Popülizmle Tanrı/ça/laştırılanlar
23 Aralık 2023

Aydınlık yeterince güçlüyse karanlığı yener.
Halikarnas Balıkçısı yaşasaydı -ki yaşıyor- şöyle derdi: MERHABA! Yazdıklarıyla şiire de akrabaydı. Ben de bu yazıma sıcak bir merhaba ile başlamak istiyorum: MERHABA!
20. yüzyıl, Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı’nda büyük ustaları doğuran bir yüzyıl oldu. Edebiyatın her alanında bugün de bizlere yol gösteren birçok usta doğdu, yaşadı, öldü. Ama bu sadece maddi bir ölümdü, yazdıklarıyla yaşadıkları hâlâ aşikâr.
Bendeniz bu yazımda -naçizane- Öncesi – 2023 – Sonrası diyerek kısaca, özellikle de şiire/şiirimize dair bir şeylere değinmeğe çalışacağım.
Yaşadığımız yüzyıl, iyisiyle kötüsüyle her yüzyıl gibi değerlendirilmeyi hak etmekte. Ancak bu, iyi bir diyalektik bilmeyi de gerektiren bir durum. Şiir, geçmişten günümüze yani geride bıraktığımız yüzyılda nasıl bir yol izledi? Bunu da kısaca belirtmekte yarar var.
Öncesi
Öncesinde kurallı şiir anlayışı (ölçü vb.) vardı. Şiir, bu kurallar ve estetikle kol kola yürür; yaşamını (yazarlarının yaşamını) özellikle dergilerle ve genellikle gününe yarınına damga vuracak kitaplarla sürdürürdü. Sonrasında özellikle Garip Akımı sayesinde birtakım kalıplar yıkıldı. Bunda Nurullah Ataç gibi eleştirmenlerin desteği oldukça önemliydi. Aynı dönemde ya da bir adım daha ileride şiirin toplumu dönüştüren etkisinden söz etmek mümkün. Özellikle Nâzım Hikmet gibi büyük şairlerimizin toplumu dönüştürecek, gerçeklerle yüzleşmemizi, yüzümüzü gerçeğe dönmemizi sağlayacak ve ufkumuzu ne şekilde görmek istediğimize dair düşüncelerimizi belirlememizde pay sahibi olacak eleştirel, yapıcı (toplumcu) şiirlerini görmemiz, okumamız mümkündü ki hâlâ öyle.
1961 Anayasası sonrası dünya edebiyatından (özellikle düşün-felsefe alanında) yapılan çevirilerle doğan, gelişen kolektif bilincin eylemselliği öne çıkardığı, değişimi-dönüşümü ön planda tuttuğu dönemde şiir, toplumsal sorunlara ve mücadelelere olan duyarlılığıyla kol kola bu yönde epeyce mesafe katetti. 1971 ve 1980 darbeleriyle sekteye uğrayan bu dönem, özellikle 1980 sonrasında şiirin kapalılığı, bireyci şiir anlayışıyla önümüze çıktı ve kendini bu yönde geliştirmeye (?) devam etti. 1980 sonrası ilk dönemde (belki bugün de) İkinci Yeni Akımı revaçtaydı. Bu durumun arka planını düşünürken özellikle 1980 ve sonrasını göz önünde bulundurmamız kaçınılmazdır. (Burada İkinci Yeni Akımı’na dâhil şairlerin iyi şairler olduğunu inkara teşebbüs yoktur. Anlatmak istediğim başka bir şeydir ki anlaşılacağını düşünüyorum. Bu nedenle konuyu fazla uzatma gereği duymadım).
