17 Eylül 2024
Taylan Özgür Köşker
“Çocuk okuru olmayan toplumun yetişkin okuru olmaz.”
Muzaffer İzgü
Ziya Gökalp çocukluğu “hayatın en tatlı çağı” olarak görür.
Kızı Seniha Hanım’a yazdığı mektubunda “Hayatın en tatlı çağı çocukluktur. Bu devirde dinlenilen peri masalları, en güzel romanlardan daha coşkuludur. Bugün ruhumun içi bir çocuk bahçesi olmuştur,” der.
İnsanı konu alma ve onu her yönüyle iyiye götürme çabası bakımından edebiyatla eğitim arasında sıkı bir yakınlık vardır. Bu iki alan, kişinin kendini tanımasını, sürekli olarak iyiyi ve güzeli aramasını, daha uyumlu yaşamasını amaçlar. İnsanlığa saygıyı, yurt ve ulus sevgisini, kişilik ve bağımsızlık onurunu gönüllerde yerleştirmeye çalışır. Bütün bunları bir güzel sanat olan edebiyat ise estetik yolla sağlar.
Sanat ve edebiyat da insanın kendi özelliklerini bilmesi yolunda önemli hizmetlerde bulunur. Amaç, öğrencilere yaşantı zenginliği kazandırmaktır. Sağlıklı bir kişilik gelişimine ve iyi birer gözlemci olabilmelerine katkıda bulunmaktır. Çünkü edebiyat ürünü insanın kendisiyle, başka insanlarla, doğal ve toplumsal çevresiyle çatışmasını, sorunlarını yansıtır.
İnsan her şeyden önce düşünen bir varlıktır. Düşünme, yorumlama ve yaratıcılık özelliği, onu öteki canlılardan ayırır. Gerçekten insanı hayvandan ayıran ana özellik, güzellik yaratma ve güzellik aramadır. İnsanın yaratıcı gücünden doğan en önemli ürünlerden biri de edebiyattır.
Sanat, insanlık niteliklerini yüceltmek için güçlü bir araçtır. Kalpten kalbe giden en sıcak, en dolaysız ve en sağlıklı yoldur. Sanatçı, duyarlığı, düşünüşü, yorumlayışı ile dikkati çeker, öteki insanlardan ayrılır. Çünkü o, toplumun ve yurdunun insanlarının özlemlerini, ihtiyaçlarını en iyi duyan ve sezen kişidir.
Sanat eserinin asıl amacı yaşamı kolaylaştırmaktır. Yaşamı yalnızca teknolojik araçlar kolaylaştırmaz. İnsanları iyiye, güzele, doğruya yöneltme, güzellik duygusunu geliştirme ve toplumun ilerlemesi yolunda hizmet etme, sanatın temel işlevleri arasında yer alır.
Çocuk, okumayı yalnızca ders kitaplarını okumak için öğrenmez. Okumak onun için yaşam boyu kullanacağı bir ustalığı elde etmektir. İşte çocuk, yaşamının bu önemli aşamasında en büyük yardımı ders kitaplarından değil, çocuk kitaplarından görür. Dolayısıyla da çocuk kitaplarıyla okulun, özellikle okumanın öğrenildiği ilkokul birinci sınıfta iç içe algılanması doğaldır.
Eğitim döneminin yalnızca ders kitaplarıyla değil, edebi kitaplarla da zenginleştirilmesi, çocuklarımızın derslerinin yanı sıra başka kitaplar okumaya yöneltilmesi onları derslerinden uzaklaştıran, okul başarılarına köstek olan etkinlik değil, tersine, derslerinde daha nesnel, daha kavrayışlı, sonuçta daha başarılı olmalarını sağlayacak bir etkinliktir.
Çocuk üzerinde en etkili bireyler anne, baba ve öğretmenlerdir. Bu kişiler öncelikle kendi beğeni ölçülerini dikkate almak zorundalar. Ama özen gösterilmesi gereken konu şudur: Eğer okumayı gerçekten sevdirmek istiyorsak, onlara sevilebilecekleri kitapları okutmalıyız. Kötü bir dille yazılmış, hiç eğlenceli yanı olmayan (yani güldürmeyen, hüzünlendirmeyen, heyecanlandırmayan, meraklandırmayan) yalnızca bayat öğütler veren kitaplarla okuma zevki aşılayamayız.
