21 Şubat 2024
AYGÜL AYDOĞDU
“Artık Mona Lisa her yerdedir. Kartpostallarda, çikolata kutularının üzerinde, giysilerde, çantalarda, kibrit kutularında…O, sadece kendini üretene değil, tekrar tekrar üretene de para kazandıran çok popüler bir nesne haline gelmiştir.”
1789 Fransız Devrimi ile sanat eserleri yüksek aristokrasinin kişisel zevk nesnesi olmaktan çıkmış; sanat, yoksul halka ulaşır olmuş ve halk tarafından sanat eserlerinin bilinirliği daha da artmıştır. Aynı zamanda sanat eserleri zenginlik ve lüksün sembolü olmaktan uzaklaşıp toplu mülkiyetin, ulus bilincinin ve özgürlüğün sembolü haline gelmiştir.
Ancak bir sanat eseri var ki onun tanınıp geniş halk kitlelerine inmesinde Fransız Devrimi’nden çok bir hırsızın katkısı olmuştur. Basit bir gezgin badanacı, polislerin de yardımıyla Mona Lisa’yı popüler kültürün nesnesi haline getirmiştir.
Vincenzo Peruggia, Louvre’un ziyarete kapalı olduğu 21 Ağustos 1911 Pazartesi sabahı Rivoli Caddesi’nde tuhaf yürüyüşüyle pek çok kişinin dikkatini çekmiş ancak onun önlüğünün altında belki de sabah gezintisine çıktığı için mutlulukla gülümseyen Mona Lisa olabileceği hiç kimsenin aklından bile geçmemişti.
Leonardo da Vinci’nin Mona Lisa’sını bir resim olmaktan öte resim sanatının sembolü haline getiren bu sessiz sakin badanacı, geçici olarak çalıştığı Louvre Müzesi’nde kendisine gülümsediğini düşündüğü Mona Lisa’yı asılı olduğu duvardan soğukkanlılıkla indirmiş, onun ağır çerçevesinden kurtulduktan sonra evine gitmek üzere otobüse binmişti. İki saat sonra tekrar Louvre’a döndüğünde her şey normaldir.
Mona Lisa’nın çerçevesi ağırdır çünkü o sıralarda Louvre, sanat eserlerini korumak amacıyla tüm tablolara cam taktırmıştır. Ancak birçok sanatçı ve aktivistin buna itirazı vardı. Bu şaheserler camlarından üzerlerine yansıyan insan suretleriyle lekelenemezdi. Elbette protestolar gecikmemişti.
Protestoculardan biri Rembrandt’ın portlerinden birinin üzerindeki camı ayna gibi kullanarak tıraş olmuştu. Ressam Louis Beroud da benzer bir protestoyu Mona Lisa’nın camında yapmak istedi. Fakat 22 Agustos 1911 sabahı müzeye geldiğinde dört demir çubuğun ortasında kalan boş bir duvarla karşılaştı, Mona Lisa ortalarda yoktu.
Mona Lisa yokluğundan yirmi dört saat sonra fark edilmiş, yokluğu bildirilince de kimse panik yaşamamıştı çünkü müzenin kapalı olduğu pazartesi günleri eserler fotoğraflanmak için başka bir bölüme götürülüyorlardı, Mona Lisa da orada olmalıydı. Telaşa mahal yoktu.
Oysa Mona Lisa Vincenzo Peruggia’nın Hopital Saint Lois Caddesi’ndeki pansiyonun az eşyalı dairesinde kendisi için hazırlanmış sandığın tabanındaki gizli bölmede gülümsemeyi sürdürüyordu.
Ertesi gün tablonun fotoğraflanacaklar arasında olmadığı anlaşılınca bütün basın, polis merkezine dönüşmüş olan Louvre’daydı. Mona Lisa, Le Figaro gazetesinin deyimiyle ”muazzam, tüyler ürpertici, ağzı açık bir boşluk” bırakarak ortadan kaybolmuştu.
