18 Ağustos 2024
SATI ULUSOY

Erendiz Atasü öğretmen bir anne ve babanın kızı olarak 1947’de Ankara’da doğdu. Annesi Rumeli, babası Trabzonludur. Ankara Koleji ve Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesinde okudu. Öğretim üyesi olarak çalıştığı aynı fakülteden farmakognozi profesörü olarak 1997’de emekli oldu.
Yazma yeteneğini geç keşfetti. Yazı hayatına kadınlarla ilgili feminist bakış açısıyla kaleme aldığı öykülerle başladı.
İlk öyküsü 1981 yılında, “Sanat Edebiyat 81” dergisinde yayımlanan “Balkon Saati”dir. Yazar, ilk öykülerinin yazınsal bir iddia taşımadığını belirtir. Bu öykülerde sadece dilin yalın ve akıcı olmasına özen gösterdiğinin altını çizer.
Atasü’nün eserlerini konu bakımından, kadınların öznel tarihi, Cumhuriyet devrimlerinin kadın gözüyle irdelenmesi, kadın erkek ilişkilerinin ve kadın cinselliğinin kadınlar tarafından kavramlaştırılması gibi başlıklar altında toplayabiliriz. Ayrıca eserleri, dil ve imge örgüleri bakımından da çeşitli edebiyatçılar tarafından dikkat çekici bulunarak incelenmiştir. Yazarın, on bir öykü kitabı, sekiz romanı ve dokuz deneme kitabı bulunmaktadır. Denemeleri, kadın özgürlüğü, kadın mücadelesi, laik toplum düzeni, Cumhuriyet devrimleri gibi başlıklar altında toplanabilir. Deneme ve makaleleri pek çok dergi ve gazetede yayımlanmıştır. Bazı yapıtları çeşitli dünya dillerine çevrilmiştir.
Yazar, kadınlık bilinciyle kurguladığı öykülerinde sınıf farkını ve cinsiyet ayrımını derinlemesine sorgulamaktadır. Atasü, özellikle kentli orta sınıf aydın kadının “sevgili, eş, anne” rolleri nedeniyle yaşadığı sıkıntıları, çelişkileri ve iç çatışmalarını eserlerinde işlemiştir. Ayrıca kurguların arasına yaşamdan aldığı gerçekleri ustalıkla yerleştiren bir yazardır.
Onun eserlerini ve edebi kişiliğini daha yakından tanımak için, Güneş Sönmez İşçi’nin yayına hazırladığı Erendiz Atasü Edebiyatı adlı esere göz atmak gerekir. Bu eserin 66. sayfasında belirtildiği üzere, kadın kahramanların ortak noktaları oldukça fazladır; bunları, orta sınıf bir aile geçmişi, bedenini ve aşkı tanımaya çalışan bir gençlik, bu sürece paralel sol devrimci hareket içinde yer alış, hayal kırıklıklarıyla biten aşklar, bel bağlanan devrimci hareketin çöküşü, insanlara ve ülkeye güvensizlik başlıkları altında toplamak mümkündür.
Sönmez İşçi’nin tanımıyla Atasü’nün kadınları; yaşantılarına bir anlam bir biçim verme, belki de yaşama tutunabilecekleri değerler arama çabasındadır. Onun, Kadınlar da Vardır, Gençliğin O Yakıcı Mevsimi, Bir Yazdönümü Rüyası eserlerinde kadın bedenine ait çeşitli deneyimlerin, konuyla ilgili söylemlerin nasıl bir kırılma yarattığını gözler önüne sermektedir. Atasü’nün üzerinde durduğu bir başka konu da kadın bedenine çok zekice vurulmuş bir pranga olan bekaret meselesidir. Kadınların bedenleri üzerinde ataerkil kontrol namus ve utanç kavramlarıyla yeniden üretilir. Romanlarında şehir söz konusu olunca kamusal alan devreye girer. Buradaki bakış açısı bütünüyle erildir. Bu alanlarda kadınlar neredeyse görünmez sayılır, dışlanır. Sanılanın aksine şehir hayatında kadını kısıtlayan yok sayan bir anlayış hakimdir. Şehirlerin inşası, mekanların düzenlenişi, mimarisi eril bakış açısını yansıtır.
