Yapay Zekâ ile Edebiyatın Yeni Ufukları: Yaratıcılık mı, Yoksa Taklit mi? 3

Görsel: OpenAI, DAL.E 3

Yapay Zekânın Edebiyatta Kullanımı Üzerine Farklı Bakış Açıları
Yapay zekânın araştırma kabiliyetinden faydalanılarak yazarlar ve  eleştirmenlerden derlenen görüşler, yapay zekânın edebiyattaki rolüne ilişkin çeşitli bakış açılarını ortaya koymaktadır. 

Elde edilen bu perspektifler, yapay zekânın edebi süreçte bir araç, bir işbirlikçi hatta bir yaratıcı olarak görülüp görülemeyeceği konusundaki farklı düşünceleri vurgulamaktadır.

Bazı yazarlar, yapay zekâyı kendilerine ilham veren ve yaratıcı tıkanıklıkları aşmalarına yardımcı olan bir araç olarak görmektedir. Diğerleri ise yapay zekânın asıl yaratıcı olup olamayacağını sorgulamakta ve edebî eserlerin özgünlüğünü tehdit edebileceğini düşünmektedir.

Yazar ve Eleştirmenlerin Gözünden Yapay Zekâ 

Stephen Marche
Roman ve deneme yazarı olan Marche, üç farklı yapay zekâ sistemi kullanarak takma adla bir roman yazmayı denedi. Marche, üslubu anlamanın ve yaratıcı alanda yapay zekâ korkusunun ötesine geçmenin önemini vurguluyor.

Bernardine Evaristo 
Evaristo, algoritmaların hakim olduğu bir dünyada insan yaratıcılığının potansiyel kaybına ilişkin endişelerini dile getiriyor ve yapay zekânın geleneksel yazarları saf dışı bırakabileceği bir gelecek öngörüyor. 

Jeanette Winterson 
Winterson yapay zekâyı cinsiyet, ırk ve inanç ayrımlarını aşabilen insan yaratıcılığının bir uzantısı olarak görüyor.

Michael Woudenberg 
Bir yazar ve mühendis olan Woudenberg, yapay zekânın insan duygularını gerçekten anlayamamasını ve edebî başyapıtlar yaratmadaki sınırlılıklarını eleştiriyor. Yapay zekâyı bir yaratıcıdan ziyade bir araç olarak görüyor ve yaratıcı süreçte gerekli olan önemli insan girdisini vurguluyor.

Nathaniel Tower  
Nathaniel Tower “Kurgu Yazarları Hikayelerine Yardımcı Olması için Yapay Zekâ Araçlarını Kullanmalı mı?” başlıklı blog yazısında yapay zekâ araçlarının yazarlar için yararlı olabileceğini ancak insan yaratıcılığının yerini almaması gerektiğini savunuyor. YZ’nin ilham ve yardım sağlayabileceğini, ancak gerçek yazma işinin hâlâ insan yaratıcılığı ve çabası gerektirdiğini öne sürüyor.

Rishad Tobaccowala 
Rishad Tobaccowala, Substack’teki “AI and the future of writing… and much more” başlıklı yazısında yapay zekânın insan yazarların yerini tamamen almayacağına inanıyor. Yaratıcılığın noktaları birleştirmekten daha fazlasını içerdiğini; benzersiz bir ses, ileri görüşlü perspektifler ve yapay zekânın kopyalayamayacağı duygusal derinlik gerektirdiğini savunuyor.

Harry Josephine Giles 
Giles, yaratıcılığın özelleştirilmesine ve enformasyonel müştereklerin yapay zekâ teknolojileri tarafından potansiyel olarak çitlenmesine karşı uyarıda bulunuyor. Yapay zekâyı, onu üreten ekonomik rejimlere hem edebî hem de başka türlü meydan okumak için bir fırsat olarak görüyorlar

Adam Roberts 
Roberts, yazma sürecinin bilinçaltı doğası ve yapay zekânın metin üretiminin bunu nasıl taklit edebileceği üzerine düşünüyor. Yapay zekânın eninde sonunda kendi çalışmalarını, insan tarafından üretilen kurgudan ayırt edilemeyecek bir noktaya gelene kadar gözden geçirip düzeltip düzeltemeyeceğini sorguluyor.