Mona Lisa’ dan Kalan Boş Uzam ve Kafka
Bir hafta ziyarete kapatılan Louvre yeniden açıldığında şimdiye dek görülmedik bir kalabalığın akınına uğramıştı. Binlerce insan akın akın tablonun duvarda bıraktığı boş uzamı uzun uzun izliyor, diğer resimleri gözleri görmüyordu. Bu insanların büyük çoğunluğu daha önce Louvre’a hiç gelmemiş ve Mona Lisa’yı hiç görmemişti. Hırsızlık olayından üç hafta sonra Paris’e gelen Kafka ve arkadaşı Max Brod, Mona Lisa’nın bıraktığı tozlu boş duvarı izlemek için kuyruğa girmekte gecikmemişti. Kafka niçin boş bir duvarı izlemeye gelmişti, Mona Lisa’nın boş uzamı Kafka’ya neler düşündürmüş, neler hissettirmişti? Acaba Kafka’nın eserlerinde bu anın küçücük de olsa bir izi var mıydı? Bir sanat eserinin izi başka bir eserde sürülebilir miydi? Elbette tüm bu soruların yanıtı başka bir araştırmanın konusudur. Ancak anlaşıldığı gibi ilk kez bir tablonun yokluğu varlığından daha çok ilgi çekmişti. Daha sonra Brod günlüğüne Mona Lisa’nın imgesinin her yerde olduğunu, sinemaya gittiğinde bile ondan kurtulma olanağı olmadığını, neşeli bir komedi filminin ardından tablonun çalınışıyla dalga geçen bir filmin geldiğini yazacaktı. Mona Lisa Louvre’ da tozlu boş bir uzam olarak varlığını sürdürürken bilinirliği ve tanınırlığı Louvre’un duvarlarında gülümsediği zamana göre çok daha fazla artmıştı.
Fransız Devrimi’yle zengin aristokratların şatolarında yığılıp istiflenecek nesneler olmaktan çıkan sanat eserleri, Mona Lisa’nın çalınmasıyla yeni bir nitelik kazanarak sürekli para kazanma nesnesine dönüşmüştü. Elbette eserin önce yeni üretim aygıtlarıyla yeniden üretilmesi gerekecekti yani Mona Lisa 6.500 adet reprodüksiyonü ile polis tarafından yeniden üretilmiş ve Paris’in dört bir yanına dağıtılmıştı.
Artık Mona Lisa her yerdedir. Kartpostallarda, çikolata kutularının üzerinde, giysilerde, çantalarda, kibrit kutularında…O, sadece kendini üretene değil, tekrar tekrar üretene de para kazandıran çok popüler bir nesne haline gelmiştir.
Oysa Mona Lisa çalındığında dönemin en ikonik iki eseri Raffaello’nun sevgilisini resmettiği “Fornarina” ve yine Raffaello’nun kilise için yaptığı “Sistina Madonna”sıydı. Mona Lisa’nın ikonik eser olup bu tabloları geride bırakması bir hırsızın önlüğünün altında Louvre’dan çıkıp gitmesiyle olmuştu. Hatta Mona Lisa’nın müzedeki yeri, ünlü tabloların yer aldığı göz hizasındaki sıra değil bir alt sıraydı.
Picasso’nun Başını Derde Sokan Kadın: Mona Lisa
Mona Lisa’nın çalınmasından dört yıl önce Louvre ‘u gezmekte olan Gery Pieret, buradaki eserlerden birini çalmanın ne kadar kolay olduğunu anlayınca gözüne kestirdiği antik büstlerden birini paltosuna gizleyerek rahatça müzeden çıkıp gider. Büstün çalındığının fark edilmemesi ve göze batmayacak bir eseri alıp gitmenin kolaylığı Pieret’i ikincisini çalma konusunda cesaretlendirir ve Pieret kısa bir süre sonra Louvre’dan paltosuna gizlediği ikinci bir büstle ayrılır.
Mona Lisa’nın çalınışının ardından birkaç yıl geçmiş, tablo hala bulunamamıştır. Bunun üzerine Paris-Journal adlı gazete tabloyu getirene para ödülü vereceğini açıklar. Gery Pieret de bu ödülü alma peşindedir.
Gery daha önce Louvre’dan paltosunun altında gizleyerek çıkardığı iki büstü, evinde kaldığı şair Apollinaire’in arkadaşı olan ünlü ressam Pablo Picasso’ya satmıştır. Bazı yorumcular Picasso’nun kübizm akımının en önemli örneklerinden biri olarak gösterilen “Avignonlu Kızlar” adlı tablosunun bu büstlerin izini taşıdığını, büstlerin tabloya esin kaynağı olduğunu söylemektedirler.
