” (s.103)

Her bölüm, bir ile altı sayfa arasında değişiyor. Ayrıca bölüm başlarında yine karakalemle çizilmiş, konuyla ilişkili resimler bulunmakta. Bunların değerlendirmesini siz değerli okurlara bırakıyorum.

Yazının başındaki soruların cevaplarını, kitabın içinde tek tek aradım, buldum, okudum ve özümsemeye çalıştım. “Kendimizle dost olmalı mıyız?” sorusunun cevabını artık biliyorum. 

Peki, sizin cevabınız nedir?


Kendiyle Dost Olmak Hayatı Nasıl Kolaylaştırır?, Wilhelm Schmid, İletişim Yayınları, 2023, 2. Baskı.

.