28 Aralık 2024
HATİCE EROĞLU AKDOĞAN

Kendimce “yerde ararken gökte buldum” gibi bir şey gerçekleşti. Geçen yaz oğlumun yaşadığı Kanada’nın Toronto kentine hasret giderme amaçlı bir seyahat gerçekleştirdim. Her gün yeni bir gündem, her an yeni uyarıcılarla yüz yüze gelinen Türkiye’den çok uzakta, okyanus ötesinde sakin bir ülkeye varmıştım. Oğlum ve hafta tatillerinde birlikte hareket ettiği arkadaşları, canım sıkılmasın diye her fırsatta beni gezmeye götürmeye çalıştı. Niagara Şelalesi dahil harika doğal güzelliği olan birçok yer gezmiş, dünyanın her yerinden Kanada’ya göç etmiş insanların oluşturduğu farklı kültürel unsurlara tanık olmuştum. Tam da o günlerde benim için güzel bir tesadüf diyebileceğim Sevda Yüksel’in “Montreal’de Yaz Tatili” adlı bir kitabı çıkmasın mı!?
Bizimkiler, Toronto’dan Montreal’e de gidip gezmekten bahsetseler de doğrusu “o kadar uzağa gidemem, burayı gezdim de orası mı kaldı” diyerek bu öneriye yüz vermemiştim. Ama Montreal, bana gücenmişçesine kitap olarak bir kuş misali gelip avucuma konuverdi.
Herkes bilir; yetişkin olarak kimler çocuk kitabı okumaz ki… Kendi adıma çocukluğumda kitap varlığı açısından çorak bir çevrede yaşadım. Bu yüzden o dönemden kaynaklanan boşluğu doldurmak istercesine elime geçen çocuk kitaplarını otobüste, trende, beklemeyi gerektiren kuyruklarda ayakta da olsa eğlenceli bir ruh hali içinde okurum. Hele ki çocuk ya da yetişkin kitaplarının içinde merak duygusu ve heyecansal bağlanımı yüksek gezi kitaplarını hiç affetmem! Montreal’de Yaz Tatili de, Toronto’da gördüklerimi anlamlandırmak, hiç görmediklerim üzerine bilgi edinmek, Montreal’le Toronto arasındaki tarihi, doğal ve kültürel benzerlikleri fark etmek ve ayrıca bildiklerimi pekiştirmek açısından çok iyi bir yapıt oldu.
Kitapta anlatım, Candan ve on iki yaşındaki kızı Defne’nin İstanbul’dan hareketle vardıkları Montreal’de, Candan’ın üniversite yıllarından arkadaşı Burcu’nun evine misafir olmasıyla başlar. Bundan sonra Candan ve Burcu’nun, yer yer Defne’nin de görüşünü alarak oluşturdukları tatil programı Montreal’de Yaz Tatili’nin baştan sona akışını belirler.
Montreal’de Yaz Tatili, bir ilk gençlik kitabı olduğu kadar, kitap okuma alışkanlığını daha erken yaşta edinmiş küçük yaş grubu çocuklar ve yetişkinler açısından da zevkle okunabilecek, anlatımı duru, akıcı bir kitaptır.
Montreal’de gezi programı Defne’nin annesi ve Candan’ın arkadaşı Burcu’nun kontrolü altında başlayıp ilerlese de gezilen görülen yerleri, tarihi bağlamıyla edinilen bilgileri, Defne’nin yaklaşımı çerçevesinde, sorduğu sorular, aldığı yanıtlarla öğrenmiş oluruz. Yani gezinin izlencesi Defne üzerinden sağlanır ki bu da ilk gençlik yazını açısından oldukça yerinde bir tutumdur. Aynı şey soru sorma şekli ve soruların basamakları açısından da geçerlidir.
