20 Şubat 2024
YÜKSEL AKIN

“Okur, masalın başında kaplumbağanın (erkeğin) kol kanat gerdiği kanaryanın (kadının) masalın sonunda kendi ayakları üzerinde durmayı seçtiğini görecektir.”
Necdet Neydim’in çocuklar için kaleme aldığı Sevginin Peşinde adlı masalın başında bir not yer alıyor: “Klasik Anadolu masallarından yola çıkılarak eşitlikçi bir dille yeniden yazılmıştır.” Bu not, Sevginin Peşinde’yi klasik Anadolu masallarından ayıran yönün eşitlikçi bir dille yazılması olduğuna dikkat çekiyor. Erkek egemen anlayışta erkek; kadını koruyan, kollayan, yaşamını yönlendirendir. Okur, masalın başında kaplumbağanın (erkeğin) kol kanat gerdiği kanaryanın (kadının) masalın sonunda kendi ayakları üzerinde durmayı seçtiğini görecektir.
Zor kabul edilen kimi konuların çocuk kitaplarında nasıl ele alınması gerektiği üzerinde önemle durulmalıdır. Sevginin Peşinde’de okur, babasını savaşta yitiren, annesiyle yaşayan bir kaplumbağayla tanışıyor. Savaşa ne yazık ki yabancı olmanın mümkün olmadığı bir dünyada yaşıyoruz. Savaşta yakınını/sevdiğini yitirmek, onun doğurduğu ağır sonuçlarla karşı karşıya kalmak savaşı bir sözcük olmaktan çıkarıp insanı sarsan bir gerçeğe dönüştürüyor. Çocuğun dünyasında savaş ve ölüm gibi ağır iki duruma yer açmak yazar kadar okuru da zorlayacaktır. Savaşa gidilebilir ve dönülmeyebilir. Savaşa giden babamız olabilir. Yalnız bizim babamız değildir savaşa giden, başka babalar da vardır. Babası savaşa giden tek çocuk biz değilizdir. Başka çocuklar da bizimle aynı durumdadır. Okura bu biçimde kahramanıyla empati kurduran yazar gerisini ona bırakıyor.
Masalımızda kaplumbağanın öne çıkan özelliklerinden birinin de yalnızlık olduğunu görüyoruz. Okurun karşısında yalnız bir kaplumbağa vardır. Bu noktada kitabın adını anımsadığımızda (Sevginin Peşinde) yazarın yalnızlığın karşısına sevgiyi çıkardığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Kaplumbağa, kanaryaya aşık oluyor, onun ardına düşüyor. İnsan ve aşk masalların sevdiği ancak çocuk ve aşk, yetişkinlerin pek sevmediği bir ikilidir. Neydim, aşkı kalıplarından sıyırarak çocuk ya da yetişkin diye ayırmadan okurunu düşünmeye çağırıyor. Bu arada düşünmenin başa açabileceği dertler konusunda onu uyarmayı da unutmuyor. Kaplumbağa, düşünmeyi sever ancak annesi düşünmenin oğlunun başına açabileceği dertlerden kaygı duyar, ona engel olmak ister. Yazar, burada kitabı çocuklarıyla, öğrencileriyle… birlikte okuyacak ebeveynlere, öğretmenlere …üzerinde konuşup tartışacakları bir konu sunmaktadır. Düşünmek sakıncalı mıdır? Bu, yazarın yanıtını okura bıraktığı bir sorudur. Düşünmenin kaplumbağanın başına dert açıp açmadığını bilmiyoruz ama düşündükçe zenginleştiğini hissettiğini biliyoruz. Düşünmek insanı nasıl zenginleştirir? Kafa yorulması gereken bir başka konu.
Yalnız ama mutlu kaplumbağamız çiçekleri, kitap okumayı, müzik dinlemeyi, yürüyüş yapmayı sever. Yeniye hayranlık duyar, yeniyi aklına yerleştirir. Yeniye hayranlık duymak, bir arayışın ifadesidir. Var olanla yetinmemenin göstergesidir. İnsanı canlı tutan, yaşama bağlayan güçlü bir duygudur. Bunu kaplumbağanın mutluluğunun kaynağı olarak da görebiliriz.
Kaplumbağanı ardına takıldığı yenilerin içinde duyduğu bir ses, önüne o güne kadar yaşadıklarından, bildiklerinden bambaşka bir yol açar. Çığlık, gülüş ya da şarkı diye anlamlandıramadığı bir ses onu kendisine çeker. Bir yumurtanın içinden gelen bu sesin bir ağlama sesi olduğunu fark eder. Yumurtanın içinde dişi bir kanarya vardır. Orada karanlığın içinde yalnızdır ve korkmaktadır. Sonrasında okur karşısında aşık bir kaplumbağa görecektir. Aklına takılacak en önemli soru ise yalnız ama mutlu kaplumbağanın aşık olduktan sonra mutluluğu yitirip yitirmeyeceği olacaktır. Bir yanda iki kişi olmanın güzelliği vardır bir yanda ise o iki kişiden birinin duyarsızlığı. Kaplumbağa işin içinden nasıl mı çıkacaktır? Okurlar Sevginin Peşinde yanıtları bulacaktır.
.