Çocuk ve Gençlik Edebiyatı ve Dostluk

8 Mayıs 2024
Nermin Şenol Kalyoncu

Dostluk, iki kişinin çıkar gözetmeksizin kendi seçimleriyle karşılıklı bağlılık duymaları…

Dostlar; seven sevilen, güvenen güvenilen, iyilik yapan iyilik uman insanlar… Dostlar “biz” der. Ben ve sen yoktur ilişkilerinde. Dost “biz”dir. Biraz da kendimizdir.

Dosta söylenen sevinç iki kat olur, acı yarıya iner, derler. 

Dostluk, karşılıksız verebilme gücüdür. Paylaşımcıdır. Yalnızlığın karşıtı ve ilacıdır. Dostlukta samimiyet önemlidir. Dürüst olmak, alçak gönüllü olmak, örnek almak, dayanışma içinde olmak… 

Çocukluğumda “kan kardeş” olurduk çok sevdiğim, ayrılmadığım arkadaşlarımla. Bu yaşadığımız kültürün bir geleneğiydi. İlk dostum kimdi? Benim ilk dostum elbette annemdi. Beni memesiyle hayata bağlayan kadın. 

Çocuk, anneden sonra en çok gün boyunca yanında olan kişiye bağlanır.  O da bakıcısı olur çoğunlukla, onu yanında ister. Bunun çocuğumuzun ilk dostluk deneyimi olduğunu düşünüyorum. En yakınlarının gözetimi ve kontrolü altında başkalarıyla iletişim kurmaya başlar. 

Çocuğun oyuncakları onun dostudur. Sevimli bir ayı olmazsa olmazlardandır. Onu veren kişi en sevdiğiyse hele. Aile bireylerinin kontrolü altındadır ilişkileri. Birlikte olduğu çocukları,  ebeveynleri seçer. İkinci dostu, belki de en iyi dostu kitaplarıdır. Ne güzel! 

Anaokulu, ilkokul ve ortaokulda da artık ilişkileri kendisi yönetmeye başlar. Ama sıkıştığı zaman da ilk yardım isteyeceği kişiler ebeveynleri olur. Yaşları ilerledikçe arkadaşları da bu kişilerin arasına katılır. Çocuklar büyürler.   

İlkokulda çocukların arkadaş kavramını deneyimlemesi için hep birlikte el ele veririz. Anne ve babalar, yakın akrabalar, öğretmenler, eserleriyle yazarlar, sanatçılar… çocukların kendi ayakları üzerinde durmaları için çalışırız. Sevgi, saygı ve güven duygusu  üzerine kurulmaya başlar ilişkileri. İlk dostluklar bu yaşlarda kurulmaya başlar sanırım.  

Sait Faik,  ilk dostunun bir martı olduğunu söyler. 

Edebiyatın birlikte yaşamak için önemli olduğunu düşünüyorum. Sözlü ve yazılı olarak hayallerimizin, duygu ve düşüncelerimizin paylaşımı önem taşır. Edebiyat, çocuk okurların yaşadığımız dünyaya ve hayaller dünyasına attıkları ilk adımlarında elinden tutar. Heyecan verir, cesaret verir onlara. 

Çocuklar, gençler; genç yaşlı kadınlar ve erkekler… Sanatçılar, hastalar, yoksullar… Hayvanlar, bitkiler… Her şey vardır öykülerde. Kahramanları bizleriz. Bizi bize yaklaştıran öyküler…    

Duyarlık eğitimi için edebiyatın önemi büyüktür. Duyarlık eğitimi;  kendilerini ifade ederken birbirlerini yanlış anlamamalarını, empati becerisi kazanmalarını, sorunları farklı yöntemlerle çözmelerini sağlamak amacıyla verilen eğitimdir, diye tanımlanmıştır. 

Başkalarının yaşadıkları sorunlara önem vermek, onları anlamak, dinlemek, onlarla empati kurabilmek ve çözüm için elinden geleni yapmaya çalışmak açısından duyarlılık eğitimi önemlidir. Edebiyat, insanların çevresinde yaşanan olaylara kayıtsız kalmaması için  vardır. 

İnsan mutluluğuna, insanlara, hayvanlara, aile bireylerine, barışa, iyilik yapmaya, paylaşmaya, emeğe ve çalışmaya, yoksul insanlara, bilime, sanata, doğaya, kişisel özelliklere, dürüst olmaya, özgürlüğe,  kitap okumaya, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, dünya tarihine, çocukluğa karşı duyarlılık kazandırmak… Dostluk kurabilmek, dost olabilmek… Hepsi için vardır edebiyat.

Dostluk bizlerin, tüm insanların doğal bir ihtiyacıdır. İnsan dünyaya gözlerini açtığında başlar bu ihtiyaç. 

Sonuç Olarak
Çocuk ve gençlik  edebiyatı, çocukların gelişimi için önemlidir. Okuduklarının gelişimlerine uygun olması durumunda çocuk, kahramanların duygularını hissedecek, yaşadıklarını deneyimlemiş olacaktır.

Çocuk kitapları önemlidir. Bunlar çocuk öyküsü diye geçilmemeli. Altı üstü bir çocuk öyküsü olmadığını deneyimledim. Alt metin görülebilmeli. Bunun için de deneyimli sanatçıların röportajları, araştırmaları, eserleri çok değerli benim için. Yeni yeni yaygınlaşan okuma ve yazma atölyeleriyle kendimizi ve başkalarını anlamaya çalışmalıyız. Görünenin altını; buzdağının altını görmek için cesaretle soğuk denize atlamak ve bakmak, görmek gerek diye düşünüyorum. Kitapla sohbet edebiliyorsanız, dostlarınızı zihninize davet edebiliyorsanız, eserlerdeki örnekleri kendi öykülerinizle zenginleştirebiliyorsanız, ne mutlu edebiyata. Amacına  ulaşmış  demektir.  

Nevzat Süer Sezgin, İyi ki Varsın Kanka kitabında, “En İyi Dostum” öyküsünde şöyle yazar: “Ancak değerini anlamamın zaman alacağını da vurgulamıştı.”  

Sanırım değerini anlayacak yaşlardayız artık. 

Öyküdeki çocuk kahramanın “Dostluk denir? Dost nedir, kime denir? Neden dostum olmalı? Dostum kim?” diye soruları çoğalır. İşte bunun için var edebiyat. Soru sormak da ayrı bir kültür gerektirir. Edebiyatla kazanılır bu kültür. İyi ki var iyi edebiyat!

.