Mona Lisa’nın çalınmasının ardından uzun bir zaman geçmesine karşın hâlâ bir sonuç elde edememiş olan polis teşkilatı ve dedektifler basının, toplumun ve siyasilerin baskısı altında çalışmalarını sürdürürken şüpheli gördükleri herkesi takibe almaya başlamışlardır. Bu şüphelilerden biri de Gery Pieret’tir. Pieret yanında kaldığı şair Apollinaire’in evinde yakalandığında işin ucu bir şekilde Apollinaire’in arkadaşı olan Picasso’ya da uzanmış, ünlü ressam hem büstler hem de Mona Lisa ile ilgili sorgulanmıştır. Elindeki antik büstleri dedektiflere teslim eden Picasso, bu sorgulamadan herhangi bir ceza almadan kurtulmuştur.
Ucuz Otelin Paha Biçilemez Tablosu
Vincenzo Peruggia İtalya ‘da doğmuş, hayatı boyunca hiç resimle ilgilenmemişti. Mona Lisa’nın İtalya’ya ait olduğunu düşünüyordu. Napolyon eseri çalmış ve Fransa’ya getirmiş olmalıydı. Peruggia’nın bir vatandaş olarak görevi Mona Lisa’yı ülkesine geri götürmekti. O bir kahramandı aslında, hırsız değil. 1913’te İtalya’da ucuz bir otelde tutuklandıktan sonra hakimlere böyle söylemişti. Oysa I.Francis parasını ödemiş ve eseri Leonardo da Vinci’den satın almıştı.
Mona Lisa, Pariste’ki sıradan ve kasvetli bir pansiyonda küçük bir sandığın gizli bölmesinde iki yıldan fazla gülümsemesini sürdürdükten sonra nihayet Peruggia onu yapıldığı ülkeye, İtalya’ya götürmüştü. O şimdi İtalya’da Panzai Bulvarı’ndaki ucuz bir otelin paha biçilemez tablosuydu. Peruggi artık onu satmak istiyordu ama çalınmasıyla ününe ün katmış olan bir eseri elden çıkarmak hiç de kolay değildi.
1913’ün Aralık ayında Floransalı antika satıcısı Alfredo Geri ile tanışan Vincenzo Peruggia ona, Mona Lisa’nın kendisinde olduğunu ve onu yarım milyon lirete satmak istediğni söylemişti. Bu da tablonun ülkesine geri götürülmek için değil paraya çevrilmek amacıyla çalındığını kanıtlamaktaydı aslında.
Antika satıcısı Geri, bu kadar ünlü çalıntı bir tabloyu kimseye satamayacağını düşünmüş ve tablonun değerinin yüzde onu kadar ödül alacağını umarak polise haber vermiş ve Vincenzo Peruggia’yı yakalatmıştı. Alfredo Geri’ye ödül olarak 25 bin frank ve bir şeref nişanı verilmiş fakat bu ödül onu mutlu etmemişti. Mahkemeye başvurmuş ancak sonuç değişmemişti.
Zengin olma hayaliyle üç yıla yakın Mona Lisa ile yaşayan Vincenzo Peruggia yakalandığında cebinde sadece bir frank yetmiş beş santim vardı. Mona Lisa Louvre’daki yerine tekrar döndüğünde ise eskisinden daha ünlüydü ve değerine paha biçilemiyordu.
__________
Kaynaklar:
Darian Leader, Mona Lisa Kaçırıldı, Ayrıntı Yayınları, İstanbul 2018.
Mona Lisa’nın Çalınması: Tarihin En Büyük Sanat Hırsızlığı | Belgeseller | B04, Yayımlanma Tarihi: 5 Ekim 2021, Avangart TV.
https://www.youtube.com/watch?v=qCLvbcxZXHQ (Yararlanma Tarihi: 25 Ocak 2024)
Politikyol, Mona Lisa’nın Çalınması, Yargı ve Öykünün Gücü, Yayımlanma Tarihi: 10 Ekim 2021
https://www.politikyol.com/mona-lisanin-calinmasi-yargi-ve-oykunun-gucu/ (Yararlanma Tarihi: 25 Ocak 2024)
.