12 Mayıs 2023
Aygül Aydoğdu
Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni-Sıradan Okur

Kapitalizmin her yönüyle köşeye sıkışmasının ortaya çıkardığı kapitalist çözümsüzlük ve sonucu ne olursa olsun bir çıkar yol arayışının getirdiği olumsuz etkiler nedeniyle içinde bulunduğumuz evren insan ömrüne göre çok uzun zamandır kafkaesk bir döngü yaşıyor. Üstelik İnsanoğlu baskıcı, ürkütücü, kendine alabildiğine yabancılaştığı bu tutsaklıktan kurtulma yönünde ivme kazanması gerekirken tam tersi olarak öngörülebilir bir distopyaya doğru hızla evriliyor.
İşte tüm bu nedenlerden dolayı nasıl bir dünyada yaşadığımızı daha iyi anlamak, hem toplumsal hem hukuksal hem de içsel kuşatılmışlığımızın ayırdına varmak, yazgısallaştırılmaya çalışılan korku çağına, bilincimizin ve aklımızın devlet veya devletler aracılığı ile esirleştirilmesine, bedenlerimizin modern çağ aygıtlarıyla köleleştirilmesine insan olduğumuzu anımsatacak tepkiler verebilmek, içimizdeki adalet ve itaat kavramlarını enine boyuna sorgulayabilmek için bugün bile güncelliğini korumayı sürdüren Franz Kafka’nın Dava adlı romanının öncelikle okunması gereken kitaplar arasında olduğunu düşünüyorum.
Kafka’nın dediği gibi “kafesin biri, bir kuş aramaya çıktı”ysa tutsak düşmemek için o kafesi çok iyi tanımalı, kimlerin elinde kafesle gezdiğini çok iyi görebilmeliyiz. Dava tüm gerçek dışılığıyla gerçeğe oldukça yakın bir roman.
Romanın kahramanı Joseph K. bir sabah kahvaltısının getirilmesini beklerken evine gelen iki kişi onun tutuklandığını ancak rutin yaşamını sürdürebileceğini söyler. Çevresinde iyi bir insan olarak tanınan, pek arkadaşı olmayan içe kapanık K. bu tutuklamanın nedenini anlayamaz. Neyle suçlandığı ona söylenmemiştir. Neyle suçlandığını avukatı dahil hiç kimse bilmemektedir aslında.
K.’nin suçunun ne olduğu konusunda hiç kimsenin bir fikri yoktur ama kaldığı pansiyonda, çalıştığı bankada ve gittiği her yerde herkes davasından haberdardır ve onun suçlu olduğunu düşünür.
Yargıcı, savcısı belirsiz ansızın saray görevlilerinin ortaya çıktığı tavanarası bir mahkemede davasının sonuçlanmasını bekler.
Sizce bunlar Joseph K.’nin paranoyası mı, Kafka’nın gerçek üstü, psikolojik distopik dünyası mı yoksa çok tanıdık bir yer mi?
K. infaz edilirken o anda uzakta bir evin camı açılır, ışığı yanar. Bu bir umut olabilir mi, geleceğe dair, kurtuluşa dair bir umut? İnsanoğlunu distopik bir evrende bile ayakta tutmayı başarabilecek tek şey; umut.