Füruzan’ın İlk Romanı: 47’liler

13 Nisan 2024
LEYLA OKYAR

Benim için Füruzan önce Sevda Dolu bir Yaz’dı sonra Berlinin Nar Çiçeği, daha sonra Parasız Yatılı, en son da 47’liler oldu.

Füruzan’ın okuduğum tüm kitapları beni etkilerken 47’liler  çok daha derinden sarstı. 70’lerde  ezilen, sömürülen, köylü ve işçi haklarını arayan devrimcilerin başlarına gelenleri Adalet Ağaoğlu’ndan, Sevgi Soysal’dan, Mine Söğüt’ten ve başka yazarlardan okudum. Her biri etkileyici, acıtıcıydı fakat 47’liler bir başka can yakıcı oldu.

1947 doğumlu gençler…”
47’liler, Füruzan’ın 1974 yılında yayımlanan ilk romanıdır. Yayımlandıktan bir yıl sonra Türk Dil Kurumu Roman Ödülü’ne (1975) değer görülür. Kitap adını, çoğu 1947 doğumlu gençlerin doğum yılından alır. Yazar, 1968 öğrenci hareketlerini ve 12 Mart dönemini yaşayan çoğu 1947 doğumlu gençleri konu alır.

Olaylar, romanın ana kahramanı Emine’nin ağzından geriye dönüş tekniğine sık sık başvurularak anlatılır.

Emine ve arkadaşlarının polisteki dosyaları birbirine benzer.

Selahattin kızı Emine Semra Kozlu. Nüveyre’den doğma. Doğum 1947. İstanbul. Beşiktaş. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji öğrencisi. Takıntısı yok. Beklememiş. Yıkıcı eylemlere karışmış. Amerikan filosunu protesto için yapılan mitinge katılmış. Boykot komitesinde görevlendirilmiş. Yasak kitap ve dergiler.(…)” (s. 11)

Zeki, yetenekli, vatansever gençler; ülkesi için özveriyle çalışarak çok iyi şeyler yapabilecekken, parlak bir gelecek onları beklerken tutuklanıp işkencelerden geçirilecek, insanlık onurları ayaklar altına alınacaktır. Emine ve yoldaşı, sevgilisi Haydar da ağır bedeller ödeyen o gençler arasında yerlerini alacaktır. Ağır işkencelerden geçen Emine, aylar sonra hapisten çıkacak, Haydar ise idamla yargılanacaktır.

Füruzan, işkenceyle bedeni ve ruhu darmadağın olan Emine’yi en iyi yansıtacak teknik olarak bilinç akışı tekniğini çok yerinde kullanır. Böylece okur, Emine’nin kafasının içini doğrudan doğruya görme olanağını bulur.

Emine, işkencelere dayanabilmek için kendini, benliğini, her şeyini kapatmıştır. Salıverildikten sonra da hiçbir şeyi anımsamak istemez, çocukluğunu bile ancak anılar, belleğin bir yerlerinden sızıp ortaya çıkar. Genç kadın; işkenceyle parçalanmış yaşamını, anımsayarak ve geçmişiyle hesaplaşarak bir araya getirmeye, benliğini yeniden kurmaya çalışır. “… iç karmaşasını, sevgilerini, öfkelerini, anılarını, yanılmalarını  kaçamaksız çözümlemeliydi.” (s.516)

Korunaklı bir dünya içinde…”
Emine’nin anne ve babası öğretmendir, görev yerleri Erzurum’dur. O, ailenin ortanca çocuğudur. Emine, “kardeşinin, ablasının, annesinin kendisinin korunaklı bir dünya içinde olduğunu düşünür. (s. 15) Ailenin beklentisi, çocuklarının okuyup yurda yararlı, aydın insanlar olmasıdır. Ablası Seçil’in lise öğrencisi olduğu o yıllarda evli ve kendinden büyük bir subaya aşık olması, bu nedenle İstanbul’a gönderilmesi Emine’nin çocukluk anıları arasında önemli bir yer tutar. Seçil’in annesiyle yaşadığı çatışmalar sonrasında Emine’nin de annesiyle yaşayacağı çatışmaların adeta habercisidir. 

