22 Ekim 2023
SELİM ESEN

Sevgi Soysal’ın hayatında
1965-1971 yılları arasında
görev aldığı radyonun
önemli bir yer tuttuğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
1964 yılının Ekim ayı…
Halide Edip Adıvar’ın kitabından beyaz perdeye ikinci kez aktarılan Vurun Kahpeye filmi, Ankara sinemalarında seyirciyle buluşuyor. Orhan Aksoy’un senaryosunu yazdığı ve yönettiği filmde başrolleri; Hülya Koçyiğit, Ahmet Mekin ve Vahi Öz paylaşıyorlar. Film, Kurtuluş Savaşımızdan kesitler içerdiği için özellikle gençlerin ilgisini çekiyordu.
1960 darbesiyle sonuçlanan sürecin ardından 61 Anayasası ülkeye özgürlük ortamı getirmiş ve insanları izlediği sinema filmlerinden, dinlediği müzikten tutun, tiyatro oyunlarına, giysilerine hatta davranışlarına kadar değiştirmişti. Yeni anayasa, yabancı fikirlerin olduğu gibi yabancıların yaşam tarzının da ülkeye girişini hızlandırmıştı.
Türkiye’deki toplumsal değişmeye ayak uyduracak biçimde radyonun halka daha iyi hizmet verebilmesi için yeni bir statüye kavuşturulması gereği doğmuştu. Bağımsız, özerk, kendi idari yapısına, kendi kadrolarına, kendi bütçesine sahip, her türlü etkinin dışında kalabilecek yayınlar yapabilecek radyo yanında elbette ki gelecek için de televizyon düşünüldü. Bu düşünce 1961 Anayasası’nda yer alacak ve 1 Mayıs 1964’te TRT (Türkiye Radyo Televizyon Kurumu) 359 sayılı kanunla kurulacaktı.
Bu bağlamda, 10 Temmuz 1964’te kurumun yönetim kademelerine ilk atamalar yapıldı. Merkez Program Dairesi Başkanlığına da Ankara Radyosunun Söz Temsil Yayınları Şefi Turgut Özakman atandı. Turgut Özakman, o sırada Alman Büyükelçiliğinde çalışan Sevgi Yenen’e (Soysal) TRT’de çalışmayı önerdi, genç kadın bu öneriyi kabul etti.
Program Uzmanı Sevgi Yenen (Soysal)
TRT Genel Müdürlük personeli, 30 Eylül 1965’te Ankara Mithatpaşa Caddesi’nde kendine ait beş katlı yeni binasına taşındı. Ankara Radyosu’nda çalışan program uzmanları da yeni binanın 4. katında Merkez Program Dairesinde kendilerine ayrılan odalara yerleştiler. 359 sayılı kanundan önce hazırlanan söz programları, Söz ve Temsil Yayınları Şefliklerince gözden geçirilmekteyken 1966 yılında Genel Müdürlük emri ile Merkez Program Dairesi Başkanlığında denetim başladı. Adalet Ağaoğlu, Sevgi Sabuncu ve Nurten Görün adlı üç program uzmanı, haberler ve reklamlar dışında tüm radyo yayınlarını, metin ve bant olarak denetlemekle görevlendirildi. Bu üç uzmana daha sonra Aysel Aziz, 1968’de de Metin Öztekin, Serpil Akıllıoğlu, Yavuz Yücetürk, Engin Alçora, Ülkü Alçora, Sezi Çolakoğlu ve Dinçer Sezgin katıldılar. O yıl çok merkezli radyo bağlantısı gerçekleştirildi. Atatürk’ün Samsun’a çıkışının 50. yıldönümünde, ilk kez Ankara dışındaki çeşitli merkezlerle bağlantı kurularak naklen yayın yapıldı. Yayın senaryosu da Turgut Özakman’ın programcıları tarafından oluşturuldu.
Sevgi Yenen (Soysal) 1965’te Başar Sabuncu ile yaşamını birleştirdi. Bu birliktelik beş yıl sonra (1970) ayrılıkla sona erecekti.
1958 yılında tartışmalı bir görev değişikliğinin ardından Muhsin Ertuğrul’un yerine Devlet Tiyatrosu Genel Müdürlüğüne Cüneyt Gökçer getirildi. Devlet Tiyatrosu sanatçıları ve onlara destek veren özel tiyatro sanatçıları Bayındır Sokağı’ndaki Sultan Oteli’nin barını mesken edinmiş, hemen her akşamüzeri TRT Haber Merkezinde çalışan gazeteci dostlarıyla orada bir araya geliyorlardı. Tanıdık isimler; Güner Sümer, Bozkurt Kuruç, Semih Sergen, Tunca Yönder, Çetin Öner, Nihat Aybars, Rüştü Asyalı, Kaya Akarsu ve Melih Aşık, barmen Turgut’un özel içkisi tarçınlı rakıyı yudumluyorlardı. Kimi günler TRT çalışanı Sevgi Sabuncu ve eşi Başar Sabuncu da buraya gelir, arkadaşlarının sohbetine eşlik ederdi.
12 Mart 1971 askeri muhtıra sonrası tutuklanan aydınlar arasında Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı Mümtaz Soysal da vardı. Suçu, kaleme aldığı Anayasaya Giriş kitabında komünizm politikası yapmaktı.
Sevgi ve Mümtaz Soysal,
13 Temmuz1971’de cezaevinde evlendiler.

Olmayacak insanların olmadık suçlarla gözaltına alındıkları o dönemde Sevgi Soysal, kendisinin de bir açığının arandığının farkındaydı. Bir gece yarısı kimliği olduğu halde kimliksiz dolaşmak ve sıkıyönetime karşı gelmekle suçlanarak karakola götürüldü. O, hem muzır sayılan “Yürümek” kitabının yazarı hem de komünistlikle suçlanan Mümtaz Soysal’ın eşiydi. Tutuklandı ve kendisini Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu’nda buldu. 27 gün hapis yattı. Tahliye sonrası TRT’deki işine dönmek istese de beklediği gibi işine son verildiğini öğrendi.
Sevgi Soysal’ın hayatında 1965-1971 yılları arasında görev aldığı radyonun önemli bir yer tuttuğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Soysal, çalışma arkadaşı Aysel Aziz ile birlikte 1969’da Dost dergisinde yayımlanan dört bölümlük konuşma dizisinde radyo ve televizyondan eğitme amacına uygun olarak nasıl yararlanılabileceğini bulma çabasındaydı. “Radyo her şeyin üstünde bir eğitim aracı mıdır? Yoksa eğlendirici, haber verici bir eğitim aracı mıdır ya da eğlendirirken, haber verirken yanı sıra eğiten bir araç mıdır?” sorusunu dergide şöyle yanıtlamıştı: “Çağdaş eğitimin, insanların düşüncelerini özgürleştirmelerine, bireysel güçlerini anlamalarına yardımcı olması gerekir çünkü çağımızın bireyi, bireysel gücünü, toplumun ve çağın yararına değerlendirmelidir.”
Sevgi Soysal, hayat çizgisiyle yazarlık çizgisini birbirine koşut yürüttü. Birini ötekinden ayırmadı, soyutlamadı. Hayatı ne oranda ne yönde, nasıl değişmişse sanatı da aynı yönde gelişimini sürdürdü.
–

Selim Esen’in Diğer Yazıları
Sessizlik