16 Ekim 2025
SİBEL UNUR ÖZDEMİR
Kurgu eserlerde -masallarda, öykülerde, romanlarda- yer alan öz anneler genellikle sevgi dolu, şefkatli, fedakâr, özverili, iyi kalpli olarak anlatılır.
Üvey annelere ise merhametten uzak, vicdansız, kötü kalpli, fesat gibi sıfatlar yüklenir ve böyle dillendirilir. Üvey anne ve çocuk arasında bazen gizli bir savaş bazen de aleni bir düşmanlık söz konusudur bu kurmacalarda.
Anne kelimesinin ve annelik eyleminin kutsal olduğuna dair yaygın bir anlayış olduğu yadsınamaz. Günümüzde duyduğumuz, tanık olduğumuz öyle öz anneler var ki üvey anne olsa ancak böyle davranırdı, dedirten cinsten.
Tabii bir de biyolojik anneler var. Bebeğini dünyaya getiriyor ama bakmıyor, büyütmüyor, yetiştirmiyor, emek vermiyor, annelik vasıflarını taşımıyor. O zaman hayatın kurgusunun edebiyat dünyasında yer alan kurgulardan daha acımasız olduğunu söyleyebilir miyiz?
Gelelim üvey anne kavramına.
Çocukluğumda okuduğum masalları düşününce ilk aklıma gelen, üvey annelerin bulunduğu Külkedisi, Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler, Hansel ve Gretel oluyor. Bu üç masalda da kötü kalpli üvey anneler var. Gelin birlikte hatırlayalım.



Yoksul bir oduncunun çocukları olan Hansel ve Gretel, yaşadıkları ülkede kıtlık baş gösterince üvey anneleri, ormana gönderilmeleri ve kendi başlarının çarelerine bakmaları konusunda babalarını ikna eder. Baba -öz baba- karısını dinler ve çocuklarını ormana götürerek kaderlerine terk eder.
Pamuk Prenses, çok güzel olduğu için üvey annesi tarafından kıskanılır ve avcıya onu öldürmesi söylenir. Avcı ise prensese kıyamaz ve öldürmez. Masal ilerledikçe üvey annenin üvey kızının peşine düştüğünü ve hazırladığı zehirli elmayı ona yedirtmeye çalıştığını ve bunu başardığını görürüz. Bu arada öz baba kral nerededir, ne yapıyordur, bilinmez.
Külkedisi Sinderella, üvey annesi ve iki üvey kardeşi ile yaşamaktadır. Sinderella çok güzeldir. Üvey kardeşleri ise çirkin. Kıskanç üvey anne temizlik, çamaşır ve ne kadar zor iş varsa hepsini Sinderella’ya yaptırır, ona kötü davranır. Diğer iki masala bakınca buradaki üvey anne daha masum kalıyor gibi görünüyor.
Kötü üvey anneler, masallarda olduğu gibi yani daha küçük yaştaki çocuklara anlatılırken gençler ve yetişkinler için kaleme alınan eserlerde de -toplumsal sorunlar- olarak karşımıza çıkar.
Hatta öz annelerin kötü davranarak, baskı altında tutarak sevgisiz bıraktıkları çocukları üzerinde yarattıkları travmalar pek çok edebiyat eserinde karşımıza çıkmaktadır. (Kıskanmak/Nahid Sırrı Örik- “Son Bir Çay” (Nohut Oda) /Melisa Kesmez- Aşk-ı Memnu / Halit Ziya Uşaklıgil- Piyano Çalabilmek/ Sabah Eskimişliğin / Füruzan
Öte yandan üvey anne bile olsa öz annesi kadar yakın olmak isteyen ve bunu başaran kadınlar da var edebiyatımızda. Size Halide Edip Adıvar’ın “Ana Hisleri” isimli öyküsünden bahsedeyim biraz.
Öyküde üvey anne, üvey kızına ne kadar iyi niyetle yaklaşmaya, onun sevgisini kazanmaya çalışsa da üvey kız (Nesrin) kendisinden uzak durur. Çünkü annesinin yerine başka birini koyamaz. Nesrin, teselliyi annesinin zamanından kalma ihtiyar Necibe Bacı’da bulur. Belki de anneleri ölen çocukların – annelerinin yerine gelen başka bir kadını- kabullenemeyişleri çok zordur. Öyküdeki üvey anne her şeye rağmen Nesrin’i sever ve kendisine alışması için çaba sarf eder, onu anlar. Hatta kendisine bir şey olduğu takdirde eve gelecek yeni bir üvey annenin onu kendisi kadar iyi anlayamayacağı ve ona kötü davranacağından korkar.
Üvey annemizin kendi anne olacağı zaman gelir ama maalesef bebeğini kaybeder, büyük bir yeis içine düşer. Eşi, Nesrin’i çok sevdiği, onunla teselli bulmasını salık verince “Kendi yavrumun yerine başkasını nasıl koyarım?“ der demez Nesrin’in kendi annesinin yerine onu neden koyamadığını daha iyi anlar.
Üvey annemizin geçirdiği kötü bir gece de Nesrin “Anne, anne!” diye seslenir ve “Kardeşim için korkuyorsun, değil mi? Fakat benim annem kaç senedir orada; korkma; kardeşimi koynuna alır yatar, hem bilsen nasıl sarılır da insanı ısıtır?” der.
Ufak kollarını üvey annesinin boynuna dolayarak “Ben de artık senin çocuğun olayım, olmaz mı?” diye sorar.
Nesrin, üvey annesinin, annesine arkadaş olarak gönderdiği kardeşine karşılık onun kalbini ısıtır, boş kollarını doldurur, onu anneliğe kabul eder.
Hikâyede daha çok bir kaybedişin karşılığını olumlu bir şekilde bulduğu düşünülebilir. Ancak üvey anne bu kadar sevgi ve şefkat dolu olmasa, Nesrin’e iyi davranmasa, onun kalbini kazanmaya çalışmasaydı… Nesrin yine de onu anneliğe kabul eder miydi?
Üvey annenin sevgisinin, iyi niyetinin gücünün farkına varan Nesrin onun da kendisi gibi acı çektiğini görünce küçük kalbini ona açar. Artık onlar ana kız olur ve öykü son bulur.
Elbette çok fazla örnek var edebiyat dünyasında üvey anne, anne, analık, sütanne vb konularda yazılan. Ancak hepsini burada anlatmak mümkün değil. Eminim ki kitapseverler okudukça karşılaşacaklardır anne ve üvey anne temalı eserlerle ve belki bizimle de paylaşacaklardır.
.
