16 Mayıs 2023
“Bin yıllardır eşitsizlik girdabında kendine kurtuluş yolu arayan kadınların, bağımsızlık savaşlarını da içine alan devrimlerde, geleneksel rollerini aşmada büyük atılım sağladıkları görülür.’’
İran’da kadınlar tutsaklıktan kurtulmak için her türlü baskıya korkusuzca başkaldırmaktayken ülkemizde türban sorunu yaratan, aydınlıktan, eşitlikten yana, çağcıl düşünceli kadınlarımızı düşman belleyenleri üzüntüyle izlemekteyiz.
Cumhuriyet devrimleriyle birlikte özgürlüğünü savaşım vermeden edinen kadınlarımız, yazık ki aydınlanma sürecinde ve sonraki yıllarda haklarını korumakta yeterince cesur olamadılar. Oysa Kurtuluş Savaşı’nda, yokluk yoksulluk içindeki kadınlarımızın katlanmak zorunda oldukları durumda bile askere giyecek, yiyecek, gerektiğinde silah ulaştırmak için yaptıkları özveriyi yadsıyamayız.
Kimi dünya devletlerinin devrim tarihi içinde, birlikte savaşım verdikleri halde kadınlar görünmez. Erkeklerdir adı bilinen ve önde olan.
Lise yıllarında şiir, üniversite yıllarından sonra da öykü ve deneme yazan Sevgili Hatice Eroğlu Akdoğan, Küba ve Fidel Castro’ya ilişkin yaptığı bir araştırmada kadın devrimcilerin adının sıkça geçtiğini saptar. “Kadın, toplumsal yaşamın en önemli ögelerinden biridir, yaşamın en keskin dönemeçlerinden birisi de toplumun ilerlemesinde çok önemli yeri olan devrimlerdir. Bin yıllardır eşitsizlik girdabında kendine kurtuluş yolu arayan kadınların, bağımsızlık savaşlarını da içine alan devrimlerde, geleneksel rollerini aşmada büyük atılım sağladıkları görülür.” diyen Akdoğan, kadının rolünün erkek tarih yazımından daha bağımsız olarak ele alınması zorunluluğunu duyar.
Fidel Castro, Kendi Gerçeğini Yaratan Efsane kitabının hazırlık sürecinde Kübalı kadınları ayrıca bir yazıda ele almanın gerekliliğini duyarak başlar kitabı yazmaya. Araştırdıkça görür ki bir ad hakkındaki araştırma yazarımızı yeni adlara yönlendirecektir.
Küba Devrimi’nde rol oynayan kadınların eylemciliği hakkında araştırdığı bu kitabını bir başlangıç sayar. Erkek yoldaşlarının arasında kaynayıp yitmemeli düşüncesiyle Kübalı kadınların tarihine ayna tutmak ister.
Kadının varlığı toplumun varlığının önemli bir parçası ya da yarısı. Söz konusu kapitalizme ya da emperyalizme karşı bir savaştan, devrimci bir hareketten söz edildiğinde kadını bu gerçekliğin dışında tutamayız. Küba’da devrim için harekete geçildiğinde kadınlar vardı. Sayıca az olan hareket kitlesel boyut kazandıkça kadının kırda ve kentteki koşullara dayalı olarak değişik sorumluluklarının düzeyinin giderek arttığı görülmektedir.
Dağlarda silahlı mücadele başladığında kadınlar daha çok lojistik destek sağlama, kuryelik, sağlık yardımı, terzilik, yemek pişirme gibi geleneksel ev kadınlığına özgü işler yapsalar da zamanla önde olma ve silahlı savaşa katılma isteğiyle özel bir kadın tugayı kurulur, devrim gerçekleştiğinde hiç fire vermeden çatışma süreçlerinde yer alırlar. Birliğin komutanı Hemşire İsabel Riole, Öğretmen Lilia Rielo ile kardeşti. İsabel Sierra’daki ilk çalışmasına Che’nin komutası altındaki birlikte başlamıştır. On üç kişilik tugayda İsabel Luisa Rielo Rodrigez, Delsa Ester Puebla Viltres, Olga Ester Guevara Perez, Angela Antolin, Eva Rodrigez Palma, Flor Celeste Peres Chavez, Lilia Rielo Rodrigez gibi devrim sürecinde de rol almış, adlarını kitaptan öğreneceğimiz önemli kadınlar vardır.
Fidel Castro, kadınların devrimle birlikte geldiği noktayı “devrim içinde devrim” olarak tanımlar. “Kadınların kırılganlığına hayranım ama aynı zamanda güçlerini, iradelerini, hayata karşı koyma kararlarını da kıskananlardanım. İşte bizim öğretmenlerimiz ve rehberimiz.” der. Elbette kadınların gücüdür ona bunları söyleten.
Devrime yaklaştıkça bu cephedeki kadınlar, geride kalanlar için de motor görevi görmeye başlamıştır. Devrime ulaşılınca bu büyük olayın kadın yüzleri açığa çıkar. Kadına karşı geleneksel yargı ve görüşler, tabular dağılıp kırılır. Kimse Celia Sanchz’in ya da Haydee Santamaria’nın neden omzunda silahıyla yürüdüğünü tartışmaz. Kentten ya da kırdan, dağlardaki savaşa katılmak zaten başlı başına bir başarıdır.
Batista’nın çözülüşü ile birlikte kentlere yürüyen isyancılar arasında kadınlar da vardır. Ön saflarda yürüyen kadınlar aynı zamanda devrimin yapılanması için öncüdürler. Hareketin ilk güçlüklerini onlar omuzlamışlardır. Küba’da Devrimin Kadın Yüzü kitabını okurken adı geçen tüm kadınlara hayranlık duymamak olası mıdır?
Dünya ülkelerinin tüm kadınlarının, insan olmanın bilincini taşıyabileceği savaşımlarda önde olmalarını dileriz. Özellikle Ortadoğu ülkelerinde dinsel baskıyla cinsel objeden başka bir şey sayılmayan kadınların, İran’da olduğu gibi isyan bayrağını açmasının zamanı gelmiştir.
İstanbul Tüyap Kitap Fuarı’nda tanışıp kitaplaştığımız Sevgili Hatice Eroğlu Akdoğan’ın emek gerektiren bu araştırma kitabı, hele de giderek göz göre göre özgürlüklerini yitiren, acımasızca öldürülen ülkemiz kadınları için de bir ders niteliğindedir.
–
Hatice Sönmez Kaya’nın Diğer Yazıları
Dünyanın Kitapları Arasında Yerini Alan Bir Yazar