“Bir Yaşdönümü Rüyası” romanında Ankara’nın Tunalı Hilmi, Papazın Bağı gibi çeşitli mekanları çıkar karşımıza. Kadın ve şehir ilişkisini en güzel yansıtan eseri; Güneş Saygılı’nın Gerçek Yaşamı adlı romanıdır. Burada kullandığı “suskun şehir” söyleminde olduğu gibi.
Eserlerinde altı çizilen başka bir konu da kadın doğa ilişkisidir. Boşanan çiftlerden sadece kadının yeni bir çevre kurmaya zorlanması hususunu sıkça sorgular yazar. Gençliğin O Yakıcı Mevsimi romanının kahramanı, Ayşe Aysu’ya göre kadın “kendini yeniden var edebilmek için, yeni toprak bulmak zorunda kalan bir ağaç” gibidir. Kökleri için farklı bir kimyaya ve taze soluğa ihtiyaç duyduğunu belirten kadın özne, aslında kendi özgürlük arayışını doğayla bütünleşerek ifade eder.

Oysa herkes öldürür sevdiğini
Kulak verin bu dediklerime
Kimi bir bakışı ile yapar bunu
Kimi dalkavukça sözler ile
Kimi bir bakışıyla yapar bunu
Kimi dalkavukça sözlerle
Korkaklar öpücük ile öldürür
Yürekliler kılıç darbeleriyle
…
Oscar Wilde
Adını Oscar Wilde’nin bir dizesinden alan Herkes Sevdiğini Öldürür Erendiz Atasü’nün okurlarla buluşan son kitabı. Öykülerdeki konu ve karakterler, yer ve zaman açısından birbirleriyle bağlantılı olmadığı halde ortak bir izlekte buluşmaktadır. Öyküler üç ana başlık altında toplanıyor: Çocukluk ve Yaşlılık, Zehirli İlişkiler, Sanat.
İlk bölümdeki “Sudaki Ayna” adlı öyküde, yaşlı bir kadın yaşadığı konakla arasında bir özdeşlik kurarak geçmişi ve bugünü sorguluyor. “On Yılda Bir” adlı öyküde ise sevdiği adamı on yıl sonra gören bir kadının yaşadığı hayal kırıklıklarına şahit oluyoruz. “Üçüncü İçtenlik An’ı” öyküsünde yazar, Ermeni Türk dostluğunu işlerken iyinin her yerde iyi olduğunu vurguluyor.
İkinci bölümdeki “İstenmeyen Adam” öyküsünde yeni atanan bir valinin çevreyle olan sorunları ile evde eşiyle yaşadığı sorunlar arasında bir bağ kuruyor yazar. “Ölümü Yaşamak” öyküsünde kadın ve erkeğin kendi iç dünyasındaki çatışmaları çözemediği için kendi dünyalarında yalnız kalmalarına ve bu durumun ufak bir tartışma sırasında nasıl alevlendiğine tanık oluyoruz.
Son bölümdeki “Diva” adlı öyküde karısı ünlü bir diva olan bir adamın kendini gönüllü olarak karısına adayışı anlatılıyor.
Kitaptan bir alıntıyla sonlandırıyorum yazımı:
“Yaralarımız en kıymetli hazinemizdir, hayatın bizi yere çaldığının ama yenemediğinin nişanıdır onlar, onur madalyalarımızdır.”
.
Kaynakça
Günseli Sönmez İşçi, Erendiz Atasü Edebiyatı Can Yayınları, İstanbul 2014.
Gamze Akdemir, Erendiz Atasü’yle Hayatın En Mutlu An’ı Üzerine, Cumhuriyet Kitap, 20101, Sayı: 1060.
Feridun Andaç, Edebiyatımızın Kadınları, Dünya Yayıncılık, İstanbul 2004.
Sevgi Arpa, Gençliğin O yakıcı Mevsiminde Bir Özne Olarak Kadın, Yüksek Lisans Tezi, Nevşehir Üniversitesi, 2012.
İhsan Işık, Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi, 1. Cilt, Elvan Yayınları, İstanbul 2006.
.