27 Ağustos 2025
SİBEL UNUR ÖZDEMİR

“Hayat ki koca bir hafızadır, arada çetelesi tutulan, yazılıp durulan bir şey yani, çizgiler çizilen… Bir de silgi olması gerekmez mi? Kötü de olsa bir silgi lazımdır ki aklını yitirmesin beşer.” (s. 92)
Aslı Akarsakarya’nın ilk romanı İçeride Kalanlar 2016 yılında Okuyanus Yayınları tarafından okurla buluşturulur. Kitabın son baskısı ise 2023’te Yapı Kredi Yayınları tarafından yapılır.
Roman, “Dün, Bugün, Yarın” başlıklarını taşıyan üç bölümden oluşuyor.
“Dün” adı verilen ilk bölümde gazetelerin İstanbul’da son otuz yıldır yağmayan bir karın yağacağını ve insanları evlerine hapsedeceğini duyurduğunun altı özellikle çizilse de beklenenin gerçekleşmediği görülür. Kar, göstermelik serpiştirmekten öteye geçmemiştir.
Kitabın okurun tanıştığı ilk kahramanı Sabahattin olur. Yaptırdığı DNA testinin sonucunu almak üzere hastaneye gidecektir. İki sene önce bir başka hastanede babasını kaybetmiştir. Babası, son on beş yılını acı içinde ölümü bekleyerek geçirmiştir. Bu ölüm karşısında eşin dostun düşüncesi “Allah kurtardı” olmuştur. Beş yaşından beri babasının gözleri önünde yitişine tanık olan Sabahattin artık üniversite öğrencisidir ve hastanede ona uzatılacak test sonucu, bu hastalığı babasından miras alıp almadığını ortaya koyacaktır.
Dört yıldır yeni bir sergi açamayan, son altı aydır başladığı hiçbir resmi tamamlayamayan ressam, kır saçlı, evli Osman ve “güzellik, fıstık” diye seslendiği üst kat komşusunun kızı, üniversite öğrencisi sevgilisi Kübra… Yatak odası, bir sevişme sonrası, yumurtalı tarçınlı kızarmış ekmekler ve çay… Kübra’yla ilişkisine pek kafa yormayan Osman için o, “ara sıra çektiği bir uyuşturucu gibi”dir. Onunla olduğunda kendisini gün boyu iyi hisseder. Geleceğe umutla bakar, hatta karısı Meltem’i bile daha çok sever. Oysa Kübra’nın Osman’a ilişkin (onun da farkında olduğu) “açık ettiği hayalleri, ışıklı bir sahnesi, sahnede oyuncuları, Osman’a biçilmiş bir de rolü” vardır. Reglinin gecikmesi Kübra’yı kaygılandırırken Osman bu duruma “Bazen gecikir,” diye geçiştirecek kadar ilgisiz kalır. Oysa artık orta yaşlı bir çift olan Osman ve karısı Meltem, tüp bebek yöntemiyle çocuk sahibi olmayı denese de sonuç hüsran olmuştur. Son beş altı yıldır özellikle çocuk sahibi olmayı isteyen Osman, genç sevgilisinin hamile olma olasılığını dikkate bile almaz. Bunun yol açabileceği sonuç (karısından ayrılmak), onun seçenekleri arasında yoktur. Kübra, eczaneden test almayı düşünmektedir ancak bu onun için “utanılacak bir durum”dur. On dakika gecikerek girdiği derste kendisini derse veremeyecek ve Osman’a mesaj atacaktır: “Eczaneden hamilelik testi alamam ben. Utanırım. Sen alsan? Çok korkuyorum.” Osman’ın yanıtı gecikmez: “Bunda utanilcak ne var ya? Ok. Alir bi şekilde ulaştiririm sana. Endişelenme, hamile falan değilsin.” Ancak mesajı yanlışlıkla Kübra yerine karısına gönderdiğini fark etmez.
On bir bölümün yer aldığı “Dün”de anlatıcı 3. tekil kişidir.