Kanada, on üç eyaletten kurulu bir Kuzey Amerika ülkesidir. Montreal de Quebec eyaletinin çok önemli bir kentidir. Örneğin benim gittiğim, Montreal’in güneyindeki Toronto İngiliz yerleşimciler (asker, mühendis, işçi, idareci) tarafından kurulmuş. Montreal ise bunun aksine Fransız yerleşimciler tarafından. Toronto’da ağırlıkla İngilizce konuşulurken, Montreal’de Fransızca konuşulur ve tarihi kültürel dokusunda da Fransız izleri vardır. Toronto’da olduğu gibi kalabalıklaştıkça büyüyen Montreal’de de kentin tarihi yüzü Eski Montreal’de gizlidir ki Sevda Yüksel’in kitabı bize bunu da özellikle gösteriyor.
Bu arada “Montreal” adını da kentin bir yanında yer alan Royal Dağı’ndan almıştır. Belki de kentin eski kent özelliklerini koruma noktasındaki direnci, Montreal’de hiçbir binanın Royal Dağı’nı geçmesine izin verilmemiş olmasından ileri gelmektedir.

Notre-Dame Kilisesi, Victor Hugo’nun bir romanının adı olmasından dolayı da Fransa’da ünlü bir kilisedir. Eee Fransızlar madem kültürlerini Montreal’e taşımışlar, adı Notre-Dame olan bir kiliseyi de kentin en eski meydanı Place d’Armes’e zamanında kondurarak oraya ayrı bir değer katmışlar. Defne ile annesi Candan sağ olsun! Onların sayesinde oturduğumuz yerden çok şey öğreniyoruz. Toronto’da da, Montrel’deki gibi Eski Toronto (Old Town) diye tarihi bir bölge var ve orada da meydana bakan görkemli kilise ve yapılar bulunuyor. Bir bakıma belli bir konuda insan aklı ve mantığının benzer şekilde işlediğini belirtmek açısından iki kenti ister istemez yan yana getirmiş oluyorum.
Şimdiki Monteral’i dışarıdan gelenler kurmuş ama elbet yabancılar gelmeden önce oranın sahibi diyebileceğimiz yerlileri vardı. 18. yüzyılda Avrupa’da kolonyalist politika güden güçlü ülkelerden İngiliz ve Fransızlar geldikleri Kuzey Amerika topraklarında yerlileri ya boyunduruk altına aldı ya da ezip yok etti. Montreal’de Yaz Tatili’i bunu Defne’nin yaşındaki çocukların çok iyi anlayıp kavrayabileceği bir dil ve biçimde ifade ediyor. Bir elinde bayrak diğerinde kılıç tutan bir heykelde kentin kurucusu Maisonneuve’i temsil edilir. Maissoneuve kiminle savaşmıştı? Tabii ki yerlilerle ve belki de yaşamı sarmalayan ormanın başka canlılarıyla. Heykel platformunda elinde baltası, sırtında okları ile bir köşeye çömelmiş yerli ise tepesindeki askeri işaret ederek Defne’ye şunu söylüyor: “Biz ise topraklarımızı ele geçirebilmeleri için yok edilmesi gereken yerliler olarak anıldık.” Yok edilmiş yerlilerin ve toprağın diğer canlılarının dili ve hükmü yok artık! Burada yazarın kurgusu eşliğinde anlatımı ve empatiyle gösterme gücü devreye giriyor. Yerine göre bir kuş, yerine göre bir kunduz ya da Burcu’nun evdeki kedisi Kaju konuşuyor da, biz Defne ve annesinin gezisini bir bütünlük içinde anlıyor ve alacağımız dersleri de kendi yetimizle sağlamış oluyoruz.
Kanada dünyanın her tarafından göç almış, dolayısıyla kültürler, milliyetler, etnik gruplar mozaiğine dönüşmüş bir ülke. Monteral de bunun tipik özellikleri yaşanıyor. Kimi müziğini, kimi hem müziği ve dansını, kimi yemeğini, kimi içeceğini, kimi giyim kuşama dair aksesuarlarını götürüyor. İtalyanların pizzası orada da gözde, Fransızların hamur işi kurvasanı da öyle. Farklı ülke insanlarının kendini birçok boyutuyla ifade ettiği festivaller, çeşitli kültürel değerlerin yaşandığı ve yansıtıldığı etkinliklere dönüşüyor. Defne on iki yaşında şanslı biri olarak o farklılıkları yerinde görüyor. Lezzetlerin gerisindeki hikayeyi öğrenerek tadıyor.
