12 Mayıs 2023
Sevda Müjgan
Yazar

İnsan olmanın ne demek olduğunu düşünmek, sistemi sorgulamak, kendimizle/sistemle yüzleşmek adına Beni Asla Bırakma’nın öncelikle okunması gereken kitaplardan biri olduğunu düşünüyorum.
Beni Asla Bırakma, distopik bir bilimkurgu romanı. Klonlama teknolojisiyle insan üretiminin gerçekleştirildiği bir gelecekte klonlar, insanların uzun ve sağlıklı yaşayabilmeleri için organlarını bağışlamak üzere yetiştirilirler. “Hayatlarınız sizin için önceden kararlaştırıldı. Yetişkin olacaksınız ve sizler yaşlanmadan hatta orta yaşa bile gelmeden hayati organlarınızı bağışlamaya başlayacaksınız. Her biriniz bu nedenle yaratıldınız. (…) Bu dünyaya belli bir amaçla getirildiniz ve geleceğiniz, hepinizin geleceği önceden belirlendi. (…) Doğru düzgün yaşayacaksanız kim olduğunuzu ve sizi nelerin beklediğini bilmeniz gerekir.” Klonlar, hem fiziksel hem duygusal yönden insanî duyarlıklara sahip oldukları halde kimi haklardan -en önemlisi yaşama hakkından- yoksun bırakılmışlardır. Doğal yollarla doğmamaları ve doğuramamaları nedeniyle “insan” sınıfında görülmezler, günleri geldiğinde bir bir feda edileceklerdir. Kendini merkeze alan insanın klonları -kendi dışındaki tüm canlıları- ötekileştirmesi, değersizleştirmesi ne kadar etiktir? Bizim de kaderlerini kabullenen klonlardan farkımız var mı? İnsana belirli kurallar ve sınırlar çizen kapitalist sistem içinde bizler de akıl ve ruh sağlığımızı, özgürlüğümüzü vb. bağışlayarak yaşamımızı sürdürmeye çalışmıyor muyuz? Ne zaman olacağını bilmesek de bizler de ölümü beklemiyor muyuz? Ölümü beklerken bir şeyler üretmeye, yaşama tutunmaya çabalayan birbirimizin kopyaları değil miyiz? Sorular çoğaltılabilir. Sonrası okurlara kalsın.