Kasım 2023
METİN TURAN

İlk kitabım hangisidir sorusunu şimdiye değin hiç aklıma getirmedim çünkü biyografik ve yayına hazırladığım kitapları sahiplensem de kendi yaratmam olarak görmedim.
Yayına hazırladığım ilk kitap Enver Gökçe Üzerine’ydi (Damar, Ankara 1991).
Aynı yıl hazırlık evresi henüz lise öğrencisi olduğum 1980’lere dayanan, özenle daktilo edip ciltlettiğim, baba tarafından da dedem olan bir halk şairinin yaşam öyküsü ve şiirlerini içeren Can İçindedir Canan Kağızmanlı Cemal Hoca(Folklor Araştırmaları Kurumu, Ankara 1992) yayımlandı. Temmuz ayında sarsıcı bir beyin kanaması (anaverizma) geçirmiş, deyim yerindeyse yemeyi, içmeyi, konuşmayı, yürümeyi yeniden öğrenmeye başlamıştım. Hayata dönmüş olmanın sevinci ve heyecanıyla dosyayı, daha önceleri de iletişimde olduğum, Folklor Araştırmaları Kurumuna teslim etmiştim. Kurum olması duygusuyla benden kaynaklanan hataların da görülebileceğini düşünmüştüm. Ne var ki bunlar bir yana teslim ettiğim dosya dizgicinin insafına bırakılmış, paragraflar birbirine karışmış, maddi hataların da olduğu yanlışlarla dolu bir kitap çıkmıştı ortaya. O yıllarda yazılı olmayan, kitap baskıları için belirli bir traj sayısı vardı, böyle derleme-araştırma kitapları 2000 adet basılıyordu. Daha açıkçası 1990’larda 1. baskı dendi mi o kitabın en az 2000 adet basıldığı kabul ediliyordu. Ben, kitap basıldıktan yaklaşık 3-4 ay sonra ancak okuma-yazmaya dönebilmiştim. Deyim yerindeyse ameliyat neticesinde gözlerim yer değiştirmişti. Ölümü ertelemiş olmanın sevinciyle ilk günlerde ulaşabildiğim herkese, en çok da akraba çevrelerine, bu kitaptan dağıttım. Neredeyse 1000-1200 kitap böyle gitti. Sonra kitabı okumaya başlayınca başıma kaynar suların döküldüğünü hissettim. Tonla yanlış vardı. Elimdekilerin tamamını imha edip hurda kağıda çıkardım ama iş işten geçmişti. Öyle ki hazırladığım sözlükçede bile sözcükle karşılığı yer değiştirmiş, olmadık anlamlar yer almıştı. Buna rağmen üç kişi dışında Kağızmanlı Cemal Hoca’yı en iyi tanıyan ve şiirlerinin önemli bir kısmını neredeyse ezberinden okuyabilen Nejat Birdoğan sert bir uyarıda bulunmuş, şimdi Prof. Dr. olan o tarihlerde henüz ya doktora öğrencisi ya da doktorayı yeni bitirmiş Cumhuriyet Üniversitesinden Şeref Boyraz, bir de Miskini mahlasıyla şiir ve ezgilerini bildiğimiz Sait Küçük yanlışlar üzerinde dikkatimi çekmişlerdi. Bunları da saygıyla anarak 1998 yılında hazırladığım Pertev Naili Boratav’a Armağan (Kültür Bakanlığı, Ankara 1998) kitabında tashih notumun yer aldığı bir yazı ile bunu düzeltmeye çalışmıştım. Sonra yine yazdığım diyemediğim, hazırladığım dediğim Yürüyorum Dikenlerin Üstünde Kaplani’nin Yaşamı ve Şiirleri (Prospero, 1994), Aşık Veysel (Prospero, 1994), Kul Himmet (Günorta, 1994), Ozanlık Gelenekleri ve Türk Saz Şiiri Tarihi (Armoni, 1996), Türk Halk Edebiyatı (Anadolu Üniversitesi, 1997) kitaplarım yayınlandı. Başıma başka tahilsizlikler de geldi. Örneğin Kaplani’nin şiirlerini içeren kitap, sanki şiirler de benimmiş gibi kapakta “hazırlayan” ibaresi olmaksızın yayınlandı. Bunlar başka bir yazının konusu olarak kalsın şimdi ilk şiir kitabım Suları Islatan Mecnun’un (Ürün Yayınları, 2003) yayın serüvenine değineyim.
Şiir kitabı, edebiyata dair başka işler ve yayınlarla uğraşan biri olarak sevincimin billurlaşmış halidir. Bu biraz sözün gücünü elinde tuttuğunu, onu sahiplendiğini de yansıtır. İlk öyküm 1981 yılında yayınlanmıştı. İlk kitabım olarak ele aldığım çalışmamla bu yolculuk arasında tam bir genç ömür yaşanmış, 22 yıl geçmiş. Dergi çıkarıyor olmam, yayın çevreleriyle ilişkim, bir de ilgi alanımın benim kuşağımdan (üniversite çevreleri hariç) pek az kişinin merak duyduğu halk kültürü ve edebiyatı olması dolayısıyla hem yazılarımı hem de kitaplarımı yayınlama zorluğu çekmedim. Kendi yayınevim dışındakiler de benden talep edildi.
Ürün Yayınları zaten kurucusu olduğum ve o dönem etkin şekilde yönettiğim bir yayınevi olduğundan ilk şiir kitabım da oradan çıktı. Aynı yıl Makedonya Cumhuriyeti’nin düzenlediği Türk Dünyası Şiir Yarışması’nda, ardından da Ruşen Hakkı Şiir Yarışması’nda birincilik ödülü ile değerlendirildi. Bunların da etkisi olabilir ama daha çok aşkla siyaseti, politik olanla günlük hayatımızın rutinini şiire taşımış olmam nedeniyle Suları Islatan Mecnun oldukça yoğun ilgi gördü. O yıllarda Ürün Yayınevinin iyi bir dağıtım ağı vardı. Bunun da etkisi olabilir. Ayrıca özellikle üniversitelerin edebiyat kulüplerinin etkinlikleri ile kültür-sanat festivallerine katılıyordum ve buralarda kitaba ciddi ilgi gösteriliyor, bazen 300-400 kitap imzaladığım oluyordu.
10. Baskısı 2012 yılında yapıldığına göre yedi yılda neredeyse her yıl bir, bazen iki baskıya ulaşabilmiş bir kitaptı.
Suları Islatan Mecnun, şiir kitabı olarak benim şansım oldu. Farklı dillere de çevrildi ve kitap bütünlüğünde yayımlandı. Sovyetler Birliği’nden sonra Ukrayna’da yayınlanan ilk Türkçe kitap oldu. Şiirlerim üzerine Türkiye’den önce yurtdışında akademik çalışma (tez) yapıldı. Almanca’da da iki kez basıldı.
Şiirlerim bugüne değin otuzdan fazla dile çevrilmişse bunda Suları Islatan Mecnun’la çıktığım yolun rolü büyüktür.
–