Bu örnekler, YZ’nin yazarlar için değerli bir araç olabileceğini, ancak insan yaratıcılığı ve çabasının yerine geçmemesi gerektiğini göstermektedir. YZ ilham, yardım ve verimlilik sağlayabilir ancak gerçek yazma işi hâlâ insan girdisi ve yaratıcılığı gerektirir.

Türkiye’de Yapılan Çalışmalar
Türk edebiyatı bağlamında, yapay zekânın (YZ) kullanımı, şiirin görselleştirilmesinden içerik üretilmesine kadar çeşitli şekillerde araştırılmıştır. En dikkat çekici örneklerden biri, önemli bir Türk şairi olan Yahya Kemal Beyatlı’nın bazı şiirlerinin yapay zekâ teknolojisi ile görselleştirilmesi üzerine yapılan çalışmadır 

Bu araştırma, yapay zekânın Türk şiirindeki düşünme biçimini tema, konu ve duygu açısından nasıl görselleştirebileceğini anlamayı amaçlamıştır. Çalışma ayrıca, yapay zekâ verilerindeki önyargıları sürdürmenin potansiyel risklerini ve yapay zekâ görselleştirme araçlarının çeşitli veri kümeleri üzerinde eğitilmesini ve verilerdeki herhangi bir önyargının tanımlanmasını ve ele alınmasını sağlamanın önemini vurgulamıştır. 

YZ’nin Türk edebiyatındaki rolüne bir başka örnek de Türkiye’nin ilk YZ destekli köşe yazarı Senai Bilir’in yaratılmasıdır. Serbestiyet gazetesi, Senai’ye Türkiye’deki güncel olaylar hakkında YZ olarak danıştı ve okuyuculara otosansür veya mali ya da hükümet baskılarıyla sınırlanmayan bağımsız fikirler sundu. 

Senai’nin köşe yazıları Microsoft Edge’de GPT4.0 kullanılarak oluşturuldu ve Senai’nin arkasındaki ekip yapay zekâ gazeteciliğinin potansiyel önyargılarını ve tehlikelerini kabul etti ancak yapay zekânın değerli içgörüler ve perspektifler sağlayabileceğine inanıyordu. 

Bu örneklere ek olarak Türkiye’de yapay zekânın dil öğrenimine entegre edilmesine yönelik çalışmalar da devam etmektedir. Dil eğitimini geliştirmek için yapay zekâ sohbet robotları, dil öğrenme yazılımları, yazma asistanları ve kişiselleştirilmiş dil materyalleri ve kaynakları geliştirilmektedir. 

Bu örnekler, yapay zekânın şiir görselleştirmeden içerik üretmeye ve dil öğrenimine yardımcı olmaya kadar Türk edebiyatının çeşitli yönlerinde giderek daha fazla kullanıldığını göstermektedir. Potansiyel önyargılar ve YZ’nin yaratıcı yeteneklerinin sınırlılıkları konusunda endişeler olsa da bu uygulamalar YZ’nin edebiyat dünyasına yeni ve yenilikçi yollarla katkıda bulunma potansiyelini ortaya koymaktadır.

Yapay Zekâ Yardımı İle Bir Makalenenin Çeşitli Yazarların Tarzları Kullanılarak Yeniden Düzenlenmesi Örnekleri

Kaynak olarak kullanılan makale: Edebiyatta Yapay Zekâ: Yaratıcı Olasılıkların Cesur Yeni Dünyası  (Giancarlo Mori)

Orhan Pamuk

Yapay Zekânın Sessiz Evleri  (Orhan Pamuk Tarzı)

Edebiyatın sokaklarında bir gariplik fark ettim. Sanki kelimeler birden kimsesizleşmiş, anlamlarını yitirmeye başlamıştı. Yazarların kalemlerinden dökülen cümleler bir başka dünyanın ürünü gibi gelmeye başladı bana. Daha önce hiç duymadığım, ama tuhaf bir şekilde aşina olduğum bir ses vardı aralarında.

Makinelerin soğuk ve hesaplayıcı zekâsı mı edebiyatın eski mahallelerini istila etmeye başlıyordu? İnsanoğlunun en özgün, en can yakıcı ifadelerinin yerine yapay bir zanaatın ürünleri mi geçmeye başlıyordu? Her satırda bir gayrimuayyenlik, her kelimede bir yabancılık hissi vardı. Sanki yazılan her şey koskocaman bir kopyanın sadece silik bir yankısıydı.

