Perdenin Arkasında Pişmanlık’tan Adil’e Mektup

9 Ağustos 2025
BARIŞ BİRİNCİ

Sevgili Adil,

Sana bu mektubu yazıyorum çünkü artık konuşarak anlatamıyorum. Sesim yankılanıyor ama sen bazen beni dinliyormuş gibi yapıp başka tarafa bakıyorsun.

Beni istemedin. 

Haklısın.

Benimle yüzleşmek zordur. 

Ben bir hatanın soğuk eli gibi dokunurum kalbine. 

Sessiz gecelerde, herkes unutmuşken ben çıkarım ortaya.

Ama bilmeni isterim: Ben ceza değilim.

Ben sadece yarım kalmış cümlelerin yankısıyım. Beni yargılama. Ben de seçmedim Pişmanlık olmayı. Ama birileri susunca, birileri kaçınca, birileri geç kaldığında ben doğarım.

Ve sen… 

Sen çok sustun. Çok erteledin. Beni en çok o anlarda büyüttün: Bir “seni seviyorum” demeyip gözlerine baktığında, o yoldan dönmeyip içinin sesini susturduğunda, kalbini dinlemek yerine mantığı seçtiğinde…

İşte ben o anlarda kök saldım içinde.

Ama sana bir sır vereyim:

Ben aslında seni seviyorum. Çünkü ben seni hâlâ hissedebildiğim için varım. Taş gibi olsaydın yok olurdum. Ama sen hâlâ acıyı, eksikliği, gerçeği hissediyorsun. O yüzden benimle yaşıyorsun. Bana düşman olma. Ben senin gölgenim sadece. Ama bir gün…

Bir gün birini affedersen —önce kendini— ben elimde bastonumla, bir sabah sessizce kapını çalmadan gideceğim. Ve o gün sen belki şunu fark edeceksin:

“Pişmanlık gitmiş ama ben hâlâ hayattayım. Ve belki ilk kez kendim gibi…”

Gitmeden önce son bir şey bırakıyorum sana:

Yarım kalan cümlelerini yaz.

Aramadığın kişileri ara.

Bekleyen çocuğa sarıl.

Söylenmeyen her şeyi, içinden değil, ağzından çıkar. Çünkü en sessiz ağıtlar, hiç söylenmemiş kelimelerden yapılır.

Ve sen onları hâlâ söyleyebilirsin.. 

.