2023
1980-2023 yılları arasında ön planda olan şiir anlayışı, herkes için geçerli olmamakla birlikte genel itibariyle bireyci-lirik şiirdir. Yalınlığın ön planda tutulduğu (daha çok 1990 ve 2000-2023), zaman zaman kapalılığa da yer veren bu şiir anlayışı, söz konusu kırk üç yıllık süreçte epeyce revaçta kaldı ki hâlâ öyle. Toplumsal dinamiklerin değişmesiyle, ekonomik faktörlerin etkisiyle (paraya endeks, Sovyetler yıkılana kadar kapitalizm/liberalizm, sonrasında neoliberalizm ve korku-tüketim toplumu), edebiyatın ticarileşmesiyle Türkiye’de de şiir için çürüme başladı diyebiliriz. İnsanların eğilimlerini belirlemeye çalışan/belirleyen birçok etken vardır: çok uluslu şirketler, NGO’lar, STK’ler… Birtakım insanlar çürümenin değirmenine çaktırmadan ya da fark etmeden su taşırlar. Kalemler de böylesi ortamlarda çürür, satılır. Ortamına göre her türde sipariş usulü kitaplar ürer. Çünkü üretilenin tüketime hizmet etmesi esas unsurdur. Tüketim ana hedeftir. Tükenen kitle… Kültür ayaklar altına alınır/alınmıştır.
Konu itibariyle oldukça geniş olduğu için adlar üzerinden gitmiyorum. Özellikle 2023 şiiri üzerine de yazmak istemedim. Şiiri en’lere ve yıllara hapsetmeyi doğru bulmuyorum ya da iyi bir şiir kitabını gözden kaçırarak gözden kaçırdığım kitaba ve yazarına mahcup olmak istemiyorum (bugün için). Elbette zaman zaman şiir kitapları üzerine de yazdığım oluyor ama bu 2023; en’ler, antolojiler vb. bahsettiğim konuyla ilgili bir durum değil. Neyi anlatmak istediğimin anlaşıldığını düşünüyorum.
Kanımca 2023 yılı itibariyle Türkiye’de şiirin durumu pek iyi değildir. Herkes kendi çıkarının peşine düşmüş, sözde rüştünü ispat edenler de çevrelerine nazı geçen abilere/ablalara dönüşmüştür. Bunu bir şair olarak değil de (ya da beni de içine katabilirsiniz, olur, gocunmam, kendimi bildiğim için sorun olmaz) gözlemci olarak yazıyorum.
“Edebiyatla ilgili biriyseniz etrafınıza bir bakınız. Mutlaka popülizmle tanrı/ça/laştırılan birkaç kişiye rastgeleceksiniz. Onlara “Hayırdır?” demenizin vakti gelmiştir. Mümkünse sizler de karşısında durun popülizmle tanrı/ça/laştırılanların.“
Popülizmle Tanrı/ça/laştırılanlar
Edebiyat ticarileşmiş ve yanına neoliberal siyasaları da almıştır. Bu da beraberinde çürümeyi getirmiştir. Bugün itibariyle bu durumdan akl-ı selim sahibi herkesin haberinin olduğunu düşünüyorum, haberinin olduğunun farkındayım. Edebiyat üzerinden kurulan ilişkiler para, çıkar vb. şeylerle harmanlanarak göz boyayıcı bir hal almış; buna etnik, cinsel kimlik de dâhil edilmiştir. Bu “böl-parçala-yönet”in güncel formudur. Ortalık sosyal medyada ahkâm kesenlerden, yine bu mecralarda birbirlerini kollayarak ticari pazarda kol kola yürüyen, okuma stratejisi, bilgi birikimi vb. olmadan insanlara böyle görünmeye çalışan kandırıkçılardan geçilemez durumdadır. Şiir, lirikal hassasiyetlerin 21. yüzyıl icatlarıyla buluşturulup insani değerlerin hiçe sayıldığı bir yolda adım adım geriye doğru gitmektedir. Sonrasında da şu sorulmaktadır: “İnsanî ilişkiler neden kötüye gidiyor, kime güveneceğiz?” (Korku kültürü…) Bana kalırsa öncelikle kendimize güvenmeliyiz, kendimizi bilmeliyiz. Büyük şairlere selam olsun!
Oyun oynamayı bırakalım. Kitabınızın iyi bir yayınevinden çıkması, çok satması, popüler olması sizin umurunuzda olsa bile bunun insanlığa hiçbir faydası yok. Siz yine de kitabınız çıkmaya yakın insanları like’lamayı sürdürebilirsiniz. Egonuzu tatmin edebilir, ahkâm kesebilirsiniz. Çürümeye ortak olmak istiyorsanız bunu bilemem. Burada kimseyi bir yere oturtmaya, hedef göstermeye, dart tahtasına yerleştirmeye çalışmıyorum. Söylediklerimin sizler de farkındasınız. 2023’te de bu durum değişmemiştir.