Okuma kültürü, bireylerin edinmesi gereken kazanımlar bütünüdür. Yazılı kültür ürünlerinin dünyasıyla tanışmış, bu dünyanın kendisine sunduğu iletileri paylaşma, sınama, sorgulama yeterliğine ulaşmış, bunların sunduğu olanaklarla yaşamayı alışkanlık haline getirmiş bireylerin edinmiş olduğu kültürdür. Okuma kültürü edinmiş kişilere, yazılı kültürle dost olmuş bireyler de diyebiliriz. Bu, demokratik toplumların gereksinim duyduğu düşünen-duyarlı bireylerin kazanması gereken en temel becerilerden biridir.
Edebiyat, dille oluşturulan bir sanattır. Her dilin en yetkin kullanımı kendini edebiyatta gösterir. Şiir, roman, öykü gibi bir sanatçının sezme ve duyma gücünü somutlayan bu yaratılar, yaratıldığı dilin anlatım güzelliğini de yansıtır. Yazınsal metinlerin okunması, kişiyi yaşam ve insan gerçekliği ile buluşturur. Bireyin duygu ve düşünce evrenini geliştirir. Anadili yetkinleşmiş bireyler, onu etkili bir düşünme, öğrenme ve iletişim aracı olarak kullanabilir.
Edebiyat, doğası gereği, insan ve yaşam gerçekliğinin sanatçı duyarlığı ile kurgulanmış örneklerini yansıtır. İnsana, yaşamı ve insan gerçekliğini anlatmaya çalışan, sanatçı sezileriyle örülmüş öznel bir gerçeklik sunar. Bu gerçeklikte, okura insanoğlunun tüm serüvenleri aktarılır.
Sanat; sürekli yenilenen, çeşitlenen, değişen yaşamı anlamaya çalışan bir çabadır. Hızla değişen bir çizgide yaşanılanları sözcüklerle, resimle, yontuyla var etmeye, yaşatmaya dönük bir çabadır. Sanatsal etkileşim, yaşamın anlaşılmasını temel ilke edinmiş bir süreç olarak değerlendirilir. Çocukların, bu etkileşimi küçük yaşlarda tanıyabilmesi ve yaşayabilmesi için dil ve çizgi ustalarıyla buluşturulması, sanatçıların da bu temelde yapıtlar ortaya koyması gerekir.
Kitaplar, çocuğun gelişim sürecini etkileyen estetik bir işlevi yerine getirirler. En yalın söyleyişle erken dönemden başlayarak çocukları sanatçı duyarlığı ile tanıştıran görsel ve dilsel uyaranlardır. Çocuklara renk ve çizginin estetik dilinin, anadilinin anlatım güzelliğinin sezdirilmesi kitap denilen aracın onların yaşam alanına sokulmasıyla olanaklıdır. Bu süreç, bilinçli çabalarla kitap-çocuk etkileşimine dönüşmelidir.
Kitaplar, estetik niteliklerine koşut olarak çocukların gelişimini etkileyen bir sorumluluk üstlenir. Onlara yaşam ve insan gerçekliğinin sezdirilmesi, kitapların en önemli yazınsal-eğitsel işlevidir.
“Okumak uçmak gibidir” diyor Willi Fahrmann. Bu yaklaşım biçimi aslında okumanın, insana kuşlar gibi özgür olma duygusunu kazandırdığını, okuyarak dünyaya ve insanlara farklı bir bilinçle bakılabildiği gerçeğini belirtmektedir.
Çocuk kitaplarının en önemli görevi yetişmekte olan neslin yazına, okumaya ve kitaplara ilgi duymasını sağlamaktır. Yani çocuk yazını, çocuğa okuma eğitimi veren bir araçtır.
Küçük yaşlarda kitapla tanışma çocuğun gelecekteki tüm yıllarını olumlu yönde etkiler. Kitabın eğlence ve bilgi kaynağı olduğunu bu yaşlarda öğrenen çocuk, bu sevgisini yetişkinliğe de taşıyabilir.
Bir çocuğun kendisine anlatılan bir öyküyü, bir masalı sanatçı duyarlığı ile hazırlanmış resimlerine bakarak dinlemesi, onu çok uyaranlı öğrenme sürecinin içine çeker. İşttiklerinin görsel uyaranlarla desteklenmiş olması, olay kurgusunun çocuğun belleğinde anlam kazanmasını sağlar.
.
KAYNAKÇA
Prof. Dr. Cahit Kavcar, Edebiyat ve Eğitim, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Yayınları, Ankara, 1994.
Prof. Dr. Sedat Sever, Çocuk Edebiyatı ve Okuma Kültürü, Tudem Yayınları, İzmir, Şubat 2015.
Prof. Dr. Selahattin Dilidüzgün, Çağdaş Çocuk Yazını, Tudem Yayınları, İzmir, Haziran, 2018.
Editör: Dr. Öğr. Üyesi Erkan Çer, Çocuk ve Kitap, Eğiten Kitap, Ankara 2018.