Gerçekleri Yazmakta Beş Güçlük

2025 İçin Bir Dilek

18 Aralık 2024

SÜLBİYE YILDIRIM

Yaşamadayım karanlık bir çağda.
Doğruyu söylersin, çıkar adın zırdeliye.
Katı yüreklilerin yüzünde kırışıktan eser yok;
Görüyorsan gülen birini şuracıkta,
Haberi yok demek başına gelecekten.
Bu nasıl çağ böyle, bu nasıl çağ!
Ağacı mı anlatacaksın, sakın ha, ağzını açma.
Bu nedir, haksızlığa karşı susmaktan başka.

Bertolt Brecht

Bertolt Brecht’in, “Gelecek Kuşaklara” isimli bu şiiri burada bitmez, uzun, rahatsız edici söylemiyle devam eder.

Brecht, sadece şiirleriyle değil bale, tiyatro ve opera oyunlarıyla, romanları, kuramsal ve düşünsel yazılarıyla kapitalizmin dünyayı mahkûm ettiği karanlık çağın yarattığı yıkımı, insanı ahlaksızlaştıran yapısını sanatının gücüyle gösteren zaman üstü bir düşünce ve sanat insanıdır. Bütün derdi gerçeği tüm çıplaklığıyla gözler önüne sererek, bu karanlık çağa karşı insanı uyarıp uyandırmaktır. Bunun için de en iyi yöntemin gerçekçilik olduğunu iddia eder.

Çünkü sanat, tüm yönleriyle insanın-yaşamın kendisidir. İnsanın dünyayla arasında oluşturduğu köklü ilişkide ihtiyacı olan dengedir. Bireyin bütünle kaynaşmasında vazgeçilmez bir araçtır. Bireysel yalnızlığında kendini güçlü hissetme, yaşadığı olumsuzluklarla baş etme yöntemlerinden biridir. Bundan dolayıdır ki Brecht’e göre,“Bütün sanatlar en yüce sanat olan yaşam sanatına hizmet eder.” Tam da bu yüzden gerçekçilik önemlidir ve eğip bükmeden, dosdoğru, anlaşılır biçimde ifade edilebilmelidir.

Brecht, sanatın yansıttığı yaşamda tarafını açıkça ortaya koyar ve tiyatrosunu, “… ezilenlerin devrimci-politik tiyatrosu,” olarak tanımlar. Yapıtlarında insanı, sınıfsal konumu içindeki gerçekliğiyle anlatır. Doğayı acımasızca sömüren, değer olarak sadece paraya odaklanmış sermaye düzeninin yarattığı karanlık dünyada, gücü elinde tutanların karşısında yer alır. Yapıtlarında, yaşama ve insana ezilenler cephesinden bakar. O yüzden de dili rahatsız edicidir. İrkiltir, tedirgin eder, yetmezmiş gibi düşünmeye zorlar. Bu tedirgin eden dilinin yanında kurgulama biçimi ve karakterlerinin eylemci, etken özellikleri onu çağdaşı olan diğer yazarlardan ayırır. Sömürgen güç karşısında eyleme geçen devrimci, mahkûm edildiği karanlığı yırtmaya azimli, değişimin gücüne inanan karakterlerdir yarattıklarının her biri. Hem çevrelerini hem de kendilerini değiştirme bilincine sahiptirler. Bu bilinçten hareketle yeteneklerini kullanabilme güçlerinin de farkındadırlar. Değiştirme gücü ve iradesi olan karakterleri, insanlığı emek sömürüsünden doğa sömürüsüne karşı, keskin ve ödünsüz karşı duruşa çağırır.

Bertolt Brecht her yerde, her zaman, içinde insanlığının kırıntısını taşıyan herkesi taraf olmaya, kapitalizme karşı savaşa davet eder. Çünkü bugün de tanığız ki yeryüzünde insan eliyle meydana gelen bütün yağma, talan, katliamlarla yaşanmaz kıldığımız dünya, doğayı ve insanı sömürerek var olmaya çalışan endüstriyel dünyanın eseridir.

Katliamları durdurup sömürüsüz, eşitlikçi bir dünyada yaşanılası zamanlar yaratmak için, gerçeklere uyanmak için çaba göstermek, mücadele etmek gerekir. Mücadele yollarından biri de gerçekçi edebiyatımızdır çünkü edebiyat kitleleri etkileme gücü yüksek sanat dalıdır. Yaşamın kendinin temsilidir, iyi ve kötü yönleriyle insanı yansıtır.