Edebiyatla ilgili biriyseniz etrafınıza bir bakınız. Mutlaka popülizmle tanrı/ça/laştırılan birkaç kişiye rastgeleceksiniz. Onlara “Hayırdır?” demenizin vakti gelmiştir. Mümkünse sizler de karşısında durun popülizmle tanrı/ça/laştırılanların. Pişman olmayacaksınız.
Dört yanımız WOKE A.Ş.’ler ile doludur. Bu bir uyanış değil; uyuşturma, uyutuluştur!
Sonrası
Kültür, üretimdir. Üretim sürer, sürecek de. Ama olumlu anlamda üretim. Aksi halde zehirlenebilirsiniz. Üretim dedim, edebiyat ve şiir de bunun bir parçası. Okurken seçici olmak gerekmez mi? Hatta yazarken bile… Belki…
Bugüne kadar atılan her adım bir toplamdır. Bu işin arka planda bir muhasebesi vardır. Vicdan, arz – talep (arz – talep konusu değişkenlik gösterse de) önemli hususlardır.
Bu yazımda her kadar ticarileşmeden, kirlilikten, çürümeden bahsetmiş olsam da hem dünya hem ülkeler tarihinde benzer durumlarla karşılaşıldığı kaçınılmaz bir gerçek. Yine de umudumu/umudumuzu diri tutmamız gerektiğini düşünüyorum. Size zarar vereceğini düşündüğünüz bir kalabalığa dâhil olmaktansa “hak bilinen yolda yalnız yürümek”i de düşünün isterim. Bu elbette ki her zaman böyle gitmeyecek. Değişim-dönüşüm kötü olabileceği gibi iyi de olabilir. Sonrası için (şu anın sonrası/yarın) iyiden, güzelden yana olduğumu belirtmek istiyorum. Ve “Şiirle hep!” diyorum. (Burada konumuz şiir olduğu için. Yoksa sanatın her dalıyla topyekün mücadeleyi savunuyorum.)
İnanıyorum ki bir araya gelinecek ve bu duruma bir dur denilecektir. Ortak umudum/uz/dur.
Bütün bu toplam, 5-15. yüzyıl arasına tarihlenen Ortaçağ’ı bizlere hatırlatır, diyebiliriz. Altyapı-üstyapı ilişkisi de göz önünde bulundurulduğunda saldırının açık ya da üstü kapalı bir şekilde de olsa (çoğu kez) nereden geldiğini kestirmek güç değildir. Yeni Ortaçağ’ın saldırısı altındayız ama bu saldırıyı da geri püskürteceğiz.
“Zalim olsa ne rütbe bi perva
Yine bünyad-ı zulmü biz yıkarız
Merkez-i hâke atsalar da bizi
Küre-i arzı patlatır çıkarız.”
(Namık Kemal)
Görünen o ki aydınlık, bugün yeterince güçlü değildir ama yarın güçlenecek ve karanlığı yenecektir. İnancım/ız bu yöndedir.
Bulunduğunuz her ortamı aydınlatmanız dileğiyle…
“Bârika-i hakikat, müsâdeme-i efkârdan doğar.” (Namık Kemal)
Niyetimiz kimseyi kırmak değildir.
Bu yazı burada bitti. Okuyan herkese teşekkürler. Sevgiyle, saygıyla kalın. HOŞÇAKALIN!
2024 güzel bir yıl olsun.
_____
Yazarın Notu:
Bu yazının konusu sadece 2023 şiiri ve öne çıkan kitaplar olabilirdi fakat kırk üç yıllık bir süreç ve yıllar arası benzerlikler söz konusudur. Elbette ki her yıl iyi kitaplar yazılır, iyi ki de yazılır, buna bir itirazım yoktur. İtirazım paralel düşündüğüm/üz bütün insanların itirazıdır.
.