Akim Sevgilim

Füruzan
Yapı Kredi Yayınları
İstanbul 2023
129 sayfa

Akim Sevgilim, Parasız Yatılı ve Kırk Yedililer adlı yapıtları ile okurun sevgi ve ilgisini toplayan edebiyatımızın usta yazarı Füruzan’ın son kitabı. Öykü ve romanlarına yirmi dört yıl ara verdikten sonra gelen bir kitap Akim Sevgilim.

Kitap üç uzun öyküden oluşuyor: Akim Sevgilim, Sesi Olmayan Türkü, Varoşlarda. Kitaptaki üç öyküde de zamanda ileri geri sıçramalarla, geniş zaman aralıklarına uzanabilen olaylar yer alıyor. 

Akim Sevgilim” kitabın ilk öyküsü. Öyküyü biz yeğen Gönül’ün gözünden okuyoruz. Gönül’ün anlattıklarıyla günümüze daha yakın bir zaman dilimini yaşarken büyük teyze Mihriban’dan aktarılanlar ve onunla konuşmalardan daha uzak zamanlara uzanıyoruz.

Teyzenin kimliğinde geleneksel ahlak anlayışı ve davranış modelleri, mala mülke, paraya düşkünlük, çevreye kusursuz ve zengin görünme çabası, birlikte yaşanan kişiler üzerinde kurulan otoriteyi okurken, Gönül’ün ve küçük teyze Keriman’ın kimliğinde yaşama daha doğrudan bakış, aşkı sakınımsız yaşama isteği, bedenin ve duyguların sesine kulak verme gibi daha güncel bir yaklaşım görüyoruz. Gönül’ün dili, artık otoritesini yitiren büyük teyzeye karşı cüretkârdır, Mihriban Hanım’ın yaşam algısına karşı kendi düşünüş biçiminin manifestosunu ortaya koyar gibidir. Kitap adını, küçük teyze Keriman’ın bahçıvan Akim’le yaşadığı ve Gönül’ün de onları hayranlıkla izlediği umutsuz ve sonuçsuz aşktan alır.

Sesi Olmayan Türkü“, “dönümlerce toprağın hazinede göründüğü, dönümlercesinin kadastrolarının yapılmadığı yıllarda” geçer. Kentlerden kıyı kasabalarına başlayan akın, kıyı kasabalarının zenginlere yok pahasına devri, oraların betonlaşması, otellerin, lokantaların yapılması, oralarda hareketlenen yaşam, gelişmeleri yöre halkının izlemesi yer yer masalsı yer yer de günlük dilin içinden anlatılıyor öyküde. Yöreye ilk gelen ve oranın çehresini değiştiren zengin aile Varnalılar’ın kızı ile bölgeden yoksul bir gencin gizli aşkları ekseninde devam eden öykü masalsı bir sonla bitiyor. 

Varoşlarda”, “Kentlerin kenti düşmüştü.” cümlesi ile başlıyor. Köylerinden trenle kente gelen (anne-baba- çocuk) bir ailenin dramına ortak ediyor bizi yazar. Anne ölmüş, çocuk onu sadece tren sesi ve ekşimsi koku ile anımsanıyor. Kentin yükseklerinde çöpten topladıklarıyla yaptıkları gecekonduda yaşıyorlar. Baba her gün oğlunu yalnız bırakıp çöpe gidiyor.

 Öyküde dile getirilen göç, yoksulluk, yoksunluk, açlık, sefalet, sağlıksız yaşam koşulları, yalnızlık ve geleceksizlik Füruzan’ın güçlü anlatımıyla okurun yüreğine işliyor, onu huzursuz ediyor. Belki de edebiyatın işlevi okuru huzursuz etmektir.

.