24 Eylül 2023

“Ortaya konulan büyük emeğe saygı duyarak yapılan işin güzelliklerini görelim diyor, okumaktan da seyretmekten de keyif alıyor, mutluluk duyuyorum.”
Edebiyat eserleri yıllardır sinemaya uyarlanmakta ve uyarlanmaya da devam edecektir diye düşünüyorum. Şahsen bir yazar olarak eserlerimi beyazperdede görmek beni mutlu eder ama yazdığım metne sadık kalınarak uyarlamasının yapılmasını arzularım.
Gerek edebiyat gerekse sinema insana, insanı anlatır. Edebiyatın, dilin gücünü kullanarak ortaya çıkardığı metinler, görüntüye dönüşür beyazperdede. Müzikle, efektlerle, çeşitli görsellerle zenginleştirilir. Anlatılan hikâyenin kurgusu ise hem sinemanın hem de edebiyatın ortak noktasıdır.
Kimi insan kitap okumayı sever. Okurken duygularının harekete geçmesini, hayal gücünü kullanmayı, kendisini o kahramanın yerine koymayı yeğler. Bundan haz duyar.
Bazı kişiler içinse görsellik ön plandadır. Sinema da istediklerini onlara sunar. Günümüzde kitap okumak için zaman bulamayan insanlar doksan dakikalık bir filmi izlemek için vakit ayırabilir. Üstelik film izleme eylemini aile bireyleri ile birlikte evlerinde ya da sinema salonunda diğer insanlarla aynı anda yaparak sosyalleşebilir.
İnsanlar okudukları kitapların uyarlamalarını beyazperde de görünce kendi yarattıkları dünyalarına uymayan sahnelerden hoşlanmayabilirler. Bu çok doğaldır. İnsanın okuyup anladığı, seyredip yorumladığı şey kendi anlayabilme gücü ile orantılıdır. Herkesi mutlu edemezsiniz.
Öte yandan, edebiyat eserinin hikayesi ile birebir örtüşmeyen senaryolar yok mu? Var elbette. Uyarlamalar, film haline dönüştüğünde farklı bir forma dönüşebiliyor. Her iki sanat dalının anlatım dillerinin çeşitliliğini göz önünde bulunduracak olursak kitapla film arasındaki farklılıkları daha kolay anlayabilir, kabullenebiliriz. Bu durum, edebiyat eserinin orijinalitesini bozar mı? Bozmaz.
Bununla birlikte beyazperdede seyredilen bir edebiyat eseri beğenilerek kitabı alınıp okunabilir. Az okuyan toplumlar da bunun örneklerini görüyoruz: Aşk-ı Memnu, Yaprak Dökümü vb. Burada, sinema bir yerde beyazperdeye aktarılan kitabın reklamını da yapmış olmuyor mu? Kitabın ulaşamadığı kitleye bu eserin varlığından haberdar etmiyor mu?
Batılıların sıklıkla gerçekleştirdiği uyarlamalar olduğu gibi Türk edebiyatında da pek çok edebiyat eseri beyazperdeye uyarlanmıştır. Bu ikili arasındaki bağlantıyı arz ve talep ilişkisi olarak da değerlendirebiliriz. İzlenilen uyarlama filmlere olumlu ya da olumsuz eleştiriler gelecektir mutlaka. Bu sonucu değiştirmeyecek ve edebiyat, sinemayı beslemeye, sinema seyircisi de fikrini söylemeye devam edecektir.
Necati Cumalı’nın Susuz Yaz‘ı, Rıfat Ilgaz’ın Hababam Sınıfı, Zülfü Livaneli’nin Mutluluk’u, Hasan Ali Toptaş’ın Gölgesizler’i, Cengiz Aytmatov’un Kırmızı Eşarp’ tan uyarlanan Selvi Boylum Al Yazmalım’ı defalarca izlediğim uyarlamalar arasındadır.
Dünya sinemasından aklıma gelen filmler ise John Steinbeck’in Fareler ve İnsanlar’ı (Of Mice and Man), Margaret Mitchell’in Rüzgâr Gibi Geçti’si (Gone With The Wind) ve Mario Puzo’nun Baba’sı (The Godfather).
Sözün özü edebiyat eserinden sinemaya uyarlanan filmlerin artıları da eksileri de olacaktır. Ortaya konulan büyük emeğe saygı duyarak yapılan işin güzelliklerini görelim diyor, okumaktan da seyretmekten de keyif alıyor, mutluluk duyuyorum.
–