Aslında Her Şey Yolunda

8 Nisan 2024

Aslında Her Şey Yolunda
Duygu Terim
Öykü
Notos Kitap
Şubat 2024
125 sayfa

Duygu Terim’in on üç öyküden oluşan Aslında Her Şey Yolunda adlı kitabı Şubat 2024’te Notos Kitap etiketi ile okurla buluştu. Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunu olan, bir süre finans sektöründe çalışan ve halen Ankara’da yaşayan yazarın öyküleri Notos, Trendeki Yabancı, Oggito gibi mecralarda yayımlandı.

Kitabın arka kapak yazısı okuru; hayal âleminde yaşayan, kendisini her şeyin suçlusu olarak gören, toplumsal rolleriyle barışamayan ve çıkış yolunu aşkta bulanlarla göz göze gelmeye çağırıyor. 

Kitabın adı ironik bir gönderme taşıyor. Ayrımında olduğumuz olumsuzlukları yok sayıp halının altına süpürdüğümüz, baş edemediklerimizle barışmaya çalışıp onları bilinçaltına ittiğimiz, kırılan kolu yen içinde sakladığımız, kan kusup kızılcık şerbeti içtiğimiz gibi bir gönderme. Aslında Her Şey Yolunda, bize pek çok şeyin yolunda gitmediğini, her an yeni patlamalara hazır bombalar haline geldiğimizi anımsatıyor öyküler boyunca. 

Öykülerin izleklerine kısaca değinelim.

“Kurtulmak için kendimle hesaplaşmam, geçmişe veda etmem gerek. Erteledikçe geçmiş hayatımdan getirdiğim kaçış karması beni iyice aşağı çekiyor,” diyen aldatılmış akademisyen kadın karakterin yeni bir başlangıç için vazgeçmek zorunda olduklarını bildiği halde kendini astroloji ile avutması…

Kocasının gömlek kolları ve pantolon paçalarına muntazam ütü çizgileri yaptığı halde kendi yaşamında bir çizgi oluşturamayan Aslı’nın arayışları…

Gerçeklik algısını yitirmiş, kendini kitaplara gömmüş, onların desteği ile gerçek yaşamında kendine bir yol bulması beklenirken kendini olay kahramanı olarak konumlandıran, hatta daha da ileri gidip onlarla sanal aşklar yaşayan yalnız, çirkin, şişman kadının açmazları…

Jimnastik, yüzme, piyano vb. derken yarış atına dönüştürülen çocuklar ve onların ardında koşmaktan nefes nefese kalan, yetmedi anneliklerini yarıştırırken yaşamı ıskalayan kadınlar… 

Yaşadığı hayata, yaptığı işe yabancılaşan mutsuz, sevdiklerini
(ya da zorunluluktan birlikte olduğu kişileri) terk etmiş, onlar tarafından terk edilmiş insanlar, elinde kalan ve tek tutamağı olan işini kaybetmemek için gereken titizliği göstermek yerine, gelen geçen insanlara hikâyeler uyduranlar…

Geçmişle yüzleşen, o güne kadar sustuklarını, içinde irinleşenleri dillendirenler, benzer olumsuzlukları yaşayanlarla duygudaşlık kurup zaman denilen ve içinden yavaş yavaş geçilen tünelde geçmişten bugüne- bugünden geçmişe yol alanlar…

Varlıklı bir hayattan huzurevine gelip ölüm makamına düşenler, geçmişle an arasında gelip giderken yaşamını bir film şeridi gibi gözden geçiren, istediğini öne çıkarıp istemediğini gölgeleyenler…

Her yeri kendi yaşam alanına çeviren anneler, annesi çocuğuna bakarken kendisi gizlice annesinin evine kaçanlar, davranışlarıyla babadan aldığı mirası devam ettirmek isteyen oğullar ve onları toparlamaya çalışan kardeşler…

Çocuk yaşta evlendirilen, daha kendisi çocukken çocukları olan, yalanı kendisine oyun edip oynayanlar; dizilerdeki hayata özenen, ona kapılan ama gelişmelerin kendi yaşamında hiç de öyle olmadığını gören ama yeni oyunlarla kendini hem daha büyük tehlikelere atan hem de eğlenenler…

 Aslında Her Şey Yolunda’da öykü sonlarını açık uçlu bırakan yazar, okurunu da kurmacaya dâhil edip “Bundan sonrası sende ey okur!” diyor.

 Arka kapak yazısı ile sonlandıralım kitaba dair söylediklerimizi: “Aslında Her Şey Yolunda’da kendisiyle uzlaşamayan, toplumla uyuşamayanların Ankara sokaklarından Ege kasabalarına, şehrin göbeğinden dağ köylerine yolculuklarına tanıklık ediyoruz. Bazen rast makamından, bazen eski bir rock şarkısı eşliğinde hep yapılması gerekeni yaparken kişiliklerinden kaybettikleri parçanın peşine düşüyor, kendilerini avutuyorlar ama aslında her şey yolunda.”

.