Bizim Yasalarımız

11 Ekim 2024

AFŞAR TİMUÇİN

“İnsan doğallığından kaçmamalı, üstelik sevmeli doğallığını, değişmez yanlarını, değişmemesi gereken yanlarını tanımalı. Bilimle tanımalı, sanatla tanımalı, dışa açılarak tanımalı.”

Doğanın nasıl değişmez yasaları varsa insanın da öyle değişmez yasaları var. İnsanın değişebilen yasaları da var, değişmesi gereken yasaları da. Ne diyordu şairimiz: “Beşerin böyle dalâletleri var. Putunu kendi yapar, kendi tapar.” Nereden öğrenmiştir puta tapmayı? Doğadan mı? Doğa kötü şey öğretmez ki insana. Belki de onun putçuluğu, doğa karşısındaki yanlış bir tutumundan çıkmıştır, doğaya bir yanlış bakışından. Yasalaştırdığı bu yanını değiştirecek mi insan, değiştirebilecek mi? Bilinmez. Şimdilik pek seviyor putları. Bir putu yıkıyorsa yerine bir başka putu koymak içindir. 

İnsan şuradan buradan edindiği bu takma yanlarını attıkça insan oluyor. Yanlışlar yasa gibi yerleşmemeli insan dünyasına. İnsanın bir de istese de istemese de atamayacağı yanları var. Doğal yanları. Bu yanlarını atsa, insandan başka her şeye benzer, kötünün kötüsü bir yaratık olur çıkar. İnsan doğallığından kaçmamalı, üstelik sevmeli doğallığını, değişmez yanlarını, değişmemesi gereken yanlarını tanımalı. Bilimle tanımalı, sanatla tanımalı, dışa açılarak tanımalı. “Kendini bil!” diye kendine seslenen insan “Anılarını unutma!” demek istemiyor. “Zorunlu olduğun yasaları öğren,” demek istiyor. Ama biz, o yapma yanımızı, uydurma yanımızı seviyoruz daha çok; doğal yanımızla, doğru yanımızla pek işimiz yok bizim. Doğal yanımız zor yanımız çünkü, eklenti yanımız da kolay yanımız. Biz böyleyiz, doğallığımıza değil, putumuza taparız. Sanki bizim zorunlu olduğumuz yasalarımız yok, sanki biz istediğimiz yöne sürükleyebiliriz varlığımızı. 

Doğallığımıza yan çizince daha mı iyi oluyoruz? Ne gezer! Bin türlü dert yığılıyor o yüzden başımıza. Eniştesiyle yatan, eniştesinden gebe kalan, bu yüzden ablasından dayağı yiyen, en sonunda önüne gelene kurşun yağdıran bir kadına siz siz olun “Neden yaptın bunları?” demeyin. Cevabı hazır: “Kaderim kötüymüş.” Kaderin eğer kendini bilmemense o kötü sözüyle anlatılamayacak kadar nefretlik bir şey! Bu kadın, insan dünyasının değişmez bir yasasından habersizdi. O yasa şu: Bir toplumun herhangi bir yasasını değiştirebilirsin ama ona yan çizemezsin.

Bunun gibi birçok yasayı görmezden geliyoruz biz. Nedir bu yasalar, bu değişmez şeyler? Nedir bu bize egemen olan gerçeklikler? Sevgi benimsetilmez, yaratılır Bu, bir yasa. Güvenliğin azaldığı yerde korku ve karmaşa koyulur. Bu da bir yasa. Özgürlük düşüncede doğar, eylemde gerçekleşir. Bu da bir başka yasa. Saymakla biter mi? İşimiz gücümüz bu yasaları bulup çıkarmak olmalı. Ancak, ancak öyle tanıyabiliriz kendimizi. Bizler ancak doğallığımız üzerine anlaşabiliriz. Biri çıkacaktır, hayır diyecektir, nasıl benimsetilmezmiş sevgi, öyle bir benimsetilir ki gelecektir bana, beni sevmek zorundasın diyecektir. Elinde silahı varsa, bir köşe başında kıstırdaysa beni gece karanlığında, hayır diyebilir miyim hiç? Bir doğal yasayı yoksadınız mı bir başka doğal yasa, o doğal yasa adına size er geç hesap sorar. “Sevgi benimsetilmez ancak yaratılır” doğal yasasını yok sayarsanız sizi örneğin “Her zorlama sevgi kin tohumları eker” gibi daha kesin ve daha acımasız bir yasa sorguya çeker. Kısacası doğallığımızdan kaçamayız, doğal yanımızın etkisini silemeyiz çünkü bizler melek falan değiliz, tanrı falan değiliz. Bizler düpedüz doğal yaratıklarız. Dünyamız bağrında doğup geliştiğimiz kesin doğa yasalarıyla, katı doğa düzeniyle şartlanmıştır. Yan çizeceğimiz her doğallık başımıza iş açar. Bu kesinlik doğada apaçık göründüğü gibi bizim doğayla ilişkilerimizde de apaçık görünür, insan dünyamızda apaçık görünmüyorsa bizim kendimize bakmayı bilmememizdendir. Buzu sıcakta bırakırsak erir. Alkol karaciğeri bozar. Uçan kuşlar bize gidişleri, uzakları hatırlatır. Bunları biliyoruz da her sabrın bir sınırı olduğunu neden bilmiyoruz? 

İnsan dünyasının doğal yasalarını bazen biliyoruz da bilmezden geliyoruz. Şair keşke şu anlamda bir şeyler söyleseydi: “Beşerin böyle dalâletleri var. Kendini görmemek  için gözlerini yumar.” Bu yanımız, bilinçsiz yanımızdan daha beter bir yanımız. Ama doğallığını az buçuk görebilen biri, kendini görmezden gelmenin ne kötü şeylere kapı açacağını bilmez mi? Çoğumuz doğal yanımızdan kaçabiliriz sanıyoruz. Evet diyoruz, bu durumda herkes hallaç pamuğu gibi atılmıştır  ama ben kurnazım, bir yolunu bulur sıyrılırım. Doğanın beyinsizlere dayandığını ama kurnazlara bir türlü dayanamadığını, bütün kurnazların defterini dürdüğünü biliyoruz. Doğadan kaçılmıyor. Ölümü engellediğiniz gün, zorla güzellik olmaz yasasını da engellersiniz. Güneşi portakal diye soyup yediğiniz gün, güvenlik duygusunu kaldırır, yerine korkusuzluğu getirirsiniz. Ama bugün doğa sizi aşıyor ve tersliklerinizi bağışlamıyor. Şunu öğretmek istiyor size: Temel değişmez yasalarımızda birleştiğimiz gün,  insan olarak bir anlamımız var.

.

Kaynak: Soyut Aylık Edebiyat Dergisi, Nisan 1973, Sayı 57, sayfa 2-4. 

.