Emine’nin çocukluğunun geçtiği Erzurum’dan belleğinde kalanlar arasında Leylim Nine’nin ve Kiraz’ın ayrı bir yeri vardır. Leylim Nine, oğlunun yanından bir boğaz eksilsin diye düşünerek torunu Kiraz’ı alıp Kars’tan Erzurum’a gelir. Ne iş bulursa çalışır ancak iyice yaşlanmıştır. Kiraz’ı ev işlerine yardım etsin diye Kozlu ailesinin yanına verir. Bu arada anne ve babasının dışarı çıktığı gecelerde Emine’ye, ablasına ve kardeşine göz kulak olur. Onlara masallar anlatır. Emine, Leylim Nine’yi çok sever. Kiraz, sekiz-on yaşlarındadır. Annesinin, küçücük cüssesine rağmen “Onlar dayanıklı olur.” diyerek Kiraz’a her türlü ağır işi yaptırdığına tanık olur. Kendisini idealist, yurtsever, aydın bir öğretmen olarak niteleyen annesi; Leylim Nine’yi ve Kiraz’ı küçümser, kendisini onlardan üstün görür, onların emeklerinin karşılığını vermez. Yaşamını sınıf atlama üzerine kuran Nüveyra öğretmen; Leylim Ninelere, Kirazlara yabancıdır. Yoksulluk ve sınıf çatışması, açık bir biçimde ortadadır.

“Salma böyle taze ömrünü!”
Emine, hapisten çıktıktan sonra evine gelir ancak evin baskın sırasında didik didik edildiği haline hiç dokunmaz, fiziksel ve ruhsal acılar içindedir. Evden hiç çıkmaz. Mide bulantıları, öğürtüler içinde yemek bile yiyemez. Bir gece kapısı çalar. Haydar’ın ağabeyi Kurban gelmiştir. “Bir ağabeydir o. Haydar’ı kolundan tutup okutmalara yollayan, bunun gerekirliğini kendisine yolunca yordamınca anlatan (…) bir ağabeydir. Üç ya da iki yaş var aralarında Haydar’la.” (s. 524) İşçi olarak Almanya’ya gidecektir. Gitmeden önce kardeşini ziyaret etmiş, onun isteğiyle Emine’yi görmeye gelmiştir. “Şu sıra Emine yalnızdır. Arkadaşlarımızın çoğu içeride. (…) Gör halini.” (s. 526) Emine “yeni gelinleri” olmuştur, onun eksiğini gediğini anlamak ister.  Genç kadın, Haydar’la evlenmediklerini, nikâhları olmadığını söylese de o, “Haydar’la sen kavilleşmişsiniz birbirinizle. Ötesine kim ne der ki?” (s. 526) sözleriyle Emine’yi aileden biri olarak gördüğünü dile getirir. Bu, Emine’yi altüst eder: “Bu genç adam onu benimsiyor, sözleriyle bağrına basıyor, kendini Emine’den sorumlu sayıyordu. Çelişkilerinin koyuluğundan gelen bölünmeler dağılıyor, üstüne başına ışıklar yağıyor gibiydi.” (s.525)
 

Kurban’ın gelişi; Emine’ye yaşama yeniden dört elle sarılma gücü verir, içini güvenle doldurur. “Belli ki çok eziyete tutmuşlar seni. Kahrın altından kolay kalkılmaz. İnsanın ferini alır. Can kafesinde dururken bunca elden ayaktan geçmek olmaz. Salma böyle taze ömrünü.” (s. 534) “Gönlün kurumasın, derdi alışkanlık etme. (s.536)

Emine epeydir dışarıya çıkmadığı evinden Kurban’ı yolcu etmek için havaalanına gitmek üzere çıkmaya karar verir. “Yeniden çıkışım da unutulmaz değerde bir günle başlasın. Sayende Kurban ağabeyimi Almanya’ya ilk gidişinde uğurladığım yıldan önceydi ya da sonraydı diye ömrümün yaşanmış yaşanacak yıllarını böleyim.” (s. 543)

Haydar, ağabeyini Emine’nin yanına gönderirken onun ilaç olup genç kadını yolunda dengesinde eski Emine kılacağını bilmiştir. “Yaralarım iyicil kabuklar bağladı, irin kaynaklarım kurudu, dirim Kurban’la geldi yeniden yanıma.” (s. 549)

Emine, işkencelerin parçaladığı yaşamını yeniden kuracaktır. Romanın bu noktada sona ermesi, okurunu güçlendiriyor ve ona umut veriyor. 

Füruzan…”
Yazdıklarıyla ölümsüzlüğe kavuşan Füruzan’a uğurlar olsun diyorum.

.
Alıntıların Yapıldığı Kitap:
Füruzan, Kırk Yedi’liler, Can Yayınları, 4. Basım, 1984 İstanbul. 

.

Leyla Okyar’ın Diğer Yazıları
Bu Salı ve Her Salı/Şişli
İstila (Öykü İncelemesi)
Yeter Tenimi Acıtmayın (Tematik Değerlendirme)