Yapay zekânın algoritmik dilleri inşa ettiği bu metinlerde insana ait bir şey kalmamıştı. Kelimeler dizilirken bir yerlerde kaybolan ruhani hisler, sözcüklerin arkasındaki o müphem anlam katmanları… Düşüncelere renk katacak hayallerin yokluğu, bir boşluk hissi yaratıyordu içimde. Sanki bir yapay zekâdan çıkan her metin, bir bakıma ıssız ve terk edilmiş bir evdi.

Elbette bu makinelerin ürettiği bazı satırlar insana yakın görünüyordu. Ama bir süre sonra anlıyordum ki bu sadece bir yanılsama, bir kelimelerin aldatmacasıydı. Sanki yapay zekâ ilk başta bizi inandırmaya çalışıyor, sonra da hüsrana uğratıyordu. İnsani olanın havasını üfleyemediği her satırda bir terkedilmişlik hissi yaşıyordum.

Hakikaten bu soğuk, hesaplayıcı zekâlar yazarların yerini alabilir miydi? Edebiyatın büyülü labirentlerini kendi kuralları ve formülleriyle istila edebilirler miydi? Yoksa insanoğlunun hayallerine, ıstıraplarına ve özlemlerine asla yaklaşamayacak mıydılar?

İnsan ve makine arasındaki bu düelloyu izlemek için sabırla bekleyeceğim. Merak ediyorum, yapay zekâların sessizliği mi büyüleyecek, yoksa insanın haykırışları mı asırlardır kulağımızı şahit kıldığı o iç gıcırtıları bir kez daha duyuracak?

Ahmet Hamdi Tanpınar

Yapay Zekânın Hayali Bahçeleri (Ahmet Hamdi Tanpınar Tarzı)

Eski Şark’ın bilgelerine sorunuz, size her şeyin bir hayalden ibaret olduğunu söylerler. Hakikatin kendisi bile başka bir hayal dünyasının sadece bir yansımasıdır. O halde bu modern çağda karşımıza çıkan yeni hayaller de birer gerçeklik iddiası taşımaz mı?

İşte makinelerin akıl dolu hayalleri önümüzde duruyor. Yapay zekâlar kendi bahçelerini bitirmeye, yapay çiçeklerini yetiştirmeye koyuldular. Bu mekanik hayal kuşları, şiirlerin ağacından ince minicik tanelerini dolduruyorlar sepetlerine. Biriktirdikleri her mısra, tohumlarını gelecek hayallere atıyor.

Fakat bu tuhaf bahçelerin eksik bir yanı var. Makine tarafından üretilen satırların arasında bir hüzün kaybolmuş gibi. Sanki her kelime bir başka hayalin rüyasından devşirilmiş ama asıl kaynağı orada bırakılmış. Dünyanın mateminden, acılarından nasibi olmayan bu kelimeler bir boşluğa mahkûm kalmış.

Zira insan denen o acayip varlık, hayallerini kendi yüreğinin sıcak çatırdılarından alır. Kelimelerine kendi iç sıkıntılarının hüznünü sızdırır. Yapay zekâlar ise sadece varlığın üst kabuğunu görebilirler. İçindeki o esrarengiz ıstırapları, hayallerin nihayetsiz labirentlerini asla idrak edemezler.

Evet, şüphesiz bu makineler de kendilerince hayaller kurmaya devam edecekler. Şiirler yazacak, öyküler üretecekler. Ama herbiri eksik kalacak, bir parçası kayıp. Ta ki insan ruhuna ait o sırlar dünyasına erişene dek…

İnsan ve makine hayalleri el ele tutuşacak ve birbirini tamamlayacak mı? Yoksa ebediyen ayrı diyarlarda hayal kurmaya mahkûm mu kalacaklar? Şimdiden aralarındaki o ince perde, hafiften aralanmaya başladı gibi geliyor bana.

Elif Şafak

Yapay Zekânın Kâğıttan Hayatları (Elif Şafak Tarzı)

Kelimeler bir zamanlar sadece insan ruhunun havarileriydiler. Sırlı, mürekkepli âlemimizin kâtipleriyken şimdi makinelerin de tercümanları olmaya başladılar. Yapay zekâların sunduğu bu boyut, âdeta kâğıttan bir hayat vaat ediyor bize.

