Etekleri Yelde Kız

Kasım 2023
ŞÜKRAN KOZALI

İlk kitabın verdiği heyecan çok güzeldi. Kitabımın yayımlanması, benim de edebiyat dünyasına dahil olmam, kabul görmem anlamı taşıyordu. O zamanlar “etekleri yelde kız” diye anılıyordum.

Lise yıllarımda arkadaşlarımın aşk mektuplarını ben yazardım. Yazıyla aram iyiydi. Ardından ilk aşk ve ilk şiirler… Gizli gizli yazmalar… Ben edebiyat kolu mezunuyum. Edebiyat öğretmeni olmak istiyordum. Sınava girdim, Ege Üniversitesi Edebiyat Bölümünü seçmiştim ancak baktım ki kağıdımda “Matematik-Fizik-Kimya” yazıyor. Bizim dönemimizde liseyi başarıyla bitiren öğrencilerin öğrenimlerini nasıl sürdüreceklerine, nereye gideceklerine öğretmenler kurulu karar verirdi. Anlaşılan o ki benim fen bölümünde öğrenimimi sürdürmemi uygun görmüşler. Başarılı bir öğrenciydim. Ağlamaya başladım. Sınavda görevli öğretmen niye ağladığımı sorunca söyledim ona “Ben edebiyat öğretmeni olmak istiyorum.” diye. Beni başmuavinin yanına götürdü. Başmuavinimiz Burhan Bey beni azarladı. “Git! İlerde bana dua edeceksin.” dedi. Sınavı Türkiye yirmi beşincisi olarak kazandım. Sonrasında edebiyatla matematiği birlikte yürütmeyi sevdim.

Evlendim. Eşim de öyküler yazıyordu. Onun öykülerinin düzeltisini yapıyordum. Beni edebiyat çevresine soktu. Yazma konusunda kendime güven duymaya başladım. O sırada İzzet Kılıçlı Yazıt dergisini çıkarıyordu. Lütfiye Aydın’ın yönlendirmesiyle onların arasına girdim. Bana dergide bir sayfa ayırdılar. Varlık dergisinde yazılarım yayımlanmaya başladı. Enver Ercan beni yüreklendirdi. 

Yayımlanan ilk kitabım Etekleri Yelde Kız (1988) adını verdiğim şiir kitabımdı. 1988’de Hacan Yayınları’ndan çıkmıştı. Kolumdaki yedi bileziği vererek kitabımı bastırmıştım. Bileziklerimin gitmesine çok üzülmemiş, şiirlerimin basılmasına çok sevinmiştim. İlk kitabın verdiği heyecan çok güzeldi. Kitabımın yayımlanması, benim de edebiyat dünyasına dahil olmam, kabul görmem anlamı taşıyordu. O zamanlar “etekleri yelde kız” diye anılıyordum. İlk şiirlerim toplumcu çizgideydi. Sonrasında ucu daha açık eserlere doğru kaydım. Mesleğimin de etkisiyle matematiğin şiirsel bir ders olduğunu, şiirin de matematiksel bir yapıya sahip olduğunu düşünüyordum. Matematik bilmeyen şiir yazmasın diyordum. Roman yazmaya başlayınca bu düşünceme roman yazmak isteyen kişinin de matematik bilmek zorunda olduğunu ekledim. Tarık Günersel anlatmıştı, ben ondan duymuştum. Fazıl Hüsnü Dağlarca, yetmiş yaşında modern matematik öğrenmeye başlamış. Modern matematiği öğrenmekle iyi şiir yazmak arasında kurduğum bağı, Dağlarca da desteklemiş oluyordu. Bu, hoşuma gitmişti.

Şiir kitabımın ardından  bir iki küçük kitapçığım (Üçgen, Egeye Akan Irmak) çıktı. İlk romanımı (Eğreti Gelinler) yazmaya başlayınca beni farklı bir heyecan sardı. Öncesinde yayımlanan eserlerimin içindeki bütün konuları Eğreti Gelinler’e aldım. Onları yok saymıyorum elbette. Bu, mümkün değil. Benim şöyle bir özelliğim var: Romanlarım birbirlerine ekleniyor. Son olarak Güllerin Terbiyecisi adlı kitabım yayınlandı. Yazmayı çok seviyorum. Beni okuyanları sevgiyle kucaklıyorum. 

.