İnsanıyla birlikte yaşayan mevcut kültürler yanında, kıtaya yabancıların gelmesiyle azalan ve yok olan yerlilerden kalan izlere satış tezgâhlarında, sergi ve müzelerde de rastlıyor. Örneğin bunlardan en çarpıcı olanı Avrupa’dan gelen yerleşimcilerin, yerlilerin çocuklarını eğitmek için ailelerinden alıp kilise okullarına götürmüş olması. O çocukların bir kısmı ailelerini bir daha hiç görememiştir. Kilise bahçelerindeki mezarların çoğunda çocuk kemiklerinin ortaya çıkması onların başına neler gelmiş olabileceğine dair fikir de verir bizlere. Ki bu konulara dair bilgilerin ipuçlarını da, Defne’nin gittiği ya bir sergideki tablodan ya da müzeden öğreniyoruz.
Kitaba göre Defne ile annesinin gezisi on beş günlüktü. İstanbul’dan on saati aşan uçak yolculuğuyla okyanus ötesinde bir ülkeye, bir kente ayak basmışlardı. Düşünüldüğünde bir kent ve çevresinde dinlenme, yeme içme, uyuma zamanı derken insanın pek de öyle çok gezemeyeceği sanılır. Oysa Candan ve Defne, Burcu’nun önayak olmasıyla programlı hareket ederek parklardan, müzelere, yeraltı çarşılarına, bizim semt pazarı dediğimiz Atwater Market’e, her türlü satış dükkânı, tasarım ve el sanatları mağazaları, sergi salonu, kafeteryanın aynı kompleks içinde tasarlandığı Bonsecours Market’ten üniversite kampüsüne, müzik festivaline, hokey maçına değin çok değişik yer ve etkinliklere katılmışlardır. Bazen günde bir, yerine göre de birçok yerde oluyorlar. İnsan kitabı okuduğunda on beş günden daha uzun bir zaman geçtiği duygusuna kapılıyor. Bence doygunluk duygusu vermesi de böylece kitabın başarılı yanlarından birini oluşturuyor.
Gezmek, görüp işiterek, dokunarak ya da tadarak bilgi sahibi olmanın bilinçlenmenin hatta önceden varsa önyargıyı atmanın bir parçasıdır. Üstelik bir geziyi çocuk kitabına konu etmek çocuğun düşün evrenini genişletmek açısından bence Montreal’de Yaz Tatili çocuk ya da ilk gençlik kitabı olarak çok önemli ipuçları veriyor. Ayrıca Sevda Yüksel’in söz konusu kitabını bütün olarak ele aldığımızda eğitim süreci içindeki çocukların sahip olması gereken doğa ve insana dair temel evrensel değerleri, bir gezi metni içinde incelikle gösterip işlemiş olmasını ben kitabın ana teması olarak algıladım.
Bu doğrultuda kitaptaki konulardan birkaç örnek de sunabiliriz: Yerlilerin ya asimile ya da yok edilmesinin yarattığı, yaratacağı acı sonuçlar; yabani hayvanların avlanarak eti, derisi ya da kürkünün ticari bir nesneye dönüştürülmesinin doğanın dengesi üzerindeki olumsuz etkisi; bir kentte inşa edilen binaların çok katlı olmasının sağlıklı yaşam açısından sakıncaları, kadınların kişi olduğu ve dolayısıyla erkekler gibi her hakka sahip olup eşit statüye tabi tutulması gerektiği vs. vs…
On beş günlük tatil başladığındaki Defne ile tatil bittikten sonraki Defne arasında da bir fark oluşuyor elbet. Bilgilenen, kendine güveni gelen Defne, gelecekte hangi mesleği seçeceğini annesine açtığında öğreniyoruz bu gelişim ve değişmeyi… Defne’nin hangi mesleği düşlediğini merak etmek de Montreal’de Yaz Tatili’ne ilgi gösterenlere kalıyor.
.
Sevda Yüksel, Montreal’de Yaz Tatili, Bizim Çağ Kitaplığı, 2024 Ankara, 192 sayfa.