Yazmasam Olmaz mı?

Şubat 2024

ANIL ÇETİNEL ÖRSELLİ

Çok distopik bir soru bu. Tekinsiz ve karanlık bir soru… Böyle bir ihtimal karşısında nefesimin kesildiğini hissediyorum. Yazmak, derinlikli bir düşünme hali çünkü benim hayatımda. “Ne düşündüğünü düşünmenin farkındalığına yolculuk,” diyelim biz ona. İnsan ne düşündüğünü bilmez mi? Yatay hayatlarımızda sadece operatif işler yaparak o günün nihayetlenmesi için bize atfedilen rollere ve verilen işlere zaman ayırırız. Dikey hayatımız yani duygu, düşünce ve fikir dünyamızla bağ kurmadığımız zamanlar olur. Bu bağın kurulmadıkça silikleştiği kanısındayım ben. Yazıya geçmeden daha, fikirler üretmeyi başlı başına bir eylem olarak düşünürsek, sırf yazmak/yazabilmek için değil farkındalık içinde yaşamak için de bu eyleme tutunmak gerek. Konforumuzu bozmak, rahatsız hissedebilmek, merak etmek, kurcalamak, sorgulamak ve bu meşakkatli yollardan geçme iradesinde, buralardan beslenme arzusunda olmak gerek sanki. Bilinçli şekilde bu “yapıcı yıkım- yeniden inşa” halinin içinde olmayı tercih edenlerdenim ben.  

Ah Bu Şarkıların isimli ilk öykü kitabım da böyle bir çabanın ürünüdür. Toplumsal travmalarımız üzerine derin ve incelikli düşünmeye gayretlenerek ve o insanların acılarından ziyade mücadelesini önceleyerek olayları/durumları aktarmaya çalışmaktı derdim. Tahsin Yücel “Öykü ile yaşam birbirini bütünler,” der. Bütünlerken mesele ile biçimin ahenkli olması için gayret gösteriyorum fakat didaktik bir tavır içinde değilim. İnsanı anlama arzumun doğal bir sonucu olarak düşünerek ve yazarak o durumun içinden bakmaya gayretleniyorum. Ve okura hatırlatmak istiyorum geçmişte yaşananları çünkü unutmakla başladı her şey. Unutarak çürüdük/çürüyoruz. 

Ez cümle; rahatsız ve tekinsiz hissetmesem, sorgulamasam, düşünmesem, merak etmesem, anlama ve hatırlatma çabasında olmasam ve nihayetinde yazmasam olmaz!

.