Bozkır Masallarının Gölgesinde

25 Mayıs 2023

HATİCE ACAR YILDIRIM

Bozkır sözcüğünün Cengiz Aytmatova yakıştığı ve onunla özdeşleştiği kadar birbiri ile özdeşleşmiş başka bir sözcük ve yazar var mıdır diye düşünürüm hep.”

Bozkır Masallarının Gölgesinde’yi  yazarın sosyal medya hesaplarındaki paylaşımında gördüm. Daha ilk sözcüğü okuduğumda Cengiz Aytmatov’u hatırladım, devamına baktığımda da Cengiz Aytmatov üzerine yazılmış bir biyografik anlatım olduğunu gördüm. İkisi de (Kevser Ruhi ve Cengiz Aytmatov) severek okuduğum yazarlardandır. Sevdiği bir yazarı başka bir yazarın kaleminde görmek, bir okur için satır satır bir mutluluk… 

Cengiz Aytmatov’u yazar olarak tanımayanlar olabilir ancak Türk sinemasının o güzel filmi Selvi Boylum Al Yazmalım’ı birçoğumuz biliyoruzdur. Filme konu olan  öyküyü Kırmızı Eşarp adıyla Cengiz Aytmatov yazmıştır. Selvi Boylum Al Yazmalım deyince Türkan Şoray ve Kadir İnanır canlanır filmi izleyenin gözünde. Kitaplarını okuduktan sonra ise Cengiz Aytmatov deyince uçsuz bucaksız bozkır canlanır okuyanın gözünde. Bir de Yaşar Kemal’i hatırlar insan sık sık, ince dantel gibi işlenen betimlemelerinde.

Bozkır sözcüğünün Cengiz Aytmatov’a yakıştığı ve onunla özdeşleştiği kadar birbiri ile özdeşleşmiş başka bir sözcük ve yazar var mıdır diye düşünürüm hep. Yazar Kevser Ruhi de böyle düşünmüş olmalı. Kitap adının ilk kelimesiyle daha kitabın kapağı açılmadan okuru Cemile’ye, Gülsarı’ya, Gün Olur Asra Bedel’e doğru bir yolculuğa çıkaracağını hissettiriyor.

Kevser Ruhi öykü yazar. İyi de yazar. Biyografi anlatımı onun için yeni bir yöntem. Kendi de diyor, “Yazdım ama değişik bir şey oldu, diğer yazdıklarım gibi değil.” Sade ve duru bir dille anlatmış Cengiz Aytmatov’u. Sohbet eder gibi akıcı, okuru zinde tutan bir ritimle. Bozkırların yazarının yaşamındaki kilometre taşlarında Kevser Ruhi’nin öykü kalemi hissediliyor.

Kitapta Cengiz Aytmatov’un doğumundan ölümüne anlatılan yaşam yolcuğuna paralel olarak acı bir ayrılık anı ile bir ömür süren umutlu bir bekleyişin öyküsü anlatılıyor. Bir başka köşeye Töreku’nun öyküsü saklanmış. Kitabın sonuna geldiğinizde, Cengiz Aytmatov kitaplarının bu yaşam öyküsünden damıtılmış oluğunu anlıyorsunuz. Yaşam öyküsünün her bir kilometre taşı sizi bir başka Aytmatov kitabına götürüyor. 

Bozkır sözcüğünün Cengiz Aytmatov’a yakıştığı ve onunla özdeşleştiği kadar birbiri ile özdeşleşmiş başka bir sözcük ve yazar var mıdır acaba diye düşündüğüm gibi Bozkır Masallarının Gölgesinde aklı kitabı okuduktan sonra da Kevser Ruhi’yi düşünür oldum. 

Nasıl ki Cengiz Aytmatov bozkırların yazarı, bence Kevser Ruhi de ayrılık anlarının yazarı. Ayrılık anını o kadar etkili anlatıyor ki o an ölüm gelse insan bu kadar etkilenmez.

Ayrılık kararını ve veda anını vurucu bir şekilde anlatan başka bir yazarla karşılaştım mı diye düşünüyorum. Ayrılma kararını veren ve vedalaşan kişiler, Kevser Ruhi’nin anlatımıyla karşılaşsa kendi ayrılıklarına değil de bu anlatının sanatsal büyüsüyle okuduklarına üzülürler herhalde. 

Kevser Ruhi’nin Saçları Deli Çoruh adlı kitabını okumuştum ilk olarak. Kitabın ilk öyküsü “Orman Sustu” da yine böyle sanatsal, vurucu bir ayrılık kararı süreci ve veda anı ile başlar.  O öykünün vurucu sahnesi ile adı aklıma mıh gibi kazındı Kevser Ruhi’nin. Bozkır Masallarının Gölgesinde anlattığı veda sahnesi ile de koca bir şehri, Moskova’yı, susturuyor. O umutlu bekleyiş öyküsünün sonunda da bütün bir dünyayı susturuyor. 

Soluksuz okuduğum kitabın sonuna geldiğimde ise iki yazar, iki öykü diyorum kendimce. Hem Kevser Ruhi hem Cengiz Aytmatov… Hem Cengiz Aytmatov’un hikayesi, hem de bende kalan kitabın ve yazarların hikayesi…

Kitabın son satırını da okuyup kapağını kapadığımda Kevser Ruhi’yi düşünüyorum. Öykü yazmaya alışkın bir yazarken biyografik anlatıyı farklı oldu diye nitelendiriyor. Keyifli bir okuma sunan bir eser ortaya koyduğunu ona nasıl anlatmalı?

Kitabın son satırını da okuyup kapağını kapadığımda, Bozkır Masallarının Gölgesinde’yi düşünüyorum. Sanki bir Cengiz Aytmatov romanı okur gibi… Aytmatov’un mekanları, Aytmatov’un kişileri, Aytmatov’un zamanı… anlatı ile yaşam iç içe. Anlatan kim, yaşayan kim?

Kitabın son satırını da okuyup kapağını kapadığımda ayrılığı, ayrılığın nerede başladığını düşünüyorum. Trenin yola çıktığı istasyonda mı başladı yoksa yolculuğun bittiği istasyonda mı? Götüren yollar geri de getirir mi? Ve sonunda tarih ne yazarsa yazsın, bize kalan kalpte kalanlar oluyor.