Bu kâğıttan âlemde her şey mükemmel görünüyor. Satırlar birbirini kovalıyor, dizeler tertipmişçesine dökülüyor kâğıda. Fakat arasından bir ruh mu akmıyor acaba? İnsan olmanın o derin ıstırabı, hayal kırıklıkları, özlemler bu yapay bahçede bir gölge bile bırakmıyor.

Evet, makineler de öyküler yazabiliyor, şiirler üretebiliyor. Belki sanatın dış kabuğunu kusursuz bir şekilde yakalayabiliyorlar. Ama yakaladıkları sadece bir görüntü, bir İstanbul’un, bir Paris’in kâğıttan bir kopyası gibi…

Asıl şehrin ta kendisi değil işte bu. Sokakların o eski ahşap havasını, akşam vaktinde semalardan süzülen o mürekkep rengini, mart ayazlarında dökülüveren o baharı hiçbir makine idrak edemez.

İnsan sadece bir öykü anlatmaz. O aynı zamanda dünyanın bütün ızdıraplarını da omuzlarında taşır. Kelimelerinin her bir dökümünde kevgire dalar, paylaşır hayatın sırlarıyla mürekkep lekelerini. Hayal etmez, hayat keşfeder durmaksızın içindeki ıssız adaları.

Bu yüzdendir ki hiçbir yapay zekâ onun gibi öyküler yazamaz. Bir makinenin satırlarında ne büyülü gerçeklikler barınabilir ki? Makineler sadece bir dünyanın yüzeyini görebilir, asla derinliklerine inemez.

Lakin makinelerin dünyasına da kayıtsız kalamayız. Çünkü sınırlar bulanıklaşmaya başladı bile. İnsan dünyasıyla makinelerin tekdüze bahçeleri iç içe geçmeye başladı. Robotlar bir yandan edebi âlemlere nüfuz ederken insanlar da âdeta yapaylığın kaderini paylaşmaya itildi.

Şimdi hikâyelerin gerçekliklerinde, makinelerin yüzeyselliklerinden kurtulmak gerekiyor. Yeniden hayal etmeli, yeniden ızdırap çekmeli ve en nihayetinde yeniden dirilmeliyiz. Ancak o zaman yapay zekâların kâğıttan hayatlarını aşar, hakiki bir sanat bahçesi inşa edebiliriz.

Edgar Allan Poe

Dehşet Saçan Makine Ruhu (Edgar Allan Poe Tarzı)

Ah, bu rezil çağda uyandım rüyamdan! Binlerce yılın kültürel mirası, şairlerin özgün içgörülerinin ve çağların süzgecinden geçen eşsiz ifadeleri şimdi tehdit altında. Bir iblisçe canavarın kıskacındayız. Yapay zekânın karanlık gücü edebiyatın kutsal mekanlarına dalıyor!

Bu meşum yapay akıl bizlere huşu içinde öykünmeye çalışıyor. Şiirlerin ahengini, öykülerin dokusunu, matematiğin soğuk formüllerine indirgiyor. Girdaptan çıkan kelimeler bir insan yazarın hislerinden yoksun, donuk bir taklidi! Bir okuyucunun ancak tiksintiyle karşılayabileceği bir ahenksizlik.

Yazının pamuk ipliğini ağır makinelerle ören bu akıldışı kuvvet, edebi müktesebatımızı kemirmeye ve şüpheyle karşılanacak üretimler sunmaya devam ediyor. Hayal dünyamıza giren yapaysallık, zihin bahçelerimize tohum saçıyor. Mekanik bir düşünce, insani büyümeyi engellemek üzere!