Bugün
Gün geceden sabaha döndüğünde apartmandakiler “içeride kalanlar” olacaktır. Bütün gece yağan kar onları apartmana hapsetmiştir. Okurlar artık Sabahattin’i, ev arkadaşları Emre ve Kadir’i, Osman’ı, Meltem’i, Kübra’yı, kız kardeşi Büşra’yı, annesi Hatice Hanım’ı, babası (apartman yöneticisi) İlyas Bey’i, apartmanın diğer sakinleri yalnız yaşayan yaşlı Ayten teyzeyi, Doktor Hakan Bey’i daha yakından tanıma olanağı bulacaktır. Anlatıcı 1. tekil kişidir, herkes kendi adına konuşur. Okur ve kahraman doğrudan karşı karşıyadır. Dikkati çeken Sabahattin’in kişiliğindeki Sabahattin ve Sebo yarılması, iki farklı kişiymiş gibi konuşmalarıdır. Kitabın en uzun bölümüdür. Otuz beş bölümde ortaya dökülecek sırlar/gerçekler vardır.
Hayat tekdüze akıp gider sanılırken metrelerce yağan karın apartmanı kapatması, takkenin düşüp kelin görünmesine vesile olacaktır. Yağan karın apartmandaki yaşamı tutsak etmesi bir metafor olarak da alınabilir. Hayatın insanı sıkıştırdığı anlarda irili ufaklı patlamalar kaçınılmazdır.
Hayattan alacağı en çok olan, geleceğe en çok umutla bakması gereken Kübra’nın yanına yaklaşsak…
Sevgili Kübra, gençsin, güzelsin, üniversitede okuyorsun, bir ailen var.
“Evli ve senden yaşlı bir adamla, Osman’la neden birliktesin?” sorusunun cevabını elbette hepimiz biliyoruz. Senin de dile getirdiğin gibi “Onu seviyorum.” Bu iki sözcük, bu ilişkinin omuzlarına yüklediği ağır yükü kaldırmana ne zamana kadar yetecek? Hamile olma ihtimalini düşünerek yaşadığın can çekişler… Osman’ın karısı Meltem’le apartman kapısında karşılaşınca “Beni biliyor mu?” çekincen… Annem anladı mı, babam ne der düşüncelerinin kıskacında yatağında kaybolmak istesen bile buna izin vermeyen hatta şiddetini arttırarak “Buradayım!” diye haykıran karın ağrın… Değer miydi, değmez miydi sorusuna cevap verebilmen için henüz çok erken ama sen de farkındasın: “Hayatın ne kadarı kendi seçimin ne kadarı başına geliyor diye düşünüyorum, dedim.” (s. 77) Yaşadıkların seçimin mi, başına gelenler mi? Belki bu soruyu, hayatlarımızın kimi dönemlerinde hepimiz kendimize soruyoruz/sormuşuzdur.
Kübra, “Keşke tüm sırlar örtülseydi, o da kalsaydı karın altında, ben de kalsaydım.” (s. 46) diyecek kadar umutsuzluğa kapılsan da “gerçeklerin gün ışığına çıkmak gibi bir huyu vardır” diyenler haklıdır. Kar yağar; yolları, apartmanların kapılarını, girişi çıkışı engeller ve yalnız senin değil diğer apartman sakinlerinin de gizleri, kendilerine bile itiraf edemedikleri gerçekler, hataları, pişmanlıkları, kurtulmak istedikleri, kurtulamadıkları, çaresizlikleri, keşkeleri, acabaları, belkileri ortalığa saçılır.
“Yarın” başlığı altında yazar, bir buçuk sayfada yeniden 3. tekil kişi anlatımına döner ve okur, Ayten teyzenin ölümüne tanık olur ama bu arada “hayat hiçbir şeye aldırmadan kendi bildiğince ilerlemekte”dir. Söylenecek en doğru söz de bu olsa gerek. Yazar, ucu açık hikayelerin sonlarını okurunun hayal gücüne bırakır.
“Dışarıda dinç bir hava, canlı bir güneş vardı. Hayatta olsa Ayten, gözlerini yumar, bir oh çekerdi.” (s. 134)
Dinç bir hava, canlı bir güneş… Yazar oh çekmeyi hatırlamasını mı istiyor okurundan?
Aslı Akarsakarya, sade, akıcı, yer yer şiirsel diliyle, aforizma güzelliğindeki cümleleriyle okurunu kucaklarken farklı kurgusuyla da romanın içine çekmeyi başarıyor.
Aslı Akarsakarya, İçeride Kalanlar, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2023, 134 sayfa.
.