İyi bir edebiyat yapıtı, yaşamı gerçekliği içinde yansıttığı için korkutucudur. Çünkü gerçeği öğrenmenin, insanın yaşam içindeki konumlanışında güdüleyici etkisi olur ve onu tavır almaya zorlar. Bu durum egemeni her zaman korkuttuğu için her zaman gerçeği gizemlemeye ve gizlemeye çalışan edebiyatı, sanatı destekler. Bu yüzden gerçekçi yöntemi benimseyen sanatçı çıktığı yolda genellikle yalnızdır. Egemen güç tarafından istenmeyen ilân edilir, cezalandırılır. Bu yüzden gerçekleri yazmak direnç ister.

Brecht; yalana, bilgisizliğe, insanı körelten her türlü yönteme savaş açan, insanlığa gerçekleri ulaştırmayı görev edinen bir sanatçının aşması gereken zorlukları, 1930 yılında, Paris’te Alman yazarları koruma birliğince çıkarılan “Unsere Zeit” (Yaşadığımız Günler) dergisinde basılan “Hakikati Yazmada Beş Güçlük” yazısında dile getirir.

Brecht’e göre bunların başında, sanatçıda gerçeği görebilecek akıl ve muhakeme gücünün olması gelir. Çünkü gerçeğin kavranılamaması karmaşıklığından değil, gerçeğin görülmesini zora koşan engellerdendir. Gerçeklerin örtülüp saklanmasındandır. Bu engelleri aşıp insandaki, dolayısıyla toplumdaki yıkımın gerçek nedenleri bulmak ve onları açıkça gösterebilmek aklı ve muhakeme gücünü kullanmakla olur.

Brecht’e göre gerçeği yazmadaki bir diğer zorluk ise, yazarın gerçeği yazma cesaretini gösterip gösteremeyeceğidir. Çünkü gerçeği gizleyen güçlü taraftır ve açığa çıkarmaya çalışana merhamet göstermez. Merhametsizlere karşı cesaret şarttır. Kapitalizmi “sistem” sözcüğünün arkasına gizlemek, kapitalizme karşı olduğunu yüreklilikle söylemeden faşizme karşı olduğunu söylemek, sözcüklerin örtücü yanını kullanmaktır, kaypak söylemlerle uğraşmaktır ve gerçeği karartmaktır.  

Gerçeği yazmada bir başka güçlükse, yazarın gerçeği elle tutulabilir bir silaha dönüştürebilme ve o silahı kullanabilecek sanatına sahip olması gerekliliğidir. Sanatsal biçimlendirme, sanat dilini kullanabilme, gerçekliğe önem kazandırmanın, felaketlere dikkat çekebilmenin ve onların önlenebilir nedenlerini göstermenin en önemli koşullarından biridir.

Brecht’e göre sanatçı kararlı olmalı, gerçeğin kime yarayacağına karar vererek ona göre seçimini yapmalı, gerçeği yığınlara ulaştırıp yayabilmede becerikli olmalıdır. Hatta beceriyi, “Hakikatin baskı altına alındığı, gizlendiği her dönemde, onu kitlelere ulaştırabilmek için gerekli olan kurnazlıktır (hüner).” diye de vurgular. Yazma becerisi sözcükleri doğru kullanabilme bilincidir, bu bilinç sanatsallığın önemli bir ögesidir.

Özellikle de ideolojilerin bittiğinin, teknolojinin ve bilimin bu kadar ilerleyip herkesin gerçekliğe ulaşabilmesinin kolaylaştığının iddia edildiği, hatta gerçekliğin olmadığını, parçalandığını ısrarla söyleyenlerin köşe başlarını tuttuğu, makinelerin insanın yerini aldığı, üstüne nesnel gerçekliğin yerini duyguların ve inançların işgal ettiği bir “post truht” çağda yeniden gerçekliğin tartışıldığı noktadayız. İklim krizinin kapitalizmin kriziyle sarmaş dolaş olduğu, yaşanmaz bir dünyada, yok oluşa doğru gitmekteyiz.

Yerinden yurdundan edilen insanları, yakılan ormanları, kuruyan nehirleri, kirletilen toprağı yazmak için, hayvanlarla paylaştığımız dünyanın efendisi olmadığımızı anlamak ve anlatmak için gerçekleri yazmaktaki güçlükleri aşma vakti geldi de geçiyor bile. Dilerim 2025 yılı, sanatsal biçimlendirmenin gücüne sığınıp sanat dilini kullanarak gerçekleri yazacağımız bir yıl olsun.  

.