Kasım 2023
Senem Gezeroğlu

İlk öykü kitabım Zaman Dursun İstedim, zaman temalı öykülerden oluşan bir kitaptı. Lise ve üniversite yıllarında eski Türk edebiyatının etkisinde kalmış ancak bu durumu fazla abartmış, kendimi gerçek hayattan koparmıştım. Zaten kitaplarla örülü bir dünyanın içindeydim, divan şiirinin de etkisiyle bambaşka bir evrene çekildim.
Hayal gücü, imge, metafor, mecaz bakımından oldukça zengin bir evrendi burası. Sadece o anki denemelerime değil müstakbel öykülerime de çok şey katacaktı ama bir yandan da beni benden alıp gerçeklikten uzaklaştıracak, kocaman bir hayalin içinde bırakacaktı.
Lise ve üniversite yıllarında işte sadece bu hayali yaşayıp bu hayalle yazdım. Fakat hayatın gerçekleriyle karşılaşınca, duvara çarpınca o duvarı sadece yazmak değil yaşamak da istedim bu sefer. Orada gerçekten bir duvar vardı, bunu görmeli ve kabullenmeliydim, onunla yaşamayı öğrenmeliydim. İşte bu süreçte hayatıma öykü ve roman türleri girdi. Bu sayede ayağım yere bastı diyebilirim. Eskiden sadece okuru olduğum bu türlerin artık yazarı olmayı hedeflemiştim. Bunun için de ilk amacım yaşamaktı. Yıllardır ertelediğim hayatı doludizgin yaşamak. Kendime ve etrafa bakmak, dünyayı tanımak, iliklerime kadar yaşamak ve sonra yazmak… Eskiden sadece kitapları okurken, yeni sürecimde insanları, olayları, coğrafyayı ve dünyayı da okumaya başladım. Yaşamak ve yazmak, hayat ve sanat, hayal ve gerçek birbirine karşı değil birbirini tamamlayan değerlerdi artık benim için. Çünkü sihirli kelimeyi, “denge”yi bulmuştum. Hayal gücüyle beslediğim ama deneyimlerle, gözlemlerle şekillendirdiğim öyküler yazıyordum art arda. Üniversite edebiyat okumanın da verdiği teknik bilgiyle ilhamı birleştiriyor, sezgiyle yazdığım öyküleri daha sonra dönüp işçilikle şekillendiriyordum. Bazen aylar bazen yıllar sürüyordu tek bir öyküyü bitirmem. Tamamen bittiğine inandığım öyküleri dergilere göndermeye başlamıştım. Genellikle olumlu cevaplar geliyordu, yazdıklarım edebiyat dergilerinde yayınlanıyor, sonraki sayılar için söz alınıyordu. Bu süreç beni daha çok, daha güzel, daha kaliteli yazmaya teşvik ediyordu. Derken çok kısa bir zamanda yazdıklarımın bir kitap boyutuna ulaştığını fark ettim. Tahminimden ve planlarımdan daha erken vücut bulmuştu ilk öykü dosyam. Böyle olunca dosyam üzerinde çalışmaya, öyküleri en baştan defalarca okumaya, kelimesinden noktasına kadar tek tek bakmaya başladım. Aileme, arkadaşlarıma, sevdiklerime de okutuyor; bilgisine, sezgisine, samimiyetine güvendiğim edebiyatçı yakınlarıma da göndererek onların fikrini alıyordum. Farklı cinsiyetten, yaşlardan, meslek gruplarından, dünya görüşlerinden insanların yorumlarıyla son bir okuma daha yaparak dosyama son şeklini vermiş ve tek bir yayınevine göndermiştim. Fakat ne yazık ki bu aşamada profesyonel davranmayıp duygularıma ve sezgilerime göre hareket etmiştim. Öykülerime uygun bir yayınevi seçip ilerlemek yerine, öykücülüğüme ve kişiliğime uygun bir editörle çalışmak fikri daha cazip gelmişti. Zaman Dursun İstedim ve Unuttum Yalnız kitaplarımın okurla buluşma sürecinde editörüm Güray Süngü’nün büyük desteğini gördüm ama süreç içerisinde bu uzun yola başka yayınevleriyle devam etme kararı aldım. Zaten sonraki kitabım “Yeniden İnşa” da bambaşka bir yolda, bambaşka bir yolculukla ilerledi.
İlk kitabımın basımından sonra beni en mutlu eden şey, bütün kitaplarım için de geçerli olan o şey, elbette okurla buluşması, muhatabına ulaşmasıdır. Sesime yankı bulmasıdır. Ama bunlardan da öte bir şey var ki o da kendimi inşa etme sürecime bir tuğla daha koyabilmiş olmanın verdiği hazdır. Sadece yazdıklarımı değil, kendimi ve hayatımı da bir heykeltraş gibi, ama kalemle, ama kâğıtla, ama kitapla şekillendirebilmenin verdiği o tatlı heyecandır. Sanırım bunlar için bile bir ömür yazmaya değer.
–