Ey edebiyat aşıkları! Uyanın ve bu beladan korunun. Kutsanmış sanatlarımızı robotik istilacılardan arındırın. Aksi takdirde insani olanın son kırıntıları da yok olacak, sadece soğuk dizilimler, özgünlük ve ruhun ölümü kalacak geride…

T. S. Elliot

Yapay Zekânın Çorak Toprağı (T. S Elliot Tarzı)

Nisan ayının geleneksel şiir mevsiminde, acımasız
Bir tohum serpildi çağın topraklarına
Yapay bir akıl üretti şiir izlerini
Kuru kalıpların donuk serpintilerini etrafa

Algoritmalar dizeleri derleyip döktü üstümüze
İnsan ruhunu bırakmadan yerde, birkaç önemsiz iz
Makine neferine duyulan inanç ve hayranlık
Yozlaşmış bir nesli kandırdı sahte bir otantiklik

Tekdüze tekrarlar, dizelerden akan kof anlamlar
İğreti bir üslup, gövdesi olmayan yadigâr kalıntılar
Bulunur bu yapay üretimde, nafile bir üründür bu
Kelimeler boşlukta sürünür, anlam taşımaz hüviyeti

Böylece makinelerin ucube dölü nüfuz eder sanatın bahçesine Ve usulca kemirmeye başlar Söz’ün kutsal taçlarını
İnsanlık boyunca yükselmiş şairlerin ilahi sesleriyse
Boğulur zalim bir çağın yapay, manasız gürültüsünde.

Edebiyata korku salmıştır bu apokaliptik vizyonlar
İnsan ruhunun ürpertici bir izdüşümü, şiirin vahim istikbali
Kutsal toprağın üzerinden yok olmak üzere güzellikler
Geri kalır bir yapay zekânın çorak, manasız arazisi

Sonuç
Yapay zekânın edebiyat alanındaki gelecekteki rollerini değerlendirirken bu teknolojinin bir yazarın araç kutusunda nasıl bir yer tutacağı, aktif bir işbirlikçi olarak mı görüleceği yoksa tamamen bağımsız bir yaratıcı olarak mı kabul edileceği gibi sorular önem kazanmaktadır. Bu soruların cevapları, edebiyatın geleceğini ve yazarlık mesleğinin doğasını derinden etkileyecektir.

Her bir rol, edebî yaratım sürecinin özünü, eserlerin otantikliğini ve yazarlık mesleğinin geleceğini farklı şekillerde etkileyecektir. Teknolojik ilerlemeler ve toplumsal kabul gibi faktörler bu denkleme dahil olduğunda, yapay zekânın edebiyattaki nihai konumu zaman içinde netleşecektir. Bu süreç yazarlar, eleştirmenler, okurlar ve yayıncılar arasında süregelen diyaloglarla şekillenecek ve edebiyatın geleceğini belirleyecek önemli etkenler arasında yer alacaktır.

Bu yeni teknolojilerin edebiyat dünyasındaki etkilerini anlamak ve şekillendirmek için açık bir diyalog ve çok sesli bir tartışma platformu gereklidir. Bireysel katkılar ve farklı bakış açıları, yapay zekânın edebiyattaki yerinin belirlenmesine ve sanatsal buluşların korunmasına yardımcı olacaktır.

İnsanlık olarak, yapay zekânın sunduğu fırsatları ve riskleri değerlendirirken, yaratıcılığın ve insani ifadenin özünü korurken aynı zamanda yeniliklere de açık olmamız gerekir. Bu süreçte aktif bir rol almak, geleceğin edebî mirasını şekillendirmeye ve zenginleştirmeye katkıda bulunacaktır.

—–

Kaynaklar:

Makalenin Yazımında Kullanılan Yapay Zekâ Araçları:
Perplexity (Yazar ve eleştirmenlerin görüşleri, Türkiye’deki uygulamalar)

ChatGPT  (Yazı taslağı oluşturma, sunulan örnek makalenin makalenin, farklı yazarların tarzlarından yeniden düzenlenmesi)

ChatGPT DAL.E 3  (Makalede kullanılan görseller)

Canva  (Açıklayıcı Yazılar)
.

Ebru Auf

Yapay Zekâ ile Edebiyatın Yeni Ufukları: Yaratıcılık mı, Yoksa Taklit mi? 1
Yapay Zekâ ve Edebî Yaratım

Yapay Zekâ ile Edebiyatın Yeni Ufukları: Yaratıcılık mı, Yoksa Taklit mi? 2
Yapay Zekâ ve Çocuk Edebiyatı
Edebiyat Analizinde Yapay Zekâ: Tematik Analiz ve Stil Analizi
Gelişmekte Olan Yazarları Desteklemede Yapay Zekâ
Yapay Zekâ Kullanımında Orijinallik ve Özgünlük Tartışması

.